Ergenekon Ne Ola ki?
Haluk GERGER
Psikolojik Savaş Aygıtı’nın karanlık dehlizlerindeki “oyun içindeki oyunlar”ı bilemediğimiz için “Ergenekon Operasyonu” konusunda acele ve kesin yargılara varmak bizim açımızdan yanlış olur. Yine de, “dereyi geçerken at değiştirilmez” sözünün bu konuda pek de geçerli olmadığını söyleyebiliriz. Bir başka ifadeyle, karşımızda bir yapısal düzenleme ve buna bağlı personel değişimi var gibi görünüyor. Yani, yapısal bir dönüşüm, psikolojik savaşın ve kurumlarının, bu yerleşik, gelenekselleşmiş, kurumsallaşmış Yapı’nın tasfiyesi söz konusu değil. Susurluk bağlamında, bir yabancı yayın organının sözünü ettiği, “Türkiye bağırsaklarını boşaltıyor” türünden bir yanılsamaya bu kez herhalde düşmek yersiz. Bu bakımdan, “idari düzenleme,” “personel değişimi,” “kadro yapılandırması” gibi ifadeler daha iyi anlatıyor gelişmeleri. Deredeki dar geçit geçilmeye çalışılıyor ve her mukadder tökezlemede at da değiştiriliyor.
Deneyimlerimizden yola çıkarsak, şunları sormamız çok da şaşırtıcı sayılmamalı: “Psikolojik Savaş Aygıtı’nın içsel bir düzenlemesi, (iç ve dış) ittifaklarını onarması, disiplini sağlaması, yıpranmışları, açığa çıkmışları, sicili gizlenemeyecek ölçüde kabarmışları değiştirmesi mi bütün bu yaşananlar? Her şeyi iyice yüzüne gözüne bulaştırmış yeteneksiz muhterislerin işten çıkarılmaları, hatta başına buyrukları, özel çıkarları öne çıkaranların cezalandırılmaları mıdır bütün bunlar? Düzen klikleri arasındaki yıkıcı iktidar kavgasındaki “ikili iktidar“ durumuna karşı bir Hükümet hamlesi / olupbittisi mi söz konusu, ve dolayısıyla her an değişebilir bir durum mu var karşımızda? Bu bağlamda, ABD, yani “kurucu ata” ile çelişkilerin bir sonucu mu operasyon? CIA bir kez daha dizginleri eline mi alıyor, yoksa, kendisiyle çelişkiye düşmüş, kontrolden çıkma eğilimi göstermiş eski tetikçileri bir kenara çekip yeni kadrolarla müttefiki AKP’ye mi uyarlıyor yapıyı?
Bütün bunlarda gerçeklik payı olabilir ama herhalde daha derinlere bakmak da gerek.
Bence, Kürt Savaşı’nın yeni aşamasının ihtiyaçlarına daha uygun bir düzenleme “Ergenekon Operasyonu.” “Yeni aşama”ya ilişkin görüşlerimi Mavi Defter ’deki “Kürt Sorunu’nda Arayışlar: Bir Şematik Çerçeve ” başlıklı yazımda belirtmiştim.
Nedir Savaş’taki bu “yeni aşama”nın ana unsurları ve operasyon nasıl bunların gereklerine uyuyor?
Birincisi, yeni “aşama” ya da “konsept,” ABD ile daha yakından bir eşgüdümü ve eklemlenmeyi içeriyor. Bu, saldırı bakımından da böyle, Onun “kırmızı çizgilerini”n kabulü anlamında da böyle. İkincisi, Kürtlerin içine sıkıştırılmak istendiği yeni “şeytan üçgeni”nde ABD’nin yanı sıra “liberal tasfiyecilik” ile “ulusalcı şiddet”in füzyonu, birlikteliği söz konusu. Üçüncüsü, Güney’e belli roller biçiyor yeni yöneliş. Dolayısıyla, ABD’nin “kırmızı çizgileri”nin kabulünü, Güney’le “yapıcı” ilişkileri ve “liberal tasfiye” yöntemlerini “ihanet” sananların, ABD’ye karşı çatışmacı bir söylemi, hatta konumlanışa oturanların tasfiyesi kaçınılmaz. Yeni “aşama” iç ve dış meşruiyete görece özen gösteren bir taktiği de içeriyor ve bu, yıprananların, meşruiyet kırılması yaşayanların tasfiyesini zorunlu kılıyor. Elbette, “Ergenekon Operasyonu,” icra kadar, yargıyla birlikte Genelkurmayı da içeriyor; bu haliyle de, “Kürt Sorunu”nu birbirlerine karşı koza dönüştürmüş ve tarafları, ulusalcı-orducu güçler / AKP-liberaller / ABD olan iktidar mücadelesinde yeni bir uzlaşmayı, Kürt Savaşı’na ilişkin bir yeni ortaklığı anlattığı ölçüde, buna uyumsuz personelin tasfiyesini de gerekli hale getiriyor.
Herhalde, “Özel Harp,” “Kirli Savaş”ın yeni gereklerine uyarlanıyor, stratejik tasfiye saldırısına geliştirilen taktiklere uygun personel rejimi ihdas ediliyor, iç ve dış psikolojik savaşa yeni “temiz” alanlar açılıyor.
Bana göre, “Batı Cephesi’nde yeni bir şey yok.”
Üstelik son bir söz olarak şu da eklenmeli: Burası Türkiye’dir ve hem yapısal olarak, hem çok yönlü güncel krizlerin içinde, hem de egemenlerce kabullenilmiş yöntemlerce çözülmesi olanaksız “Kürt Sorunu” bağlamında, bu türden klikler arası “ortak rıza”ya, dolayısıyla “uzlaşma”ya dayalı operasyonlar, özünde, emperyalizmin de dahil olduğu düzen içi çatışmaların üst aşamalarını, yani kendi zıddına dönüşme eğilimini içerirler. Tam geri dönüş dahil, yeni hamlelerle her an karşılaşma olasılığı çok güçlüdür.
Egemenler, yapısal olarak bunalıma eğilimli öz dinamikleriyle, ezilenlerle olduğu kadar kendi aralarında da çelişki ve çatışma üretirler. Hayatla inatlaşan, çoğunluğun çıkarlarına, özlemlerine beklentilerine düşman ve tarihin akışına ters düşen düzen güçleri krizlere mahkûmdur, krizde de istikrar sağlayamazlar.