Irak Yerel Seçimleri
Ayşe TANSEVER
10 Şubat 2009
Geçtiğimiz hafta sonu Irak’ta yerel seçimler yapıldı. Yerel olmasına rağmen Irak’taki güçler dengesini göstermesi açısından önemliydi. Irak, işgal döneminin önemli bir geçiş sürecine giriyor. ABD ile güvenlik anlaşması olan SOFA’yı imzaladıktan ve Obama iktidar olduktan sonra Irak nasıl bir güçler dengesine oturacak? Oturduğu denge hem bölge hem de ülkemiz açısından önemlidir. Hele hele dünya dengelerinin yavaş yavaş değişmeye başladığı günümüzde bu daha da önem kazanıyor. Irak’ta yaşanan yerel seçimler, bu yıl Ekim ayında ya da önümüzdeki yılbaşında yapılacak genel seçim sonuçlarına da ışık tutucudur
Seçimlerin kesin sonucu önümüzdeki günlerde açıklanacak ama gene de seçim kurulu kaba bir sonuç açıkladı. Bu sonuca göre, şimdiki başbakan Maliki’nin kurduğu Yasal Devlet Koalisyonu beklenenin aksine seçimleri kazanmış görünüyor. Seçimler, 18 Irak eyaletinin 14’ünde yapıldı. 9 Şii kentinin 8 tanesinde Maliki koalisyonu çoğunluk aldı. Kazandıkları eyaletler arasında başkent Bağdat ve ikinci önemli kent olan Basra var.
Maliki’nin partisi olan Dava, dini bir propaganda yapmadı. Şii ve Sünni halkları birleştirmek için din teması kullanılmadı. Halka en başta güvenlik, arkasından 24 saat elektrik ve su vaat ettiler. Yeni iş yerleri açma ve 50.000 genci çeşitli seviyelerde eğitim için ABD’ye yollama vaadi ile de gençlerin oyunu almaya çalıştılar. Eyalet parlamentosuna seçileceklerin merkezi hükümetten talep edecekleri paralarla eyaletlerinde büyük bir güce sahip oldukları düşünülürse, gerçekten seçimler halk açısından önemliydi.
Sünni eyaletleri Anbar ve Ninevah’ta ise Sünniler kazandı. Kürt bölgeleri hazır olmadıkları için daha sonra seçim yapacaklar. Ancak Musul’da seçim yapıldı ve burada Sünniler kazandı. Sünniler tarafından boykot edilen 2005 seçimlerini Kürtler kazanmıştı. Şimdi bu eyalet Kürtlerin elinden alınmış oldu.
Seçimlerde en çok kaybeden, hatta silindiği söylenen, Irak İslam Yüce Mahkemesi güçleridir. Saddam döneminde İran’a sığınmış, hatta orada Badr adında kendi özel silahlı milis güçlerini kurmuşlardı. ABD işgali sonrası Basra’ya dönüp güçlendiler. Güneyde petrol bölgesinde ayrı bir Şii devleti kurma planları yaptılar. Kuzeyde Kürtler ile birlikte ayrılık yanlısı eğilim taşıdılar. Petrol zenginliğine dayanan Irak’ın parçalanmasından yanaydılar. Seçimlerde hiçbir yerde iktidar olamadılar. Silindikleri söyleniyor. Demek ki seçime katılan Irak’lılar ülkenin parçalanmasına genel olarak karşılar.
Mukteda güçleri de Kerbela dışında bir varlık gösteremedi. Mukteda, Irak’ta Ayetullah eğitimi yapıyor. Yerel seçimlerde aktif bir propaganda yapmadılar. Başkent Bağdat yakınında Sadr kenti bunlarındır. Ama Bağdat genelinde kazanamadılar. İlginci, Basra’yı kaybetmeleri oldu. Mukteda Mehdi Ordusu güçleri, Basra yoksulları içinde örgütlenerek kenti Irak İslam Yüce Konseyi güçlerinden almışlardı. Ama Basra’da seçimlerden Maliki çıktı. Mehdi Ordusu yanlış kişileri öldürmelerinin bir bedelini ödediklerini söylüyor. Mukteda güçleri bir tek Kerbela’da iktidar oldu.
Genel Bir Değerlendirme
Genel olarak Irak halkı ne tür bir eğilim göstermiştir? Seçimlere katılım % 51. Son 2005 seçimlerinde Sünnilerin boykotuna rağmen katılım daha fazla idi. Yani bu seçimlerde Irak halkının ancak yarısı sandığa gitmiş, diğer yarısının ise gitmemiş. Belki güvenlik gerekçesi ile, belki seçim kütüklerinde olmadıklarından, belki de çeşitli yerlerde göçmen durumunda oldukları için oylarını kullanmadılar. Ama bize göre kullanmamanın altında yatan neden genel olarak seçime katılanlara karşı güvensizlikleridir. Nereye oy vereceğini bilmemek, halkın çıkarını savunan güçlerin seçim sahnesinden belirli şekillerde elenmiş olmasıdır. Halklar açısından Irak burjuva güçlerinin sorunları çözmeyeceği açıktır. Yani Irak yoksullarını daha karanlık ve sorunlu günler beklemektedir.
Maliki’nin kazanması bir sürpriz oldu. Maliki tartışmalı bir kişiliktir. Kimilerine göre bir ABD uşağı, kimilerine göre ise İran ile işbirliği içinde, durumu karanlıktır. Çoğu zaman hem Batı hem de halk güçleri tarafından istifası beklendi. Becerisizlikle suçlandı. Ama seçimler başka bir sonuç gösterdi. Bunun anlamını Maliki’nin kişilik değiştirmesinden çok seçimlerin özelliğinde aramak doğru olacaktır. ABD, hele yeni seçim döneminde Irak’ın başına dert olmasını istemedi. Yenilgisini gürültüsüz patırtısız kabullenip fazla baskı yapmaktan vazgeçti. Irak burjuvalarıyla orta yollu bir yerde anlaştı. Maliki gibi sivri tarafları olmayan git gelli bir politikacı en güzel anlaşılabilecek kişiydi.
Maliki’nin Dava partisinin bir milis gücü yoktur. Üyelerinin ve adaylarını çoğu akademisyen, doktor, dişçi gibi burjuva aydınlarıdır. Birçoğu Batı ülkelerinde bulunmuşlardır. Yani sıradan halkı temsil etmezler, yani burjuvalardır. Bu kesimlerin de ABD işgaline tepkisi bir Mukteda güçleri gibi değildir. Kısacası seçim sonuçları ABD işgalini sorgulayan bir kesimi yansıtmıyor. ABD ile imzalanan SOFA güvenlik anlaşmasından rahatsızlık duymayan, ABD’nin önümüzdeki yıllarda çekilmesini Maliki’ye başarı olarak değerlendiren bir seçim tablosu çıkıyor ortaya. Maliki hem Şii hem de Sünni burjuvaların oyunu almış “seküler ve ulusal bir Irak” kurma peşinde olacaktır.
İkinci olarak, özellikle Anbar Eyaleti’nde yaşananlar, Sünniler arasında da tam bir anlaşmanın olmadığını gösteriyor. İki Sunni parti burada birbirlerine girdi. Seçimleri, “başta ABD işgaline karşı en zorlu savaşı vermiş, sonra da ABD’nin maaşlı El-Kaide avcısı olmuş” eski Saddam ordu gücü Uyanış Hareketi kazandı. ABD’nin çekilmesi ardından bu güçler merkez hükümetten maaşlarını alamazlarsa ne yapacakları belli değildir. Yani Sünnilerin gelecekte ne tarafa gideceği kestirilemez. Şimdilik Şii burjuvalar ile anlaşmış görünüyorlar ama gelecekte çıkarlar çatallaşmaya başladığında iki taraf burjuvalarının şekli belli olmaz. Öte yandan Maliki’nin elinde devlet ordusu vardır, ama Sünniler hala Saddam döneminde edindikleri askeri bilgi ve yeteneklerin taşıyıcısıdırlar. Son zamanlarda ABD’nin baskısıyla, birlikte davranmaya başladılar. Ancak şimdi onun baskısı kalkınca çıkarları uzlaşmaz hale gelebilir ve sürtüşmeler başlayabilir. Bu kez onları birleştirecek olan yoksul halkların alttan baskısı olabilir. Bu baskı da İran kaynaklı olursa Irak daha karışık bir görünüme girebilir. Ülkenin parçalanmasına karşı güvence olanlar, bu kez parçalanmasının isteklisi hale gelebilirler.
Ülke geleceği ve iç dengeler açısından, en az Sünniler kadar Kürtlerin de durumu önemlidir. Kürtler Ocak 2009 tarihine kadar seçim yapacak bir duruma gelemediler. Belki de yapılmasını istemediklerinden işi ağırdan aldılar. Güvenlik gerekçe olarak gösterildi. Merkezi hükümetin güçlenmesi Kürtlerin işine gelen bir şey değildir. Maliki’nin kazanması, özünde Sünni ve Şii burjuva birlikteliğini ve merkezi bir hareketi yansıtmaktadır. Ayrılık yanlısı Şiiler kazanmamıştır. Kürtler açısından Maliki, “güçlü, merkezi Irak” demektir. Bundan Kürtlerin hoşnut olacağını söylemek yanlış olur. Önümüzdeki günlerde Kürt ve Maliki hükümeti arasında huzursuzluğunun artması beklenebilir. Maliki artık daha da sert davranma gücüne sahip olacaktır. Kürtleri çok da olumlu bir gelecek bekliyor demek yanlış olur.
Maliki’nin ABD yörüngesinde davrandığı açıktır. Obama’nin bir “değişiklik” getirerek erken askerleri çekme olasılığı, seçimlerde Maliki’nin işine yaramış olmalıdır. Bu durum Irak yoksul halkına umut olarak iyi satılmıştır. Ama Maliki İran ile de ilişki içindedir. Bu ilişki baştan beri ABD bilgisi içindedir. Açıktan İran ile görüşemeyen Bush hükümeti, Maliki eli ile İran’la en azından Irak konusunda anlaşmaya çalıştı. Maliki iki ülke arasında bir denge kurup ortada durmayı becerdi. Seçim zaferi bunun kanıtıdır.
İran’ın Irak içinde oldukça önemli gücü vardır. Şii güçlerle bağlantı içindeydi. Çok yönlü iyi bir politika izlediler. Irak İslam Yüce Konseyi aracılığıyla Basra petrol bölgesinin parçalanması bir olasılıktı. Bu, ABD ile anlaşılamama durumunda seçilecek en son tercih olabilirdi. İran temelde çıkarları gereği, hemen batısında parçalanma sancıları çeken bir Irak istemez. Bu durum bölge açısından olduğu kadar kendi iç dengesi açısından da bir tehdit anlamına gelir. Maliki ise İran’ın çıkarlarını da gözeten ABD ile uzlaşık bir politika demektir. Burjuva zeminde bölgede daha orta yollu bir iktidar İran’ı çok rahatsız etmeyecektir. O nedenle Maliki’ye İran da onay vermiştir.
Ayrıca zaten İran’ın elinde başka kozları ve güçler vardır. Mukteda yedekte beklemektedir. Onun aktif olarak seçimlere katılmamasını da bu şekilde açıklamak mümkündür. Hatta son gelen haberlerde “Mukteda ile Maliki’nin genel seçimlere ortak bir koalisyon içinde katılacaklarını” söyleniyor. ABD’nin derhal Irak’tan koşulsuz çekilmesini öngören Mukteda güçleri, ABD ile anlaşan burjuva Maliki güçleri ile nasıl bir ortaklık içinde olabilecektir? Sanırız bu, ABD bölge politikaları ile yakından ilgilidir. İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’a yenilmesinin ardından Hamas’a karşı politik bir zafer kazanıp onu yok edememesi sonucu ABD politikasını Irak içinde de başka ufuklara taşıyamaya zorlanıyor. İran’la konuşmaya hazır olan ABD, Irak’ta başka dengelere de açık bir ABD demektir. Irak seçimleri böyle bir dengenin Irak içinde de kurulmakta olduğunu göstermesi açısından da önemlidir. Bu denge genel bölge güçler dengesinden de çok farklı değildir. Önümüzdeki günlerde güçler dengesinin değişmesiyle de Irak içindeki dengeler değişecektir. Bu anlamda seçimler, bölge gerçekçiğini az çok yansıtmaktadır.