İnsanlık tarihinin olağanüstü bir döneminde 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Kapitalizmin yarattığı ekonomik ve ekolojik yıkım, yeryüzünü bugünlerin sarsıcı tablosuna taşıdı. Pandemi süreci, bu çok boyutlu yıkımı gözler önüne serdi.
Salgın günlerinde ilerliyoruz. İşçiler, işsizler, evsizler, kadınlar, göçmenler; tüm ezilenler bu sürecin can acıtıcı sonuçlarıyla yaşam kavgası veriyor. Diğer yandan sermaye, bu koşullar altında da gemisini yüzdürmenin yollarına bakıyor; yaşamsal risklere karşın emekçiler zorla çalıştırılıyor. Bir kez daha “aynı gemide olmadığımız” gerçeği çıplak bir biçimde açığa çıkıyor.
Burjuva siyasi rejimler, pandemi sürecinin yarattığı karantina/eve kapanma durumunu, toplumsal muhalefeti izole etmenin fırsatına çeviriyor. Otoriterleşme, bu koşullar altında derinleştiriliyor; kapitalist sistem katı denetim ve zor yoluyla sürdürülmeye çalışılıyor.
Türkiye de bu tablonun bire bir içerisinde. Sermayenin hizmetindeki tekçi/otoriter rejim, her şeyin yolunda olduğuna dair “hakikat ötesi” pembe bir tablo çiziyor. Ezilenler, başka bir hakikati yaşıyor.
Bu koşullar altında gerçekleştirdiğimiz 2020 1 Mayıs’ı etkinlikleri, tarihsel bir önem ve değer taşıyor. 1 Mayıs sürecinde öne çıkan sonuçları içeren değerlendirmemizi paylaşıyoruz:
• 1 Mayıs’ta sol-sosyalist güçler, emek-meslek örgütleriyle birlikte kendi gündemini yaratmayı başarmıştır. Hükümetin tek elde topladığı bilgilendirme araçlarıyla gündemi belirleme/nabzı tutma çabası, 1 Mayıs’ta yükselen güçlü sesle kırılmıştır. Ezilenlerin gündemi, 1 Mayıs’ta görünür kılınmıştır.
• Bir yanda “evde kal” çağrıları; diğer yanda “sistemin çarkları dönecek” ısrarı… Yaşamsal risklere karşın sermayenin çıkarları doğrultusunda emekçilerin zorla çalıştırılması, 2020 1 Mayıs’ının siyasal içeriğinin belirleyeni olmuştur. Bu yönüyle otoriterleşmenin sınıfsal zemini deşifre edilmiştir.
• Salgın koşullarının açığa çıkarttığı eylem tarzı, 1 Mayıs etkinliklerinin geniş bir alana yayılmasını sağlamıştır. Deyim yerindeyse, ülke çapında bir etkileşim ve ruh birliği yakalanmıştır. Emeğin ve doğanın sömürüsüne karşı olanlardan otoriterleşme karşıtlarına, kadınlardan gençlere, toplumsal muhalefetin farklı renkleri tüm zenginliğiyle 1 Mayıs’ta yükseltilen bu büyük sesin parçası olmuştur. 2020 1 Mayıs’ı, kitleselliği, zenginliği ve coşkusuyla ezilenlerin mücadele tarihine yazılmıştır.
• Söz konusu eylem tarzı, sosyalistlerin kafasında salgın koşullarının bir zorunluluğu olmaktan öte anlamlar içeren bir ışık yakmıştır. Ezber ve klasik yöntemlerle etkileşim kurulamayan geniş potansiyel, bu eylem tarzıyla harekete geçebilmiştir. 1 Mayıs 2020 deneyimi, doğru okunursa sosyalistlerin siyaset tarzında önemli sonuçlar yaratacak niteliktedir.
• Ezilenler doğrudan kendileri konuştuğunda, ne büyük bir zenginlik, yaratıcılık, coşku ve enerji açığa çıktığı bir kez daha görülmüştür. “Birbirinin sesini bastırmayan, tersine birbirini güçlendiren, çok sesli fakat uyumlu bir koro…” Bir de kitlelerden izole alanlara sıkıştırılan, konfederasyon başkanlarının kürsü hegemonyasına maruz bırakıldığımız klasik mitingleri hatırlayalım. Pandemi süreci, ezberlerimizi bozmamıza da katkı sunmaktadır…
İstanbul’daki 1 Mayıs sürecinin örgütlenmesiyle ilgili yaşananlara dair de birkaç söz söylemeliyiz:
• Bilindiği gibi, dört emek ve meslek örgütüyle (KESK, DİSK, TTB, TMMOB), çok sayıda sol-sosyalist kurumun birlikte yer aldığı “1 Mayıs Platformu” üzerinden süreç örgütlenmiştir. Dörtlü, bu geniş ortaklaşma zeminin dışında da ayrıca kendi aralarında görüşmeler yapmış, görüşme bilgilerini ortak zeminle paylaşmıştır. 1 Mayıs’a kısa bir süre kalana kadar bu işleyiş sürdürülmüş, hazırlık süreciyle ilgili ortak bir program çıkartılabilmiştir. Fakat 1 Mayıs gününden hemen önce dörtlü içerisinde ayrışma yaşanmıştır.
Böylesi bir tarihsel süreçte iradenin ortaklaştırılmasının önemi bir yerde dururken, bu ortaklaşmayı zedeleyecek söz konusu ayrışmayla ilgili olarak herhangi bir açıklama gelmemiştir. Bilgi sahibi olmadığımız ayrışma süreciyle ilgili bir değerlendirme yapmamız mümkün olmamakla birlikte, geniş ortaklaşma zeminini yok sayan bu tutumlarından dolayı dört örgütün her birinin ve bu örgütler içerisinde ağırlıkları olan siyasi yapıların, açığa çıkan olumsuz tabloda aynı derecede sorumluluklarının olduğunu söyleyebiliriz.
• Bu olumsuzluğa karşın, sonuçlar üzerinden bakacak olursak, 1 Mayıs sabahı devletin DİSK temsilcilerine yönelik saldırısı ve DİSK’in ortaya koyduğu kararlı görüntü, 1 Mayıs etkinliklerinin yaygınlaşmasına, coşkusuna katkı sağlamıştır.
• Ayrıca, DİSK’e yönelik saldırının ardından HDP, TİP ve CHP milletvekillerinin gösterdiği dayanışma da değerlendirmeye not olarak düşülmelidir.
Sosyalist Dayanışma Platformu, sermayenin çıkarına ölümüne çalıştırılan emekçilerin sesini büyütmek için 1 Mayıs’ta olduğu gibi sokaklardan ses vermeye devam edecektir. Platformumuz, 1 Mayıs’ta açığa çıkan ortak iradenin ve güçlü sesin sürekliliğini sağlamak için de üzerine düşen sorumlulukla hareket edecektir.