Dünya Trump’ın görevi devir almasını, Türkiye de başkanlık sistemi tartışmalarının sonucunu bekliyor. Herkes diken üstünde!
Yakında Davos’ta toplanacak Dünya Ekonomik Formu için hazırlanan raporda en büyük riskin “popülizm” olduğu tespiti yapılıyor. Dünya medyası böyle bir kavram icad etti. “Popülizm” dedikleri aslında faşizmin olgunlaşmamış halleridir. Dünya tarihinde, faşizm, başarısız kalmış devrimler için ödenen bedel olmuştur. Günümüz dünyasında böyle bir tablo yoktur. Devrimci bir sürecin içinden geçilmedi. Küreselleşme ve neoliberalizme karşı yükselen bir mücadele dalgası yaşandı; Latin Amerika’da bu dalga 21. Yüzyıl Sosyalizmi hedefini önüne koydu, ancak on beş yıl önce başlayan yükseliş artık inişe geçmiştir.
O zaman “popülizmi” besleyen nedir? Popülizm küreselleşme ve neoliberalizmin çocuğudur. Sosyalist sistemin yıkılmasıyla kapitalizm, soygununu en pervasız noktalara kadar çıkardı. Neoliberalizmin birinci parolası “kuralsızlaştırma” değil miydi? İşte size bütün dikişleri atmış, kuralsız ve keyfiliğin kol gezdiği bir dünya düzeni! Böyle bir dünyada sermaye gruplarının çatışması kaçınılmaz bir şekilde yükselecekti. Finans kapitalin otuz yıldır süren pervasız spekülasyonu, bu yağma sofrasının kenarında kalmış sermaye gruplarını hem cesaretlendirdi hem de öfkelendirdi. Şimdi onlar “kuralsızlığı” ele alıp yola çıktılar.
Fakat “popülizmin” doğuş zemininde sadece kuralsız sermaye spekülasyonu yoktur. Bu yağma aynı zamanda dünyayı %1 ve %99 olarak böldü. CEO’ların çılgın gelirlerinin karşısında “bir doların altında gelir”le yaşayanlar karıncalar kadar çoğaldılar. Dünyadaki hemen her ülke karnından ikiye bölündü. Yoksulların sesi henüz yeterince çıkmasa da öfkenin derinlerde biriktiğini sağır sultan bile duydu. Bu parçalanma ve onun yarattığı korku popülizmin ana rahmi olmuştur. Dünya egemenleri bir tsunamiden korkuyor. Yoksulluk okyanusunda bir küçük deprem olursa bunun devasa yıkıcı dalgalara dönüşmesi çok büyük olasılıktır.
“Popülizm” bu anlamda bir risktir. Trump gibilerinin yapacağı hatalar tsunamilere neden olabilir. 1920’lerdeki gibi devrimlerin kendilerini tükettiği bir zaman aralığında değiliz. Yeterince kendini ortaya koyamamış öfkenin kısa dalgalarla aktığı süreçler yaşandı, ancak küresel soygunun yarattığı öfkenin tümüyle umutsuzluğa dönüştüğü günlerde değiliz. O nedenle Davos’da toplanacak dünya finans kapitalinin “popülizmi” risk olarak görmeleri doğaldır.
Çok kutuplu dünyada çatallanma ve çelişkilerin arttığı; denetimi zor, belirsizliklerin fazla olduğu, yeni gerilimlere gebe bir döneme giriliyor. Böyle bir dünyada “popülizmin” hatalar yapması büyük olasılıktır. Böyle hatalarla yoksulluk okyanusun derinliklerindeki fay hatları harekete geçebilir. Başarısız devrimlerin bedel ödeyeceği bir döneme değil, yeterince yükselemeyen devrimci dalgaların birikim yaptığı bir döneme giriliyor. Trump böyle bir denizde kapitalizm gemisine nasıl kaptanlık edecektir?
Bu okyanusta Türkiye gemisi oldukça fırtınalı bölgededir. Üstelik kendi sorunlarından dolayı hızla kaosa yol alıyor. Başkanlık sistemi basit bir anayasa ve yönetim değişikliği değil cumhuriyette yapısal bir değişimdir. Değişimin özü başkanın tek elinden toplumsal dokunun İslami yaşama göre yeniden şekillendirilmesidir. Bunun büyük dirençleri ortaya çıkaracağını öngörmek zor değildir. Elbette bu direncin hangi yollardan kendini ortaya koyacağını söylemek zordur. Değişimin neleri ortaya çıkaracağını Saray da bilemediği için tüm yol haritası terör korkusu üzerine kurulmuştur.
Yıllar önce bir yazarın henüz basılmayan kitabından dolayı tutuklanmasını savunmak için o günlerin Başbakanı Erdoğan “kitap bazen bomba rolü oynar” demişti. O günlerden bugüne çok daha ilginç bir noktaya gelindi. Saray büyük bir öfkeyle “elinde silah tutan ile dolar tutanın amacının aynı olduğunu” söyleyerek terör alanını inanılmaz ölçüde genişletmiş oldu. Ülkede siyasi, ekonomik ve her alanda yaşanan olumsuzlukların tek nedeni “dış kaynaklı güçlerin oyunu” olarak görüldüğü için doların yükselmesinin de ardında “terör kıskacını” görmek anlaşılırdır. Bu yaklaşım gerçeği değil ama düzenin geldiği tıkanma noktasını gösteriyor.
Dünya sancılı ve belirsizliklerle yüklü bir dönemden geçerken, Türkiye de derin bir karmaşaya sürükleniyor. Sultanlık kurulmaya çalışılırken, bir fetret devrinin kapıları açılıyor.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]