“Asgari ücret nasıl 1300 TL olacak?” tartışmaları süredursun işverenler daha yılın ilk gününde yeni taleplerini yüksek sesle dile getirmeye başladılar, kıdem tazminatı hesaplanırken devletten aldıkları desteği hesap dışı bırakılması gerekmiş. Ücret artışı ile kıdem tazminatı yükümlülükleri de artmış, bu yükün hafifletilmesi gerekmiş!
Yılın son günü televizyona çıkan Bakan Soylu “Kıdem tazminatında büyük reform hazırlığı sürüyor.” deyince kimseden ses çıkmadı. Daha önce defalarca gündeme gelen, ancak her seferinde geri alınan kıdem tazminatı konusu, anlaşıldığı kadarı ile yeni bakanın öncelikli konularından biri. Bakan’ın getirdiği gerekçe tartışma kadar eski, her 100 çalışandan sadece 85’i kıdem tazminatı alabiliyormuş, bu sosyal devlet ilkesi ile çelişmekteymiş!
Şimdi sormak gerekmez mi, yasanın gereklerinin yerine getirilmesi halinde herkes hakkı olan kıdem tazminatını almaz mı? Devlet kendi çıkardığı kanuna uyulmadığını öne sürmek yerine kanunun gereklerinin yerine getirilmesi için önlemler almaya öncelik vermesi gerekli değil midir? Örneğin, kıdem tazminatını vermeyen işverene, durumun tespiti halinde, kıdem tazminatı kadar ceza verilme önlemi getirilirse, işverenlerin kıdem tazminatına bakışları hemen değişmez mi?
Ocak ayında ciddi bir şekilde sendikalar ve iş çevreleri ile görüşülecekmiş, bireysel emeklilik sistemi gibi bir sistem düşünülüyormuş diyerek eski önerileri sıralayan Bakan, bunlara sendikaların cevabını bilmiyormuş gibi konuşmakta. Elbette biliyor, Türk İş gibi bir sendikanın bile bu konuda “Genel greve gideriz!” dediğini unutmuş değiliz. Anlaşıldığı kadarı ile Bakan’ın bildiği, bizimse bilmediğimiz yeni gelişmeler var.
O zaman doğrudan soruyoruz, hükümetin seçim vaadi olan 1300 TL asgari ücreti işverenlere kabul ettirmek için verilen sözler var mıdır? Varsa bunlar nelerdir? Gazetelere yansıdığı kadarı ile Asgari Ücret Tespit Komisyonu üç kez toplanıp havanda su dövdükten sonra, bir pazar günü bakanlık yetkileri ve işverenler gözlerden uzak bir yerde görüşme yaptılar. Bu gayri resmi toplantı neden yapıldı? Konu asgari ücret olduğuna göre Tespit Komisyonu iki saatlik toplantı yapmak yerine toplantıyı biraz uzatsaydı, bu konular orada konuşulmaz mıydı? İşveren tarafı ile sendikalar olmadan konuşma ne anlama gelir? Toplantının tutanakları var mıdır? Bunun kamuoyuna açıklanması gerekmez mi? Soylu bir duruş bütün bunları gerekli kılar, ancak görüldüğü kadarı ile yeni bakanla birlikte eski köye yeni adetler de gelmeye başlamış.
Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndaki işveren temsilcilerinin alınan karara koydukları muhalefet şerhi aslında bu toplantıda hükümetin işverenlere verdikleri sözleri açığa vurmaktadır. 1300 liralık asgari ücretin ekonomik dengeyi olumsuz etkileyeceğinden dem vuran şerh, dengenin yeniden kurulması talebidir. Yani, ücret maliyetinin düşürülmesi. Hükümet aceleyle yirmi milyar olarak hesaplanan bu maliyetin yarıya yakının karşılamak için, SGK primlerinin çalışan başına işverenin ayda 110 lira az ödemesini meclise getirdi. Ancak eline gözüne bulaştırdı, öneri meclisten geçmedi. Artık nasıl bir manevra ile bu gerçekleşir, göreceğiz.
Bu konuda gündemde olan ikinci söz kıdem tazminatı olsa gerek. Türk İş bu konuda rahat olsa gerek. “İşte, %30 zam aldık, kıdem tazminatından biraz taviz veririz.” derse kimse şaşırmayacak. Hak İş zaten dünden “uzlaşmadan” yana. DİSK’in karşı çıkması bilinen nedenlerle yeterli olmayacak. Ancak saldırı burada duracak gibi gözükmüyor, işçi haklarını tedavülden kaldıracak olan kiralık işçi uygulamasının getirilmesi ve taşeronlaşmanın önündeki engellerin kaldırılması, işverenlerin ve bakanlığın gündemindeki diğer konular. Devlet memurlarının güvencesinin kaldırılacağı son günlerde sık sık dile getirilen diğer bir konu.
Ülkenin bir bölümünü “huzur operasyonları” ile ‘temizleyip’, ‘kamu düzenini’ yeniden kurmakla meşgul olan iktidar; bu işi ‘başarı’ ile tamamlayıp, ‘operasyonları’ bu alana kaydırma planları yapmakta kuşkusuz. Çalışanlar, “Sıra bana gelmez inşallah!” diye dua etmek yerine şimdiden mücadeleyi gündeme almak, en azından direnen Sur, Cizre, Silopi’nin yanlarında yer alma yoluna gitmelidirler. Çalışanların en temel haklarına yönelik olarak başlayan bu saldırıyı tek başına sendikalar göğüsleyemeyeceği gerçeğinden hareketle Halkların Demokratik Kongresi, bir ’emek cephesi’ yaratmayı amaçlamak zorundadır. Kürdistan halkının özyönetim direnişi ancak böyle sınıfa taşınabilir. 1300 liralık asgari ücret çalışanların ağzına sürülen bir parmak baldır, acı gerçeğin tadını aldığımızda geç kalmış olmamak için, rehavet yerine mücadele, soysuz reformları kabul yerine direniş tercih edilmelidir.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-akyol-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]