“Füze Kalkanı”: Dünya İçin Yeni Baş Ağrısı
Mehmet YILMAZER
17 Ekim 2010
Amerika dünya için yeni “iyilikler” düşünmeye başladı. Füze Kalkanı projesi sadece Türkiye’de değil, dünyada yoğun tartışmalara neden olacaktır. Bush yönetimi tarafından bir Amerikan projesi olarak dünyaya dayatılmaya çalışan bu “kalkan”, özellikle Rusya’nın sert tepkileri sonucu rafa kaldırılmıştı. Şimdi, yeniden, üstelik bir NATO projesi olarak dünyanın gündemine sokuldu.
Gelecek ay, Portekiz’de NATO’nun yeni stratejisi kararlaştırılacak ve Füze Kalkanı’nın, bir NATO projesi haline getirilmesi de tartışılacaktır. NATO’nun yeni stratejisi “sır gibi” saklanıyor. Fakat birazcık dünya olaylarını izleyenler için ortada bir sır yoktur. NATO genel sekreterinin yaptığı konuşmalarda birkaç nokta öne çıkıyor:
1- “Siber saldırıların bir ülkeyi felce uğratabilecek büyüklük kazanabileceği, iletişim ve ulaşım şebekelerinde meydana gelebilecek krizlerin en az askeri saldırılar kadar etkili olabileceği;
2- “Bunun dışında Batı ekonomilerini yakından ilgilendiren kaynak akışının kesintiye uğramasına neden olacak sıkıntıların aşılmasının da ittifakı yakından ilgilendirdiği;
3- ”NATO’nun operasyonel sınırlarının artık üye ülkelerin sınırları ile kısıtlı kalmayacağı”nı Rasmussen zaten epedir söylüyor. (Usak Stratejik Gündem)
Bu vurgularda henüz somut” düşman tanımlaması yoktur ve bu konu Portekiz’de önemli tartışma konularından birisi olacaktır. Ancak Rasmussen’in bu vurguları bile dünyanın başına nasıl yeni çoraplar örüleceğini gösteriyor. “İletişim Çağı”nın “özgürlüklerini” kapitalist sistemin taşıyamayacağı ve hepsini çok sıkı denetin altına almaya hazırlandığı anlaşılıyor. Fakat en önemlisi “batı ekonomilerine kaynak akışının kesintiye uğramasına” karşı tedbirlerin alınması, artık NATO’nun hedefleri arasında olacaktır. Bunu aslında ABD, kendini süper güç zannedip tek başına yapmayı denedi, ancak Irak ve Afganistan’da batağa saplandı. Şimdi bu işe NATO soyunacaktır. Bütün bunlardan otomatik olarak son vurgu yapılan hedef çıkar: NATO’nun operasyonel sınırları artık tüm dünyaya yayılacaktır.
NATO’nun yeni strateji arayışları çok önemli bir gerçekliği gözler önüne seriyor. Sosyalist Sistem yıkıldıktan sonra ABD’nin temel stratejisi, dünyada yeni gerilim alanları yaratmak ve kontrol edilebilir savaşlarla kendi ağırlığını korumak ve arttırmak üzerine kurulmuştu. Bu stratejik tercihin Obama ile son bulduğunu düşünenlerin nasıl bir boş hayal kurdukları artık anlaşılıyor. ABD aynı stratejiyi bu kez NATO eliyle sürdürmeye hazırlanıyor.
Füze Kalkanı’na gelince: Bu kalkanın kendisine yapılacak bir kuşatma olduğunu düşünen Rusya, etkili çıkışlarla kalkanın ilk uygulamalarını engelledi. Hatta Obama, Moskova’yı ziyaret ettiğinde Rusya, Washington’un bu “yumuşamasına” karşılık rafa kaldırdığı START anlaşmasını imzalamıştı. Daha da ötesi, Rusya’nın İran politikasında da, Amerika’ya doğru eğrilmeler yaşandı. Bu tavizleri koparan ABD, şimdi Rusya’nın karşısına NATO olarak aynı amaçlarla çıkacaktır. Üstelik NATO’nun yeni stratejisinde Moskova ile işbirliği yapmaya hazır olduğunu söyleyerek pişkinliğin zirvesi çıkıyor. Ancak kimse darılmasın, güç dengesi satranç oyunu da böyle oynanıyor.
Füze Kalkanı projesi nasıl gelişecek bugünden kestirmek elbette zor. Ancak bu projenin en önemli elemanlarından birisi yüzen çok hassas radar sistemlerinin kurulmasıdır. Bu radarlar İran’ın suları civarında dolaşacağı gibi, esas olarak Karadeniz’de de üstlenecektir. Rusya’nın tüylerini diken diken edebilecek bir gelişme.
Sonuç olarak, NATO’nun yeni strateji için tehdit algılamasında bilindiği gibi Kuzey Kore ve İran var. Bütün bu devasa hazırlıklar, “yeni strateji, füze kalkanı” bu iki küçük ülkeye karşı yapılıyor. Bunun tıpkı Saddam’ım kimyasal silahları gibi tümüyle bir yalan olduğu açıktır. Gerçek ise çok basittir: NATO, “Batı ekonomilerine kaynak akışını” tehdit edecek olası engellere karşı hazırlanıyor. Bu söylem bile yeterince doğru değildir. NATO, gittikçe daralan, enerji, ham madde ve sermaye kaynaklarını doğrudan denetlemeye ve hatta el koymaya hazırlanıyor. Bu hedeflerin içinde Ortadoğu, Merkez Asya, Orta Afrika ve hatta Sibirya, ayrıca sermaye zengini Çin de vardır.
Birkaç cümle de Türkiye için gerekli. NATO’nun yeni stratejisi ve Füze Kalkanı, Davutoğlu”nun “stratejik derinliğini” havaya uçuracak hedeflerdir. Elbette bu gelişmeler hızlı ve keskin adımlarla yaşanmayacak, Hillary Clinton’in dediği gibi “dramatik bir şekilde büyüyen Türkiye”, NATO’nun yeni stratejisi içinde “dramatik bir şekilde sıkışacaktır.”
Belki de egemen sınıflar için bir şarkı söylemenin zamanı:
Uğruna şehitler verilen NATO: Kalmakta zor, gitmekte!