Güç Birliği ve İttifak Politikamız
Türkiye sol hareketi bir yandan yeni ayrışma ve bölünmeler yaşarken bir yandan da yeni saflaşma eksenleri ortaya çıkmaktadır. Henüz kalıcı ittifaklardan söz etmek mümkün değilse de güç birliği arayışları solun başlıca gündemi haline gelmiş durumdadır. Platformumuz da iki ayrı güç birliği girişimi içersinde yer almaktadır: “Çatı partisi girişimi” olarak bilinen Demokratik Birlik Hareketi ve Sosyalist Koordinasyon.
Bu iki güç birliği arayışında gelinen aşama hakkında SODAP’ın değerlendirmesi aşağıdadır:
Demokratik Birlik Hareketi
Demokratik Birlik Hareketi adını alan “çatı partisi girişimi” en son 27–28 Haziran tarihlerinde Ankara’da yapılan ve 20 ilden katılımcıların bulunduğu toplantı ile yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Bu toplantıda, birliğin oluşumunda belirleyici güç olan Kürt hareketi “yola devam” mesajı vermiş ve DTP temsilcileri bu ittifak zemininde durmakta kararlı olduklarını bir kez daha vurgulamışlardır. En son yayınlanan görüşme notlarında Öcalan’ın da çatı partisi konusunda ısrarını sürdürdüğü gözükmektedir. Ancak başlangıçta oluşumun içinde yer alan kimi gruplar süreçten çekilmişlerdir. EMEP, çatı partisi girişiminin yetirince kapsayıcı olamadığını, sol örgütlerin platformu haline geldiğini, oysa asıl halkın birliğini sağlamak gerektiğini belirterek oluşumdan çekilmiştir. Çatı partisi girişiminin içinde yer alması beklenen ÖDP’den ayrılanlar (Ufuk Uras vd.) da çatı partisi girişiminde yer almayacaklarını açıklamışlardır. Bu çevre SHP, Alevi Federasyonu, DİSK’in başlattığı ve bazı sosyal demokrat akademisyenlerin desteklediği 10 Aralık Girişimi ile temaslarını sürdürmektedir. Bu durumda Demokratik Birlik Hareketi içinde Kürt hareketi dışında SODAP, SP, SEH, SDP, TÖP, EHP, Anti-kapitalist, Türkiye Gerçeği, Demokratik Dönüşüm, 14 Mayıs Platformu ve kimi sosyalist, demokrat aydınlar kalmıştır. SODAP, Türkiye Gerçeği, Demokratik Dönüşüm, 14 Mayıs Platformu (Eski TSİP üyelerinin bir kısmının oluşturduğu platform) dışındaki grupların tamamı ÖDP ardılıdır. SODAP dışında devrimci, radikal zeminde duran örgütlerden herhangi bir katılım olmamıştır. Bu konuda en yakın olabilecek ESP, yasal parti formu hedeflenmesi nedeniyle oluşumda yer almamıştır.
Mevcut güçlerin bileşimiyle ortaya çıkacak bir yasal parti seçim dönemlerinde önemli işlevler yüklenebilecek olsa da, solun görece iri ve dinamik güçlerini kapsayamadığı için DTP’nin bir türevine dönüşme riski yüksek görünmektedir. Öncelikle bunu kaydetmek gerekmektedir. Mevcut girişim bu haliyle geniş bir “demokrasi cephesi” olabilmiş değildir. Kürt hareketi, sosyalist hareketin görece küçük bir kesimi ve az sayıda aydının işbirliği biçiminde gözükmektedir. Ancak bu tip girişimlerin gücünün ötesinde etkiler yaratma potansiyeli de her zaman mevcuttur. Özellikle seçim dönemlerinde Türkiye’deki potansiyel sol seçmen gerçekçi bir alternatifin eksikliğini hissetmektedir. Olası bir çatı partisi en başta bu eksikliği giderebilir.
SODAP olarak bu girişimin içinde yer alırken AKP-ordu çekişmesinde üçüncü bir cephenin yaratılması gereğinden hareket etmiştik. Türkiye siyasetindeki ilerici-gerici, laik-şeriatçı, Osmanlıcı-Cumhuriyetçi vb. isimlendirmelerle gündemde tutulan kutuplaşma, ezenlerle ezilenler, yoksullarla zenginler arasındaki gerçek kutuplaşmanın üzerini örtmekte, ezilenleri, hâkim sınıfın farklı kliklerinin güdümünde birbirlerine karşı konumlandırmaktadır. Bu siyasi konjonktürde ezilenlerin, yoksulların, sistemin mağduru geniş halk kesimlerinin sözcüsü olabilecek bir “üçüncü cephenin” yaratılması, Türkiye’deki tüm demokrasi ve sosyalizm güçlerinin öncelikli görevlerinden birisi olmalıdır.
Ezilenlerin cephesinin yaratılması ihtiyacı kendisini hissettirirken, Türkiye solunda, düzen içi güç odaklarının etkisi altında farklı ittifak arayışları gündeme gelmektedir. Ufuk Uras ve arkadaşlarının temsil ettiği liberal sol çizgi sosyal demokratlarla yakınlaşırken, çeşitli düzeylerde ulusalcı eğilimler taşıyan sol örgütler (TKP, Halkevi, ÖDP) arasında da bir yakınlaşma gözlenmektedir. Devrimci örgütler arasında ise özel bir ittifak arayışından söz etmek mümkün değildir.
Bu koşullar altında Demokratik Birlik Hareketi, içinde yer alınabilecek yegâne ittifak imkânı olarak ortaya çıkmaktadır. SODAP olarak sol içi saflaşmaların bütünüyle dışında durmak gibi bir tercihimiz söz konusu olamaz. Böylesi bir duruş güncel siyasal mücadeleye olduğu kadar devrim mücadelesinin genel çıkarlarına da yabancılaşmak anlamına gelecektir. Ancak bu güç birliği ve ittifak arayışlarının içinde stratejik hedeflerimizle uyumlu bir şekilde var olmalıyız. Eğer Kürt hareketinin çağrısı olmasaydı yukarıdaki güçlerle bir çatı partisi oluşturmanın bir anlamı kalmazdı. Bu, mevcut haliyle ÖDP deneyiminin bir karikatürü olmaktan ileri gidemezdi çünkü. Solun bugün yen bir ÖDP deneyimine ihtiyacı yok. İhtiyaç duyulan, sokakta mücadele etme iradesi gösterenlerin güç birliğinin sağlanmasıdır. Militan pratiklerin birbirini güçlendirecek tarzda ortaklaştırılmasıdır.
İttifak girişimlerinin içersinde yer alırken stratejik ve örgütsel hedeflerimizi gözden yitirmeyeceğiz. Bu ikisi arasında bir uyum sağlamak zorundayız. Bütün siyasi geleceğini birlik politikalarına kilitlemiş bir siyasi yapı değiliz. Önümüzde stratejimiz doğrultusunda yürüyeceğimiz bir yol, bize heyecan veren deneyimlerimiz ve genç bir kadro potansiyelimiz var. Aslolan bu varoluşu büyütmektir. Aksi takdirde birlik girişimleri, örneğini pek çok kez gördüğümüz gibi, yeni parçalanmalara, liberalleşmeye ve tasfiyeye hizmet etmektedir.
Son olarak vurgulanması gereken nokta şudur. DBH’ın geleceği Kürt hareketinin bu konudaki iradesine bağlıdır. Bu nedenle önümüzdeki günlerde Kürt hareketinin yapacağı açılımlar dikkatle izlenmeli, buna göre Birlik içindeki var oluşumuzu yeniden gözden geçirmeliyiz.
Bu değerlendirmeler ışığında Demokratik Birlik Hareketi’ne ilişkin aldığımız kararlar şunlardır:
1. DBH mevcut bileşimini genişletme yönündeki tutumunu sürdürmelidir. DBH, içerisinde yer almayan devrimci ve demokrat kesimlerle de merkezi ve yerel ölçeklerde güç birlikleri yaratma arayışı içinde olmalıdır. Bu perspektifle, yerellerde DBH bileşiminden daha geniş olan platform ve meclisler korunmalıdır.
2. Türkiye’nin “bir numaralı” sorunu olan Kürt sorununun “demokratik çözümü” elbette DBH’ın öncelikli gündemi olacaktır. Ancak kapitalizmin krizinin etkilerinin derinleştiği günümüz Türkiye’sinde DBH, yoksulların ve tüm ezilenlerin sesi olmayı hedefliyorsa neo-liberal yıkıma karşı etkin bir mücadele de yürütmek zorundadır.
3. SODAP açısından, devrimci örgütlerin DBH içerisinde yer alması özel bir önem taşımaktadır. Çünkü çalışma alanlarımızda çoğunlukla bu örgütlerle temasımız oluyor ve stratejik duruşumuz ve mücadele tarzımız açısından bu gruplarla yaratılacak birliktelikler gelecek açısından daha anlamlı olacaktır.
4. DBH’ın acil olarak önüne koyması gereken bir konu da iç hukukun oluşturulmasıdır. Mevcut durumda bireyler herhangi bir temsiliyete sahip olmadan gönüllülük temelinde görev alabilmektedir. Geçiş aşaması için normal görülebilecek bu durum artık bir hukuksal çerçeveye oturtulmalı ve temsilcilerin seçimlerle belirlenmesi sağlanmalıdır.
* * *
Sosyalist Koordinasyon
Sosyalist Koordinasyon içinde yer aldığımız diğer güç birliği adımıdır. İçinde SODAP, SP, SEH, Ürün, DİP Girişimi, İKP, TKP’den ayrılan Haluk Yurtsever çevresi yer almaktadır. Kuruluş amaçları daha önce yayınlandığı için burada tekrar etmeyeceğiz. (Bkz. www.sosyalistdayanisma.org)
SODAP açısından Sosyalist Koordinasyon’un misyonu krize karşı işçi sınıfı ve yoksular açısından politikalar oluşturmak ve sınıf mücadelesinde yeni mevziler yaratmaktır.
Krizin etkisiyle işsizliğin rekor seviyeye çıktığı ve zamların yağdığı bir dönemde sosyalistler etkin bir muhalefet örgütleyememektedir. Krize karşı işçi sınıfı ve yoksulların mücadelesini geliştirmek konusunda büyük bir siyasal boşluk söz konusudur. Koordinasyon mevcut bileşenlerinin örgütsel zayıflığına rağmen solun bıraktığı bu boşluğu doldurmaya yönelik bir girişimdir. SODAP bu arayış içersinde olan tüm yapılarla birlikte çalışmayı gerekli görmektedir. Çünkü solun asli görevi yoksulların sesi olabilmektir.
Koordinasyonun temel zaafı bileşenlerinin görece zayıflığıdır. En son düzenlenen İşçi Forumu’nda görülebileceği gibi Koordinasyon bileşenleri, sınıf kavramına çokça vurgu yapsalar da, sınıfla organik bağı çok zayıf olan (eğer varsa) yapılardır. Aslında Sosyalist Koordinasyon ESP, BDSP gibi sınıf çalışmasında kimi mevziler yaratmış olan yapıların katılması durumunda çok daha verimli olabilecek bir oluşumdur. Mevcut haliyle Koordinasyon, önüne gündelik hayata değen somut projeler koyabildiği oranda işlevsel ve etkili olabilecektir.
* * *
Devrimci Örgütlerle İlişki
Yukarıda değerlendirdiğimiz her iki oluşumda da devrimci zeminde ısrar eden örgütlerin olmayışı ya da çok az oluşu SODAP açısından bir sorun teşkil etmektedir. İçinde bulunduğumuz ittifaklara devrimci örgütlerin katılımını sağlamak ya da devrimci örgütlerle birlikte yeni güç birlikleri oluşturmak prensip olarak savunduğumuz bir doğrudur. Ancak mevcut durumda devrimci kanatta böyle bir arayıştan söz edilemez. Ayrıca soyut öncülük iddialarının getirdiği katılaşmalar ve dayatmacı yaklaşımlar da devimci örgütler arası işbirliğini zorlaştırmaktadır.
Ancak bu olumsuz faktörlere rağmen, devrimciler arası her türlü işbirliği konusunda SODAP’ın algıları her zaman açık olacaktır. Gerekli gördüğümüz durumlarda, 1 Mayıs 2009’da yaptığımız gibi, bu konuda daha aktif bir rol de alabiliriz.
Tüm zorluklarına karşın devrimciler arasında sağlanacak işbirliği ve dayanışma, liberalizmin ve reformizmin güçlenen etkisine karşı önemli bir direnç noktası oluşturacaktır. Böylesi birliklerin güncel politik olmaktan çok tarihsel ve varoluşsal bir anlamı olacaktır.
28.07.2009
SODAP