Geçen ay yapılan Hak-İş Konfederasyonu Genel Kurulu T. Erdoğan’ın konuşması ile gazetelere yansımıştı. Perşembe günü başlayan Türk-İş Konfederasyonu 22. Genel Kurulu da medyada haber olmak için aynı yöntemi denedi. Medya konuşmayı manşetlere taşırken konuşmanın yapıldığı yer olarak genel kurulu andılar. Genel kurulun kendisi ise bir iki ilgili medya dışında kısa bir haber bile olmadı.
Gazetecilere bu konuda hak vermemek elde değil. Dört gün devam edecek olan kurulun gündemi ne sorusuna verilecek tek cevap kocaman bir hiç olacaktır. Daha önceki kongrelerde Hava-İş ve Petrol-İş gibi sendikaların öncülüğünde yapılan muhalefet ve yönetime aday olma gündemden kalkınca dört gün boyunca havanda su dövülecek bir etkinliğe dönüşecek kongre.
Çalışanları başı üzerinde sallanan kıdem tazminatı, işçi kiralama gibi sorunlar ise sendika başkanlarının hamasi konuşmaları içerisinde kısa birer cümle olarak geçiyor, “İzin vermeyiz, genel greve gideriz.” söylemlerinin somut hiç bir karşılığı bulunmamakta, kuru gürültüden ileri gidememekte. Yaz aylarında gündeme gelmesi beklenen bu saldırıya karşı nasıl savunma yapılacak kimse bilmemekte.
2013 yılında tekrar aday olmayacağını açıklayan M. Kumlu’nun yerine başkan seçilen Demiryol-İş Sendikası Genel Başkanı Ergün Atalay rakipsiz yeniden başkan adayı, hatta seçimler yapılmadan başkan durumunda. Bursa’daki metal fırtınası bu anlamda Türk Metal Başkanı Pevrul Kavlak’ın yolunu kesmiş durumda.
Geleneksel olarak muhalif sendika safında yer alan Belediye-İş, Tek Gıda-İş, Kristal-İş, Deriteks, TGS, TÜMTİS, Tez Koop-İş gibi diğer sendikalar ise üye sayılarının hatırı sayılır bir biçimde azalması sonucu kongreye daha az delege ile katıldılar ve ayrı bir liste ile yönetime talip olmadılar.
2009 yılına kadar naylon üyeliklerle durumu idare eden Türk-İş’e bağlı sendikaların üye sayıları 2 milyonu geçmişti, sendikalaşma oranları %60’lara dayanmıştı. Bunu takip eden 4 yıl boyunca hiç bir resmi istatistik yayınlanmadı. Yeni sendikalar yasası ile birlikte yayınlanan ilk istatistikte bu sendikaların her üç üyesinden ikisi buhar oldu. 700 bin üye ile yeni döneme başlayan Türk-İş iki buçuk yılda üye sayısını az da olsa arttırmayı başardı. Ancak yeni üyelerin Güvenlik-Sen gibi yeni kurulan sendikalarla sağlandığını göz ardı etmemek gerek.
Başka bir deyişle artık takke düşmüş kel görünmüştür. Bu tür sendikalarla ve sendikacılık anlayışı ile yol alma artık mümkün değildir. Değildir ama yeni bir yapılanma, en azından bu konuda bir ışık gözükmemekte. Yaz aylarında esen metal fırtınasından geriye kalanlar bile bu konuda bir umut filizi yeşertmiş durumda değil. Türk-İş kongresinde konuşan bazı muhaliflerin konfederasyonun Hak-İş’leşmesinden sızlanmaları, “yerli ve milli sendika olmayacağız” demelerinin de bir karşılığı yoktur.
Elbette bu sendikaların yaşam hakları/imkanları yoktur demekte yeterli değildir, geleceğin sendikalarının nasıl ortaya çıkarılacağı tartışmaya açılmalıdır. Özellikle Hava-İş, Petrol-İş’te kaybedilenlerin aslında kaybedilenler olmadığı, fiili durumun ilanı olduğunun görülmesi gerekir. Sendikalar içinde ‘mevzi elde etmek’ uzun dönemde ne ‘solculara’ ne de sınıfa bir şey kazandırmıyor, aslolan söz konusu yapının değiştirilmesi veya özyönetim temelinde yeniden inşaasıdır.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-akyol-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]