“Yürekli ölümlerin sevdalısı
Uyanan şafağın çığlığı
Aşkın ve yaşamın yaratıcısı
Alaca kasırga
Adı KENAN”
“1952 yılında Erzincan’da yoksul bir ailenin çocuğu olarak başlayan onurlu bir hayat. İstanbul’a göç ve ortaokul ikinci sınıftan ayrılarak işçi sınıfına katılış. Kazlıçeşme’de genç bir deri işçisi. Gencecik yaşına rağmen kısa sürede bulunduğu her alanda güven veren kararlı, militan bir işçi önderi. Sefalet koşullarına mahkûm edilen deri işçilerinin örgütlenmesinin emektarı. Devrimci önder Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın öğrencisi, yoldaşı.”
Kenan Budak yoldaşın 12 Eylül faşizmi tarafından katledilmesinin üzerinden tam 36 yıl geçti. 25 Temmuz 1981’de polisin açtığı ateşle “dur ihtarına uymadığı” gerekçesiyle öldürüldüğünde Kenan yoldaş 29 yaşındaydı. Cunta rejiminin tüm sendikacılara yaptığı “Teslim olun!” çağrısına uymadı. Sendikacıların Selimiye Kışlası’nda teslim olmak için sıraya girdiği zamanlarda Kenan Budak mücadele etmeyi seçti.
Bir söz vardır “taşı aşındıran suyun gücü değil, sürekliliğidir.” Kenan Budak da mücadelede sürekliliğiyle, Eylül faşizminin en sıcak günlerinde yurtdışından pek çok sendikadan gelen davetlere rağmen ülkeyi, işçi sınıfını terk etmeyerek hedef haline gelmiştir. Sıradan bir sendikacı değildi. 12 Eylül faşizminin hedefinde olmasının nedeni de partili kimliği ve devrimci olmasıydı.
Kenan Budak’ı tanıyan bir arkadaşı onu anlatırken şöyle söylüyor bir yerde: “Kenan, bir an bile boş durmazdı. İşçilerin örgütlenmesi için ev ev, atölye atölye, kahve kahve dolaşırdı. İşçilerle sohbet ederdi. Mahalleyi ve insanları çok iyi tanıyordu. Kazlıçeşme ve Zeytinburnu’nda işçilerin Kenan’ı, yoldaşı, abisi, kardeşi oldu.”
Bu sözler onu anlatmaya yetmese de tanımamız için katkıda bulunabilir. Çünkü Kenan yoldaşın mücadele ve direniş tarihi ne benim kurduğum cümlelere ne de sayfalara sığabilir. Ben de Kenan Budak yoldaşın bizlere bıraktığı mücadele bayrağını taşımanın ve onu kavrama, anlama isteğinin verdiği cesaret ile kuruyorum bu cümleleri. Genç yaşına rağmen büyük sorumluluklar yüklenmiş yoldaş. DİSK Deri-İş sendikasının başkanı ve Sosyalist Vatan Partisi’nin MYK üyesiydi. O dönemlerde İstanbul’da işçi hareketinin en önemli merkezlerinden biri olan Zeytinburnu’nda geçmişti çocukluğu ve gençliği. Sosyalist, devrimci hareketlerle ve düşünceyle tanışmasıyla sendikal alanda görevler almış, deri ve tekstil işçilerinin örgütlenmesinde çalışmalarda bulunmuştu.
Yine onu anlatan yoldaşlardan biri “Kenan sendikacılığı parayla yapmayı, bir meslek olarak görmeyi reddederdi.” der. Sendikacılığı devrim ve sosyalizm mücadelesinin bir uğrağı, bir parçası olarak görüyordu. Kızıl bir devrimci sendikacıydı. Şimdilerde Kenan yoldaşın temsil ettiği devrimci sendikacılık çizgisini taşıyan sendikalar ve sendikacılar çok az. Cunta faşizmi işçilere sarı sendikaları bıraktı. Kenan yoldaşa sıkılan kurşun onun şahsında devrimci sendikacılığa sıkılmış oldu. Hala etkilerini yaşadığımız 12 Eylül faşizmi başka bir tarih yazmak için elinden geleni yaptı. Büyük etkilerini yaşadık hala da yaşıyoruz ancak fayda etmiyor. Kenan Budak’ın miras bıraktığı devrimci sendikacılar hala var bu topraklarda. Yoldaşları onun izinden gitmeye devam ediyor.
Yine yoldaşlarından biri onun için bir yerde şu cümleleri kuruyor. “70’li yılların ikinci yarısında işçi semtlerinde gerilim ve çatışmalar sürekli artıyordu. Zeytinburnu’nda bu çatışmaların yoğunlaştığı semtlerden birisiydi. Bu gerilimlerden birisini Kenan bizzat yaşadı, uyanıklığı ve çevikliği sayesinden ölümden kurtuldu. Şabanağa’da her zaman oturulan kahvenin önüne kadar yaklaşmayı beceren bir faşist, silahını ona doğrulttuğu anda yerinden fırlayan Kenan, ayağından yaralanarak olayı atlattı.”
Şimdi Kenan Budak’ı ve onun şahsında devrimci sendikacılık geleneğini daha fazla hatırlama zamanı. İşçiliğin köleliğe dönüştüğü, güvencesizliğin alabildiğine yaygınlaştığı her şeyin keyfiyetle yapıldığı, insanların üç kuruş için hayatından olduğu ama birilerinin saraylarda yaldızlı tabaklarda yemek yediği şu günlerde ancak Kenan Budak gibi devrimci işçi önderleri bunlardan hesap sorabilir.
Kenan yoldaş sana söz, bıraktığın mücadele ve direniş bayrağını daha ileriye taşıyacağız. Anısına sonsuz bağlılığımızla…