Bir ülkede 150 milyonun üzerinde çalışan ulusal düzeyde greve giderse bu grev sanırız dünyanın en büyük grevi sayılabilir. Bir yıl önce gene 2 Eylül tarihinde yapılan genel grevde bu kadar çalışan grevdeymiş, bu sene de bunun üstünde katılan olmuş. Söz konusu ülke 1,3 milyardan fazla insanın yaşadığı Hindistan. Yani greve katılanları ülke nüfusuna bölersek her 100 kişiden 12’si grevde demektir. Bizim nüfusumuz ile aynı oranı çarparsak, aynı çapta bir grev için ülkemizde 9,5 milyon çalışanın greve gitmesi gerekiyor. Yani Hindistan’daki grev az buz grev değildir. Grevci işçi sayısına bakıldığında dünyanın en büyük katılımlı grevi olarak tahmin ediliyor.
Greve “Stalinist” özellikli sendikalar öncülük etmiş. Ayrıca banka, sigorta, haberleşme işçileri, özel sendikaları ve merkez hükümet çalışanı memurlarda katılmıştır. Madencilik, tarım, elektrik, kamu ve özel sektör eğitimi, haberleşme işçi ve memurları vs. omuz verdiler. İşçiler, sınıf bilinciyle, 2 Eylül’de talepleri ile hükümete ciddi bir ihtar çektiler. Kocaman kıta ülkesinde güzel bir ulusal birlik sergilediler. Kentler arası ve kent içi yollar kapatıldı. Çoğu yerde hiçbir taşımacılık yapılamadı. Hastaneler kapandı, okullarda eğitim yapılamadı. Bankalar işlem yapmadılar. Tren yolları durdu. Fabrikalarda üretim durdu. Özel iş yerleri dayanışma içinde kepenk indirdiler. Hatta bazı eyalette işçileri devletin işten atma ve ciddi cezalar tehdidine rağmen greve katıldılar. Çalışanlara aile yakınları, gençler ve yaşlılarda destek verdiler.
Sonuçta iktidara bir yıl sonra 2 Eylül’de güçlü bir tokat atıldı. Uyguladığı çalışma politikalarına karşı uyarı yapıldı. Savundukları görüş ise: “Hükümet işçilere, insanlara karşı politikalar uygulayarak çalışanlar kadar ulusal ekonomiyi de tehlikeye sokmaktadır.”
İktidardaki Kongre Partisi birkaç yıldır işçilerin kolayca işten atılması ve çalışma koşullarını zorlaştırıcı yasalar çıkartarak ülkeyi daha da ucuz bir iş gücü ülkesi haline getirmek istiyor. Böylelikle ülke yabancı sermaye için cazip hale getirilecek diye savunuyorlar. Fakat sendikalar çalışma koşullarının zaten yıllardır zor olduğunu ve daha fazla zorlaşmaya izin vermeyeceklerini söylüyorlar. Ayrıca bu yasaların sıkı bir şekilde denetlenmesini ihlal eden işverenlerin ciddi bir şekilde cezalandırılmasını istiyorlar. Kontratlı işçilerin ücretleri ile sürekli çalışanların ücretlerinin ve yan ödentilerinin “eşit işe eşit ücret” ilkesi ile gözden geçirilip eşitlenmesini istiyorlar.
Buradan kalkarak tüm çalışanları kapsayan bir sosyal güvence sisteminin ülkede kurulmasını talep ediyorlar. Birçok ülkede var olan bu sistem Hindistan’da yok ve işçiler “Artık yeter!” diyorlar. Emeklilik sisteminin güçlendirilerek her emekli çalışana ayda en az 3000 rubi maaş garantisi verilsin diyorlar. Talepler sınıf bilinçli ve militan. Güncel yasalar dışında ülkeyi gerçekten insancıl yapacak bir takım konuları içeriyor.
Bizim ülkemiz çalışanlarının örnek alabileceği bir konu da gıda ve temel ihtiyaç malları fiyatlarına yapılan zamlarla ilgilidir. Bu alanda spekülatif tüccarların fiyatları yükseltmelerine karşı önlem alınmasını ve dağıtım sisteminin daha verimli hale getirilmesini istiyorlar. Yiyecek madde fiyatları son yıllarda çok zamlanıyor ve çalışanların alım gücünü aşıyor. Devletin spekülatif yapılanmaya son vermesi gerekli hale gelmiş. Bu konu aslında bizim ülkemiz için de çok günceldir. Gıda piyasasına giren tüccarlar hem çiftçiden malları yok pahasına alıyorlar, onları bir daha ekin ekemez duruma düşürüyorlar; sonra da kentlerde çok pahalıya satarak müthiş paralar kazanıyorlar. Ülke çapında bu konuda eylem yapma zamanı bizde de geldi geçiyor. Bu tüm dünyada geçerli bir sorundur. Tarım ve hammadde ürünleri artık dünya ölçüsünde internet sistemi ile anlık borsalara bağlandılar ve yabancı spekülatörlerde devreye girerek fiyatları yukarılara çekiyorlar. Ama bu tüm dünya çiftçileri üzerinde müthiş bir tehlike oluşturuyor. Çiftçileri iflas ettirip ekmekten uzaklaştırıyor. Ülkeler gıda bağımsızlıklarını kaybediyorlar. Dünya nüfusu bir açlığa doğru sürükleniyor. Hindistan gibi zaten açlığın çok yüksek olduğu ülkelerde bu konu daha da acildir. Bizim ülkemizde tehlikeli bir çizgiye doğru hızla gidiyor. Gıda sektöründeki kapitalistleşme ve küreselleşme çalışanları giderek daha çok yoksullaştırıyor. İnsanlığı açlık uçurumuna doğru sürüklüyor.
Sendikaların diğer talebi ise asgari ücretin yükseltilmesi ve yeni istihdam alanları açılarak işsizlik sorununa kesin çözümler getirilmesidir. Yasalara göre asgari ücretin her beş yılda bir gözden geçirilmesi gerekiyormuş ama hükümet buna uymuyor. 2005 yılından beri kırda asgari ücret belirlenmemiş. Temizlik işçilerinin asgari ücreti en son 2008’de gözden geçirilmiş. Güvencesiz işçilerin çalışma koşulları yürekler acısıdır. Asgari ücret güncel yaşam koşullarına göre tüm iş alanlarında yeniden ele alınsın diyorlar.
Sendikalar ayrıca merkez hükümetinin özelleştirmelere son vermesini talep ediyorlar. Devletin aynı bizde de olduğu gibi kâr eden şirketleri bile yok pahasına özel kişi ve şirketlere satmasından şikâyetçiler. Böylece milyonlarca çalışanın iş alanını tehdit ediyor diyorlar. Ve ülke ekonomik temelini özel sermayeden yana güçlendiriyorlar. Örneğin demir yolu devlet şirketinin özelleştirilmesine kesin karşılar. Hindistan devlet demir yolları dünyanın en çok işçi çalıştıran işletmesidir. Onun özelleştirilmesi binlerce çalışanın işten atılması demektir. Sendikalar ayrıca savunma sanayi ve sigortacılık gibi stratejik sektörlerin özelleştirmesine toptan karşılar. Bunun ülke güvenliğini tehdit edeceğini savunuyorlar.
Hindistan 25 yıldır özelleştirme, küreselleşme gibi yeni liberal politikalar altında eski bağlantısız tavrından kopup kapitalistleşme yoluna çıktı. Burjuva iktidarlar ülkeyi Batı dünyasına bağladılar. ABD ile yakın askeri ve ekonomik ilişkiler kurdular. Komşuları Çin ile aralarını bozdular. Sonuçta yoksul insanlar ülkesi Hindistan’da gelir dağılımı görülmedik şekilde bozuldu. Şu anda dünya en çok milyarder sıralamasında ABD, Çin ve Almanya’dan sonra dördüncü sırada olan Hindistan’ın 84 milyarderi bulunuyormuş. Yoksul insanların, işsizlerin kaynadığı, insanların sokaklarda yaşayıp öldüğü bir ülkede milyarderlerin olması adaletsizliğin vardığı konağı gösteriyor. 2 Eylül’de de sendikalar ve nüfusun büyük bir kesimi iktidarın bu yolundan duydukları hoşnutsuzluğu yüksek sesle dile getirerek çok önemli bir greve imza attılar. Bakalım iktidar nasıl bir tepki gösterecektir.
[button link=”http://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]