Görüştündü, görüşmedimdi
ya da
ÇİZİLEN KARİZMALAR
Kuzey KARAHAN
25 Ağustos 2010
Referandum tartışmaları aldı başını gidiyor.
Nereye?
Nereye olursa!
Ne tarafa bağırırsak çok ses getiririz!
Ne yana saldırırsak çok patırtı çıkartırız!.. Öyle.
Boykot Cephesi’nden başka (Haydi, Evet ya da Hayırcı kimi sol çevreleri sakınalım) kimsenin Anayasa manayasa tartıştığı yok! Evet’in ana gövdesi AKP ile Hayır’ın ana gövdesi CHP ve MHP, o gün ellerine ne malzeme geçirdilerse, onun üzerinden yaygara kopartıyorlar.
Bir gün Kemal’in soyu, öbür gün Tayyip’in boyu.
Bir gün Recep Bey’in havuzlu villası, öbür gün Memur Kemal’in kooperatif hissesi.
Bir gün Dersim emrini İnönü verdi, öbür gün yok, Atatürk de vardı vs. vs.
Yayına karıştırılan “Ölen teröristlerin arasında sünnetsiz olanlar var” miyadını tüketmiş parazit yayın cızırtısı, artık kulakları tırmalamıyor bile.
Bir kaç gündür ise PKK’nin eylemsizlik kararıyla bağlantılı olarak, Öcalan’la görüşülüp görüşülmediği üzerinde fırtınalar koparılıyor. CHP ve MHP, AKP’nin İmralı’yı ziyaret ettiğini, bu doğrultuda duyumlar alındığını, (bu duyumlar daha sonra “Elimizde kesin bilgiler var!” iddiasına dönüştü) dolayısıyla görüşmenin ve içeriğinin açıklanmasını istiyorlar. “Terör örgütüyle pazarlık!,” “Vatan hainleri!…” Suçlamaların bini bir para!
Kandil’den Karayılan, “Devletin önderliğimizle görüşmesi üzerine…” diye çıtlatıverdiydi ya Bahçeli bastı yaygarayı. Arkasından Erdoğan ağlamaklı, “bir görüşme olmadı, bu ülkenin Başbakanına değil de terörist başına inanıyorlar” diye “halkın vicdanına” sığınmaya kalktıysa da fayda etmedi ve söylemi değiştirdi. “Ne ben ne de her hangi bir arkadaşımız, terör örgütüyle her hangi bir görüşme yapmıştır. Bu alçakça bir iftiradır!.. şerefsizler” yollu, daha tumturaklı bir açıklama yaptı ama onu da kimse yemedi. Hatta Bahçeli, “Ne yani burası muz cumhuriyeti mi?” gibisinden çıkışınca, “aş taştı, çömçeye paha bulunmaz!” durumlarına düştü memleket. Ve devletin kutsal sırları, ortalığa saçılıverdi.
AKP Hükümeti, baktı olacak gibi değil, Adalet Bakanı’na açıklatmak zorunda kaldı. “Öcalan yakalanıp getirildiği zamandan beri güvenlik güçleri ve devletin istihbarat birimleri ihtiyaç duyulduğunda zaman zaman görüştü. Bugün başlamadı.”
Böylece zaman zaman, önce bir-iki, sonra üç-beş, daha sonra yirmi-yirmibeş köşe yazarının, -hafiften, kendisine de servis yapıldığı edasıyla- devletin falanca birimleri görüşüyorlardır, görüşmeden olur mu gibisinden millete “sızdırdığı” bilgiler, bir bakan ağzından ifşaya uğradı.
Aslında “sır” o kadar ele ayağa düşmüştü ki herkeste zımni bir kabüllenme bile vardı. Herkes biliyor ama kimse dillendirmiyor, böylece devletin asaletine de halel gelmiyordu. Ama bu anacık babacık ’’referandum savaşları’’nda sır-mır hak getire. Malzeme olur mu sen ona bak dendi.
Şimdi gelinen noktada bu “pazarlığı,” CHP ve MHP, AKP hükümeti yaptı derken, AKP ise hayır hükümet değil devlet yaptı diyor. İki taraf da devletle hükümeti, sanki birbiriyle ilişkisiz kurumlarmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa görüşmenin sorumluluğu hem devletin hem hükümetin kucağındadır.
Bu “kutsal” sırların yerlerde sürünmesi durumu, hem bu iki kurumun hem de bu kurumları sakınmaya çalışan AKP, CHP ve MHP düzen partilerinin karizmalarında derin çizikler açıyor. Bunun siyasetteki anlamı çürümedir.
Ya referandum?..
Neredeyse ne için yapıldığı bile unutuldu.
Unutmayan, ana gövdesini BDP’nin oluşturduğu Emekçilerin ve Ezilenlerin Boykot Cephesi. Kendileri yok sayılan, Yeni ve Demokratik Bir Anayasa talepleri yok sayılan işçilerin, emekçilerin, tüm ezilenlerin ve Kürt halkının boykot cephesi. Özellikle BDP, yüzbinleri topladığı alanlarda,Kürt kimliğinin ve anadilde eğitim hakkının tanınmadığı, siyasi temsil hakkı için seçimlerdeki % 10 barajının düşürülmediği bir anayasa referandumuna katılmayacağını, sandığa gitmeyeceğini ilan ediyor.
Referandumda boykot, düzen partilerinin yarattığı karmaşa ortamında, pasif ve bıkkın bir sandığa gitmeme tavrı değildir. Tam tersine haksızlığa, yok sayılmaya, çürümüşlüğe karşı; ezilenlerin cephesini, 3. Cepheyi örmeyi hedefleyen haklı bir protesto, bilinçli bir isyandır.