Honduras Darbesi: Obamaca
Ayşe TANSEVER
15 Temmuz 2009
Haziran ayının son günlerinde Honduras halkı, anayasalarının değişip değişmemesi için referandum sandıklarına gitmek üzere hazırlanırken, devlet başkanları Zelaya’nın istifa edip pijamaları ile apar topar ABD kuyrukçusu komşu ülke Kosta Rica’ya kaçtığı haberi ile şok oldular. Sonra siyasi sis perdesi dağıldı. ABD’nin askeri yan kuruluşu gibi çalışan Ordu ile Honduras finans kapitalinin yaptığı bir darbe olduğu anlaşıldı. Halklar sandıklara gitmek yerine sokaklara döküldüler. Devlet başkanlarını geri getirmek için mücadeleye başladılar.
“Darbecilerin dış desteği kim olabilir” sorusu akla geldi? ABD’nin koca kıtada darbe yapmadığı ülke yok gibidir. 2002 Venezüella, arkasından 2004 Haiti en yakın bilinenlerdi. Anlaşılan şimdi de sıra Honduras’a gelmişti. Bunun da ABD tarafından tezgâhlandığına şüphe yoktu.
Latin Amerika tarih profesörlerinden gazeteci Greg Grandin ‘Democraci Now!’ Adlı sitede hemen şöyle yazdı: “Honduras Ordusu etkin bir şekilde ABD hükümetinin bir yan kurumudur. Eğer Latin Amerika ülkeleri içinde tamamen ABD tarafından sahip olunan bir ülke varsa o da Honduras’tır. Ekonomisi, ticareti tamamen onun dış yardım ve sadakalarına bağlıdır. Eğer ABD bu darbeye karşı olursa daha fazla duramaz ve Zelaya geri döner.” (aktaran venezuelanalysis.com 30 Haziran Ben Dangl UpsideDownworld.org)
Kimse inanmak istemedi. Obama tüm Latin Amerika ve dünyaya başka bir mesajla gelmişti. Bush politikalarından farklı bir yol tutacağını söylemişti. “Latin Amerika’ya müdahaleler dönemi kapandı” demişti. Şimdi 7 milyonluk küçük bir ülke olan Honduras’ta darbe yaparak çizmeye çalıştığı imajı zedeleme riskini göze mi alıyordu? Darbenin arkasında gerçekten Obama rejimi var mıydı? Herkes çok şaşırdı. Honduras’taki darbe bu nedenle o ülkede olduğu kadar Latin Amerika’da ve dünyada darbenin ötesinde merak konusu oldu.
Zelaya’nın “Suçları”
Zelaya merkez sağ liberal partinin başkanı olarak seçimleri 2005 yılında kazandıktan sonra dünyadaki ekonomik modaya uyarak yeni liberal politikalar izledi. Zelaya’nın kendisi zaten bir toprak ağasıdır ve birçok şirketin sahibidir. Kamu işletmelerini özelleştirdi, devletin ekonomideki işlevini kuşa çevirdi. Böylece halklarının geleceğini özel sektörün eline bıraktı. Sonuçta Honduras halkı daha da yoksullaştı.
Her şey ABD açısından gayet güzel beklendiği gibi gidiyordu.
Zelaya son iki üç yılda yeni bir sol rüzgârın kıtada esmeye başlamasından etkilendi. Çamurdan çörekler yiyen Haiti’den sonra Orta Amerika’nın en yoksul ülkesinde bir şeyler değişmeye başladı. Zelaya Venezüella’dan Bolivya’ya, Arjantin’den Nikaragua’ya yürütülmeye başlayan halktan yana politikalara yöneldi.
Asgari ücreti % 60 oranında yükseltti. Yoksul halkın gelir düzeyi arttı. Böylece sendikaları yanına çekti. İşçilerin desteğini kazandı ve onları arkasına aldı.
Eğitim harcamalarını arttırdı. Üniversiteler yıllardır ilk kez bütçelerine para girdiğini gördüler. Zelaya öğretmen maaşlarına zam yaptı. Okullara bedava öğle yemeği koydu. Yoksul öğrencilerin okuması için verilen bursların sayısını artırdı. Daha çok yoksul çocuğu okullara yazılmaya başladı. Eğitimciler Zelaya’nın yanında saflaştılar.
Bolivya ve Venezüella örneklerinde olduğu gibi bebeklere bedava süt vermeye başladı. Yaşlılara maaş bağladı. Genel olarak halkın gelir düzeyini yükseltmek anlamına gelen taşıma ücretlerinde indirimlere gitti. Küba’da olduğu gibi enerji tasarrufu yapan ampulleri bedava dağıttı. Yoksul halk Zelaya’yı desteklemeye başladı.
Zelaya aynı yoldan giderek sağlık harcamalarını da arttırdı. Yoksulların bedava sağlık hizmeti görmesini sağladı. İnsanlar hayatlarında ilk kez doktor görmeye başladılar.
Zelaya iç politikadaki bu sol hattını dış politikadaki değişikliklerle birlikte yürüttü. Kıta’da ABD’nin ve artık bir avuç kalan gerici rejimlerin lanetlediği Chaves ile antlaşmalar imzaladı. Venezüella’dan indirimli enerji almak için onunla anlaştı. Karaip ülkeleri gurubuna girdi. Daha sonra da bu ülkelerle olan bağlantısını daha bir üst seviyeye çıkartarak ALBA gurubuna katıldı.
Fakat seçimler yaklaşıyordu. Yürüttüğü politikalar elbette başkanı olduğu parti ve iktidar çevrelerinin çıkarlarına dokundu. Honduras ekonomisi ABD ile işbirliği içinde olan ona bağımlı 10 ailenin elindedir. Parlamento ve yargı unsurları tamamen onların denetimindedir. Ülkede demokrasi demek bu güçlerin demokrasisi demektir. Zelaya’nın anayasa değişikliği ile demokrasiyi halka indirmeye kalkışması Finans Kapitalinin eteklerini tutuşturdu.
Bu gelişmeler hiç şüphesiz ABD iktidarını da çılgına döndürdü. Ekonomik çıkarlar bir yana Orta Amerika’daki tek sabit üssünü yitirme kara düşünü görmeye başladı. Her yıl yüzlerce askeri burada eğitiyordu. Tüm kıtada gericiliğin bekçileri buradan yetişiyordu. Nikaragua ve El Salvador’daki devrimci hareketlere karşı dövüşen ölüm mangaları bu üstten çıkarlardı.
Ayrıca Honduras Ordu üst kademeleri ABD askeri okullarında yetişmiştir. Onların ekonomik güçlerle bağları kurulmuştur. Hatta o çok ünlü “Muz Cumhuriyeti” deyimi bu ülke ile başlamıştır. Yani ABD, iktidar güçlerine tamamen hâkimdir. Zelaya’nın saf değiştirmesine karşı bir darbe yapmak için ABD’den icazet almamış olmaları düşünülemez. Ve bardağı taşıran son damla olan anayasa değişikliği çabaları ile darbe planı devreye sokulmuştur.
Zelaya özünde anayasa değiştirmeyi mutlaka kendi parti ve iktidar ortakları ile tartışmış ama olumsuz yanıt almıştır. Zaten hem içişleri bakanı hem de onun ardından Ordu güçleri oyları sandıklara dağıtmayı reddettiler. Oysa Zelaya halkına şu soruyu sormak istiyordu. “Anayasa’nın değiştirilmesi için bir anayasa komisyonunun kurulmasını ister misiniz?” Bu sorunun sorulmasını ve ülkede halkın demokrasiye katılma adımını bile darbeciler kaldıramadılar.
Zelaya’yı ülkeden apar topar kovduktan sonra denetimlerinde olan parlamentodan yeni bir başkan seçildi. Yine denetledikleri yargı kurumu ile 15 tane tutuklama gerekçesi çıkarıldı. Ülkeye gelirse tutuklanacaktı. Bütün bunlar bir kaç gün içinde apar topar yapıldı.
Özünde Zelaya’nın “suçu” bahane edildiği gibi Chaves ve Morales gibi anayasayı değiştirmesi değil halkçı politikalar izlemesi ve ülkeyi Latin Amerika’da yükselen sol güçlerin saflarına sokmasıdır.
Tepkiler
Honduras halkı liderlerine darbe yapıldığını öğrenir öğrenmez sokaklara döküldü. Ordu sokağa çıkma yasağı koydu. Sonra bunu gece saatlerine aldı. Zelaya yandaşları ile ordu güçleri arasında çatışmalar yaşandı. Aynen Venezüella da olduğu gibi basın susturuldu. En kısa zamanda seçim yapma vaadi verildi. Bazı hükümet üyeleri yeraltına geçti. Venezüella ve Küba konsolosları kaçırılıp dövüldü ve sokağa bırakıldı. Ordu önemli noktaları denetimine aldı. Okullar ve birçok iş yerinde grevler sürmektedir. Yollar barikatlarla kapalıdır. Ülkede yakıt yakında bitme durumundadır.
Amerika Ülkeleri (OAS) Örgütü, arkasından Birleşmiş Milletler ve daha sonra da Avrupa Birliği Zelaya’nın iktidardan alınmasını bir darbe olarak değerlendirip derhal Zelaya’nın iktidara oturtulması kararını aldılar. BM’de 198’e karşı bir tek İsrail darbecilerden yana oy kullandı.
ALBA toplantısında üye ülkeler, darbeciler iktidardan gidip Zelaya’nın koltuğuna oturmasına kadar her türlü ilişkiyi askıya aldılar. Sınırlarını bu ülkeye kapattılar. Elçilerini çektiler. Latin Amerika’daki diğer örgütler de darbecilerle ilişki kesme ve ABD’nin de darbeyi lanetlemesi çağrısı yaptılar. Chaves gerekirse savaş açabileceklerini açıkladı. Rio ve Mercosur ülkeleri de aynı düşüncedeydi.
Meksika ve Kolombiya gibi gerici bölge rejimlerinin bile olayı darbe olarak nitelendirmesi ilginçtir. Yani darbeciler tüm dünyada yapayalnız kaldılar.
Bütün gözler ABD’de idi. BM gibi OAS gibi örgüt kararlarında ABD de, darbe tanımlamasına imza attı atmasına ama alışık şekli ile pek bir ses gelmedi ve darbe tanımlaması açık bir şekilde yapılmadı. ABD basın yayını Zelaya’ya karşı değerlendirmeler yaptı, yuvarlak laflar yazıldı çizildi. Obama ilk önce olayı “demokrasi açısından bir kayıp” olarak niteledi. Dış işleri bakanı H. Clinton sonunda üstü kapalı bir şekilde darbe der gibi oldu.
Fakat kimse bu laflara pek inanmadı. ABD ile etle tırnak gibi olan Honduras darbecilerinin onun onayı olmadan darbe yapmayacağı apaçık bir gerçekti.
Venezüella eski başkan yardımcısı Jose Vicente Rangel’in basın toplantısındaki iddiasına göre “ABD yönetiminin çelişkili davranışı Honduras’ta iki politik hat çizildiğini göstermektedir. Bunlardan biri kamuya yönelik olarak Obama ve Beyaz Saray ile diğeri ise Honduras’ta konumlanmış ABD’li askeri personel ve danışmanları ve Bush yönetimi ile bağlantılı olan politik mekanizma yoluyla sürdürülüyor.” (Venezuelanalysis.com 7 Temmuz 2009 Kiraz Janicke)
Chaves, Obama’ya “Honduras darbecilerine oksijen vermeyi bırak!” diye sesleniyor ve ekliyor. “Verdiğin tüm desteği çek! Dünyayı aldatmayı bırak! Askerlerini çek, darbecilerin vizelerini ve banka hesaplarını dondur! Eğer bunları yapmazsan, Bush’un gittiği yoldan dönmezsen sonun onunkinden beter olur.” diyor. (Venezuelanalysis.com 13 Temmuz 2009)
Obama ve ekibi Latin Amerika’da yeni bir şey denemektedir. Honduras darbesi Obama’nın Bush politikalarını daha üstü kapalı bir şekilde yürüteceğinin kanıtıdır. Afganistan’ından Afrika’sına kadar dünyada Bush politikaları devam etmektedir. Tek fark bunun Obamaca olmasıdır. “Daha gizli bir şekilde ve daha ikiyüzlü, korkak, kaçamak olarak” Obama Bush’un devamı gibi davranmaktadır. Artık aşınan, lanetlenen, halkların öfkesini alıp onları ABD düşmanı yapan politikalar bu kez Obama’nın siyahî, gülen genç yüzü ile yapılır. Obamaca Bush’un maskeli halidir. Honduras ilerici iktidarının devrilmesi ve ABD çıkarlarının tekrar devreye sokulmasıdır. Açıktır ki Chaves ile bölgede başlayan sol gidişe bir set örülmeye çalışılacaktır.
Pazarlıklar Dönemi
OAS lideri, arkasından BM heyeti darbecilerle konuşup onları gönüllüce iktidardan gitmeye zorladılar. Başarı sağlanamadı. Darbeciler direniyor. Washington Zelaya’yı ABD çizgisinde olan Kosta Rika lideri Ariel aracılığı ile bir masaya oturmaya zorladı. Zelaya başta bunu reddetti. Uçağa atladı ve ülkesine inmeye çalıştı ama başaramadı. Darbeciler havaalanını kapattılar. Tutuklayacaklarını açıkladılar. Zelaya’yı desteklemeye havaalanına gelen Honduraslılar ise polis ve asker saldırısı ile püskürtüldüler. Zelaya El Salvador’a inmek zorunda kaldı. Zelaya işte bundan sonra Washington’un istediği gibi yüz yüze olmasa bile heyetler aracılığı ile masaya oturtuldu. Şimdi pazarlıklar sürüyor.
Chaves gene sesleniyor. “Emperyalizm, kıta burjuvazisi ve medyanın amacı bir oyun kurmaktır. Honduraslı darbecilerin ahlaksızca yaptığı halkı yormak, anayasal başkan M. Zelaya’yı ve sürgünde kimisi tutuklu kimisi yer altına saklanmış hükümetini yormaktır.” diyor. (ayni yazı Venezuelanalysis)
Tüm dünyanın darbecilerin karşısında olması solun gücünün ve başarısının göstergesidir. Finans çevrelerinin Zelaya’yı istemediği açıktır, ama sol güçlerin bu konudaki üstünlüğü artık darbeleri sağın açıktan desteklemesini engellemektedir. Ama bu arada Zelaya’dan bir takım geri adımlar atması isteniyor. İşte oyunun özü ya da ABD’nin çıkarlarını korumada sahneye koyduğu yeni yol budur. Halkçı olmuş bir liderden hesap soruluyor ve geri adım atması için zorlanıyor.
Darbecilerle masaya oturmak özünde bir geri adımdır. Onları tanımak anlamına gelmektedir. Zelaya böylece ABD ve gericiliğin başarısı olarak bir geri adım atmış ya da atmaya zorlanmıştır. Sağ ve ABD açısından bu bir başarı, sol açısından da bir yenilgidir. Zelaya’nın ülkesine zorla inme girişimine Ekvator ve Arjantin liderlerinin eşlik edeceği açıklandı. Ancak bu gerçekleşmedi. Elbette bu ülke liderleri eşlik etselerdi darbeciler ve arkasındakilere karşı başka bir dayatma gerçekleşecekti. Neden böyle olduğunu bilmiyoruz ama ortada darbecilerden yana kendini deşifre etmeyen bir hava vardır.
Bu yazıyı kaleme aldığımız dönemde pazarlıklar sürüyor. Hiç kuşkusuz hem Zelaya’nın bundan sonra halktan yana politikalar yürütmesi hem de darbecilerin cezalandırılması engellenmeye çalışılıyor. Zaman da darbecilerden yana çalışıyor. Yani sağ Finans Kapital güçleri darbe ile ülke içi ve dışında bir takım tavizler istiyorlar.
Obamaca Oyununun Amaçları ve Bazı Sonuçlar
Bu oyun Honduras gibi 7,2 milyonluk bir ülkede deneniyor. Olaylar daha kolay denetlenebilir, başarısızlıkta kayıp çok büyük olmayacaktır. Honduras ordusu da ABD’nin en istekli, becerikli yan kurumudur.
Darbenin çeşitli amaçları vardır.
İlk olarak ABD artık ekonomik ve siyasi olarak bir çöküş, geri düşme dönemine girmiştir. Bölgedeki yandaşlarını eskisi kadar ekonomik ve siyasi olarak destekleyemiyor. Zelaya’nın politik hat değişikliği, zayıflayan bu ABD gücü ile direkt bağlantılıdır. ABD eskisi kadar ekonomik açıdan güçlü olsa Zelaya sol cepheye geçmekte daha isteksiz olurdu.
Şüphesiz desteklenen liderlerin kaybedilmesi, böyle kayışlar ABD çıkarları açısından çok tehlikelidir. ABD ekonomisi geriledikçe, sol güçlendikçe bu süreç devam edecektir. Eğer bu eğilim moda haline gelir her desteklenen sağcı lider, iktidarları süreci içinde emperyalist politikalardan halkçı politikalara çark etmenin olasılığını görürse bu işin altından kalkılamaz hale gelir. Zelaya’nın önü mutlaka kesilmeli, cezası verilmelidir. Zelaya’la aynı yola çıkacaklara bir gözdağı verilmelidir. Zelaya şimdi masaya oturarak da bu cezayı kabul etmiş oluyor.
İkinci olarak bu durumlarda ABD kendi Finans Kapital güçlerine bir ufuk açmaktadır. Yani tüm dünya karşı olsa bile bütün yolların tıkanmadığı, daha oynanacak oyunlar olduğu umudu veriliyor. ABD sonuna kadar onların arkasında kalacağı imajını vererek “direnç” gücü veriyor. “Doğru, artık bu destek açıktan gösterilemiyor ama olsun gene el altından yapılacaktır. Amerikan müttefikleri korkmasınlar. Bir şekilde yardıma gelinecektir” mesajı veriliyor.
Üçüncü olarak darbe momenti önemlidir. İlerici liderler halkçı politikalar uyguluyor ve tabanlarını genişletiyor sonra anayasa değişikliği ile politikalarını yasal bir güvenceye alıyorlar. Bu sürece en baştan müdahale etmek Finans Kapital güçleri açısından en az sancılı olandır. Bolivya ve Venezüella örneğinde görüldüğü gibi bu sürece girilince engellemek daha zorlaşmaktadır. Anayasa değişiklikleri bu ülkelerde durdurulamadı. Şimdi Nikaragua da böyle bir süreç içine girecektir. Yani emperyalist politikaların uygulanmasına hizmet eden anayasaların değiştirilmesi süreci de kıtada yayılma eğilimindedir. Honduras’ta daha değişiklik isteyip istemedikleri sorusunun sorulmasına bile izin verilmeden atik davranıldı. Darbe ile, kıta gericilerine böyle bir sürece daha en başından darbe vurulması gerektiği mesajı veriliyor. Bu durumda elde edilecek kazançlar ortaya dökülüyor. Böyle bir erken adımın sağladığı çıkarlar ortaya seriliyor. Neler yapılabileceğine, olayların nasıl gelişebileceğine bir örnek oluşturuluyor.
Dördüncü olarak, kıtada esen sol rüzgâr bölgedeki Kolombiya ve Meksika gibi ülke liderlerini korkutmaktadır. Uyguladıkları yeni liberal politikaların yarattığı yoksullaşmanın yakında halk patlamalarına yol açacağını seziyorlar. Ülkelerinde artık eskisi gibi yürekli davranamıyorlar. Patlamaları mümkün olduğu kadar baştan engellemeye çalışıyor ve korkulu davranıyorlar. Darbe onlara da bir umut bir cesaret veriyor.
Darbe elbette sol güçlere vurulan bir darbedir. Bölge ilericileri arasına girmiş bir lider darbe yemiştir. Sola bir gözdağı veriliyor. ABD her ne olursa olsun çıkarlarını korumak için saldırılarını sürdürecektir. Obama, abasının altından sopasını gösterdi. Öyle iktidara gelip, halkçı politikalar uygulayıp, anayasaları değiştirmek kolay bir iş değildir. Başa yığınla iş gelebilir. Sağ güçlerin daha oynayacağı oyunlar vardır. Adımınızı denk atın, çizmeyi aşmayın mesajı iletilmektedir.
Buradan kalkarak “radikal” sol güçlerin de bir ders alması gerekir. Bilindiği gibi radikal sol, Chaves’in öncülük ettiği solu pembe buluyor. Popülizm yapıldığını savunuyorlar. Finans Kapital çıkarlarını zedelemediğini ve onlarla işbirliği yapıldığını savunuyorlar. Honduras darbesi aslında popülist dedikleri politikaların bile emperyalist çıkarları ne kadar zedelediğini ve rahatsız ettiğini göstermektedir. Ayrıca şu günkü güçler dengesinde bunların bile ayakta durması zorluklarla doludur.
Sonuç
Obama iktidara geldiğinde Latin Amerika solu ile geçinebileceği imajını vermeye çalıştı. Müdahaleler dönemi kapandı dedi, ama Honduras darbesi bize sadece açıktan müdahalelerin kapandığını gösteriyor. Obama Bush’un açıkça yaptığını daha ikiyüzlü bir şekilde yapıyor. Zaten İran seçimlerinde yaptıkları, Afganistan savaşını Pakistan’ı da alarak genişletmesi, Bush politikalarından farklı bir uygulama içine girmediğini göstermişti. Şimdi Honduras darbesi ile de Latin Amerika halkları açısından bir değişikliğin olmadığı ortaya çıkmıştır. ABD kendi çıkarları söz konusu olduğunda demokrasi filan dinlemez. Obama’nın demokratlığı filan yoktur. Bush’un Obamacasıdır.
Latin Amerika’daki sol güçler bir darbe yediler. Honduras halkı bir geri adım atmaya zorlanıyor. Elinden hakları alınacaktır. Zelaya şimdiki hali ile sağ güçlerle pazarlığa oturdu, ya da oradaki güçler dengesi onu bu oturuşa zorladı. Sol güçler halklarını bu darbeye karşı seferber etmeliler. Zaman darbecilerden yana çalışmaktadır. Zelaya en kısa zamanda koltuğuna geri oturtulmalıdır. Honduras halklarının bu doğrultuda verdiği mücadele her açıdan desteklenmelidir. Yoksa Haiti’de olduğu gibi burada da bir iç savaşın içine girilebilir.