Katillere Direnelim
M. Sinan MERT
29.05.2013
Karşımızda topluma savaş açan bir hükümet var. Son birkaç günde yaşananlar bunun en açık ispatıdır.
İstanbul’un geriye kalan son ormanlarının yağmalanması anlamına gelecek olan 3. Köprü projesi, verilen ismiyle de çok şey anlatıyor. Erdoğan’ın kafasındaki projeleri açığa çıkaran daha net bir işaret olamazdı. Anadolu’da 40 bin Alevi’nin katili olarak bilinen bir padişahın isminin köprüye verilmesi yeni Sivasların, Maraşların habercisi olarak okunabilir. Tarihe Suriye’nin ve Mısır’ın fatihi olarak geçen, İran Şahı’nı yenilgiye uğratan Osmanlı tarihinin en zalim padişahının seçilmesi inşa edilmek istenen otoriter rejimle ve uygulanan dış politika ile de ilgili tonlarca mesaj içermektedir. Yavuz, iktidarını sağlamlaştırmak için en yoğun hanedan içi kıyımlardan birine de imza atmıştır. Erdoğan’ın bu konuda da takipçi olacağı açıktır.
Medeniyeti dağı taşı binayla doldurmak sanan korkunç bir ilkellikle karşı karşıya olunduğu açıktır. Erdoğan gittikçe Demirel’e benzemektedir. Demirel barajlar kralı olarak anılmaktan çok memnun olurdu. 70’lerde denetimi altında bulunan blok aslında faşistlerin gerçekleştirdiği bütün katliamların sorumlusu olarak onu görmemizi sağlar. Ezeli ebedi başkan olmak için o da sonsuz hamle gerçekleştirmiştir. Erdoğan da aynı yoldan yürümektedir. Demirel’in bugün dönüştüğü siyasi kadavra haline dönüşmesi ise çok daha kısa sürecektir.
Bütün bu saldırılar toplumsal direniş güçlerin muazzam bir dakiklik ve dayanışma talep etmektedir. Hayatlarımızın her veçhesi AKP eliyle sermaye güçlerinin taarruzuna uğruyor. AKP bu saldırıları kendi süzgecinden geçirirken bunları hegemonik kılmak adına dinsel bir ambalajla sarmalıyor. Fakat saldırının özünün sermaye saldırısı olduğunu bir an için bile unutmadan adım adım bir direniş örmek göreviyle karşı karşıyayız. Mücadeleyi ve sokağa çıkmayı bir refleks haline getirmek gerekiyor. Herkesin çok daha fazla mücadeleye zorlandığı bir döneme giriyoruz. AKP muhtemelen Kürt hareketi ile giriştiği müzakereye de güvenerek vahşice saldırıyor. Şu anda başarılması gereken tüm güçleri bir araya toparlayacak bir hegemonik önderlik yaratabilmektir. Fakat böylesi bir toparlanmanın oluşmasını beklemeden sürekli tepki üretebilmek. Daha doğrusu hükümetin uygulamalarının ürettiği tepkiye kendisini ifade edebilme olanakları yaratabilmek. Kendisini böylesi bir dakiklik inşasına uyarlayamayan direniş güçleri hızla devre dışı kalacaktır. Aynı zamanda bu yaşananların öne çıkabilmek için olağanüstü imkanlar yarattığını da görmek gerekir. Sırrı Süreyya’nın tavrı en faşistinden ulusalcısına herkesin yüreğini kıpırdatıyor.
Gecenin en karanlık olduğu an, sabaha en yakın olunan zamandır.