DEVRİMCİ HAREKETTE İTTİFAKLAR KONUSUNA GENEL ÇERÇEVE
“3. Dönem Stratejisine Sarılacağız, 3. Cephe’yi Büyüteceğiz!”
Salih İNCESOY
8 Kasım 2010
“Devrimci harekette ittifaklar” konusu, Türkiye Devrimci Hareketi’nin (TDH) ana gündemleri içerisinde yer alır. Bu konuda çeşitli seviyelerde gerçekleşen sayısız deneyim, devrimci hareketin tarihsel hafızasında yazılıdır. Yine bugün de ittifaklar konusu güncel bir gündem olarak tartışılmakta, adımlar atılmaktadır. İttifaklar gündemi, kuşkusuz hareketimizin de tartışma başlıkları arasındadır. Sosyalist Dayanışma Platformu’nun konuyla ilgili yaklaşımını ve duruşunu ortaya koyacak genel bir çerçeve çizeceğiz.
İttifaklar, derinliğine/kapsamına göre üç seviyede gerçekleşir:
1. Stratejik ittifak
2. Dönemsel ittifak
3. Gündelik ittifak
Stratejik ittifak, devrimci örgütlerin strateji düzeyindeki yakınlaşmaları/ortaklaşmaları sonucunda, strateji planlarındaki çakışmalar zemininde gerçekleşebilir. Adı üzerinde, devrim hedefine kadar varlığını koruyacak nitelikte stratejik derinliğe ve kapsama sahiptir. Dolayısıyla uzun vadelidir. 1999 yılında gerçekleşen strateji değişikliği öncesindeki süreçte Kürt Özgürlük Hareketi’yle geliştirdiğimiz ittifak ilişkisi, stratejik ittifaklara bir örnektir.
Dönemsel ittifak, dönem değerlendirmelerinden çıkan “dönem taktikleri”nde ya da bir başka ifadeyle “ana taktik”lerde yakınlaşma/ortaklaşma sonucunda gerçekleşebilir. Stratejik ittifak düzeyinde uzun vadeli olmasa da, tarif edilen dönemin kapsamı derinliğindedir. Dönem değişikliğiyle birlikte zeminini yitirir, yerini olası yeni dönemsel ittifaklara bırakır. 12 Eylül faşizmine karşı oluşturulan ve hareketimizin de içerisinde yer aldığı Faşizme Karşı Birleşik Direniş Cephesi (FKBDC), mantığı açısından dönemsel ittifaklara tarihten bir örnektir.
Gündelik ittifak, gündelik taktiklerde yakınlaşma/ortaklaşma durumunda gerçekleşebilir. Kısa vadelidir. Söz konusu taktik plan sonlandığında, ittifakın zemini de ortadan kalkar. İşten atmalara, zamlara karşı oluşan platformlar, seçim birlikleri, NATO ve IMF/DB karşıtı birlikler vs. gündelik ittifak örnekleridir.
Burada bir parantez açalım. Gündelik taktiklerin dönem taktikleriyle, dönem taktiklerinin de strateji planıyla güçlü bir bağı vardır. Yani, tümü bir bütünlük arz eder. Bu bütünlüğü yitiren, “kendisini tekrar” ve “güne teslim olma” noktasına düşer ki bu durum siyasi iflasın başlangıcıdır. Bu bütünlükten bakıldığında, devrimci örgütlerin strateji seviyesinde yakınlaşmalarının doğal sonucu ana taktiklerde yakınlaşma, ana taktiklerde yakınlaşmalarının doğal sonucu da gündelik taktiklerde yakınlaşmadır. Fakat bu sıralama tersinden okunduğunda her zaman doğru sonuç vermez. Yani, gündelik taktiklerde yakınlaşan, gündelik ittifak ilişkisi geliştiren örgütlerin stratejileri birbirinden uzak olabilir. Ve dolayısıyla, bu zeminde kurulan bir ittifak ilişkisinin daha fazla derinleşmesini beklememek gerekir. Parantezi kapatalım.
Hareketimizin ittifaklar konusundaki duruşunu ortaya koymadan önce, TDH’nin içinde bulunduğu genel tabloya tekrar bir göz atmamız gerekecek. Bu konuda farklı dönemlerde iki ayrı tasnif yapmıştık. İlki, TDH’nin 80’li yılların sonlarına doğru gerçekleşen yeniden toparlanma dönemine denk düşer. İkincisi de Kürt Özgürlük Hareketi’nin başarılı taktik hamlelerinin yanı sıra, siyasal İslam ve ordu arasında yaşanan kapışmanın gündemi belirlediği son döneme denk düşer. Bu tasniflerin özünde bir süreklilik olduğunun altını çizerek ilkinden başlayalım.
İlk Tasnif: “Liberal Sol, Kendini Tekrar Eden Sol ve 3. Dönem Stratejisi”
’80 sonrası TDH’nin durumuyla ilgili yaptığımız değerlendirmelerde bir tasnif yapmış ve bunu da yayınlarımızda işlemiştik. Kısaca hatırlatmak gerekirse, devrim hedefini ufkundan silen ve kapitalizmi reforme etme çizgisine çekilen solu “liberal sol” olarak tarif ettik. ’80 öncesinin önemli güçleri Devrimci Yol, Kurtuluş ve TKEP’in ’80 sonrası izlediği çizgi buna örnektir.
Devrimci zeminde kalma ısrarını sürdürse de kapitalizmde yaşanan değişim/dönüşümleri kavrayıp buna göre stratejik yenilenme içerisine giremeyen, dolayısıyla mücadelesini büyütmeyen stratejilerinden giderek kopma yaşayarak güne teslim olan solu “kendini tekrar eden sol” olarak adlandırdık. Çayan ve Kaypakkaya’nın ortaya koyduğu stratejilerde hiçbir yenilenmeye gitmeden günümüzde de ısrar edenler buna örnektir.
Hareketimiz, “devrimci zeminde bir yenilenme” iddiasıyla yürüttüğü tartışmalardan bir stratejik yenilenmeyle çıkmış, “3. Dönem Stratejisi”ni ortaya koymuştur. Yayınlarımızda bu konuyla ilgili kapsamlı olarak ifade ettiğimiz görüşlerimizi burada tekrar etmeyeceğiz.
İkinci Tasnif: “Liberal Sol, Ulusalcı Sol”
Türkiye kapitalizminin yeniden yapılanması temelinde burjuvazi içerisindeki “liberal” ve “ulusalcı” bloklar arasında yaşanan saflaşma ve çatışma, siyasi ortamın ana belirleyeni durumuna gelmiştir. Tüm toplumsal dinamikleri benzeri saflaşmalara zorlayan bu gerilim, Türkiye Devrimci Hareketi’ni de etkisi altına almıştır. Bu etki altında “liberal sol” ve “ulusalcı sol” kavramlarıyla adlandırdığımız siyasi çizgiler ortaya çıkmıştır.
Liberal sol, AKP’den demokrasi ve özgürlükleri geliştirmesini beklemektedir. İlk tasnifimizde belirttiğimiz ’80 sonrası süreçte ortaya çıkan liberal sol, günümüzde bu argümana sarılmıştır. Güncel gelişmelerden hareketle örneklendirecek olursak, Anayasa Referandumu sürecindeki “yetmez ama evet” seçeneği, tam olarak bu anlayışa denk düşer.
Bunun karşıtı olarak ulusalcı sol, “AKP gericiliğine karşı laikliği, emperyalizme karşı yurtseverliği” parolalaştırmaktadır. Salt bu zemindeki bir AKP karşıtlığı beraberinde CHP’ye yedeklenmeyi getirirken, emperyalizm karşıtlığı da, özellikle şovenizmin tırmandırıldığı süreçlerde Kürt Özgürlük Hareketi’nin kimi taktik hamlelerini “emperyalizmin bir oyunu” olarak görme kertesinde sosyal-şoven bir karaktere bürünmektedir. Anayasa Referandumu sürecindeki “hayır”cı örgütlerin önemli bir kısmı da bu anlayışa denk düşer.
Hareketimiz, her iki çizgiyle de arasına mesafe koyarak işçi sınıfının ve tüm ezilenlerin bağımsız mücadele hattını inşa etme anlayışıyla “3. Cephe’nin Büyütülmesi” parolasını ortaya atmıştır. 3. Cephe yaklaşımının Anayasa Referandumu sürecindeki karşılığı “boykot” tavrı olmuştur.
3. Cephe anlayışımız konusunda dergimizin ilk sayısında etraflıca ortaya koyduğumuz görüşlerimizi de burada tekrar etmeyeceğiz.
Sonuç Olarak:
Türkiye Devrimci Hareketi’nin içinde bulunduğu durumu ortaya koyan her iki tasniften hareketle, SODAP’ın bugün geliştireceği ittifak ilişkisi, yazımızın başında belirttiğimiz ittifak seçeneklerinden hangisine denk düşecektir?
İlk tasnifte ifade edilen tabloda köklü bir değişim söz konusu değildir. Stratejik yenilenmeyi ve bunun gereklerini yerine getirmeyi başaramayan TDH, kendini tekrara devam etmekte, onca canhıraş çabaya karşın kendini tekrar eden pratikler de hareketi bir politik ağırlık merkezi haline getirememektedir. Bu anlamda SODAP’ın “3. Dönem Stratejisi”ne yakın duran bir örgüt yoktur. Dolayısıyla “hareketimiz açısından stratejik ittifak konusunun bugün için karşılığı boştur.”
Hareketimizin dönem değerlendirmelerinden çıkarttığı ana taktik, “3. Cephe’nin Büyütülmesi”dir. 3. Cephe yaklaşımını SODAP dışında da sahiplenen, bu parolayı yükselten örgütler vardır. Bu yönüyle, hareketimizin de içerisinde yer aldığı 2. tasnifte ifadelendirilen safta yalnız olmadığımızı söyleyebiliriz. Fakat burada bir kayıt düşmeliyiz. İkinci tasnifte ortaya koyduğumuz anlayış, 3 Cephe’yi ana taktik olarak belirleyen örgütlere hareketimizi yakınlaştırırken, ilk tasnifteki anlayışımız da söz konusu örgütlerin önemli bir kısmıyla aramızı ister istemez açmaktadır. Bu durum, kaçınılmaz olarak kurulacak ittifak ilişkilerinin derinliğini belirler. Buradan hareketle dönemsel ittifaklar konusuyla ilgili olarak şunu söyleyebiliriz: “Hareketimiz açısından dönemsel ittifak seviyesinde olmasa da buna yakın seviyede ittifak ilişkileri geliştirmenin sınırlı bir zemini vardır.”
Geriye gündelik ittifaklar konusu kalır ki, hareketimizin bugün esas olarak geliştirdiği ittifak ilişkisi bu seviyededir. Gündelik ittifak seçenekleri gelişen politik süreçlere ve ortaya koyduğumuz tasniflere göre değişkenlik göstermektedir. Örneğin IMF karşıtı geliştirilen taktikte yan yana gelinen örgütlerle, Kürt sorunundan hareketle geliştirilen bir taktikte çok uzak kalınabilmektedir. Dizilişlerin bu değişkenliğine karşın gündelik taktiklerde yakalanacak başarılı sonuçlar, özellikle yakın tarihimizdeki başarısız örneklerden dolayı ittifak konusunda oluşan olumsuz havanın ve güvensizliğin ortadan kalkmasını sağlama anlamında hareketimiz açısından önemlidir.