Bir an 14 Temmuz’a dönelim. Gündemdeki konular: Tıkanan dış politika nedeniyle alınan keskin virajlar, başkanlık sistemi tartışmaları, her şeye müdahalesiyle diktatörleşen Erdoğan, Amerika’daki Rıza Sarraf davasından esip Saray’ın üstünde toplanan bulutlardı. Düzen her yönden tıkanma içindeydi. Her şey düzende bir değişimi zorluyordu. Bu değişim ivmesi darbeyle geldi. Ancak hangi yönde?
Gören gözler için cumhuriyetin derin bir kriz içinde olduğu biliniyordu. Bu krizin derinliği ve fay hatlarındaki gerilimlerin yükü kendini bir volkan patlaması gibi darbeyle ortaya koydu. Darbenin başlangıcı, yürütülüşü ve yenilgisi tam bir şok yarattı. Saray’a ve medyaya inanacak olsak bütün bu olanların nedeni büyük şeytan Gülen cemaatidir. Anlatılanlar giderek efsaneye dönüşüyor. Diğer kurumlar bir yana “Gülen cemaati nasıl olur da en korunaklı kurum olan ordu içinde bu kadar güçlü örgütlenebilmiştir?”
1980 12 Eylül darbesinin son olduğu düşünülüyordu. AKP, askeri vesayete karşı Gülen cemaatiyle kol kola “kahramanlar” gibi mücadele etmişti. Nereden nereye gelindi?
Aslında düzen bir kaç yıldır her yönden tıkanmıştı. Bu tıkanışın yarattığı gerilim 7 Haziran seçimleri sonrasında sıçrama yapmış; uzun süren kent savaşları yaşanmıştı. Öte yandan IŞİD tehdidinin de arttığı bir döneme girilmişti. Bir gecede her şey altüst oldu. Bütün tehditlerin yerini gizemli Gülen cemaati aldı. Bugün yaratılan bu efsanenin örtüleri çok yakında dökülecektir. Cumhuriyetin bu en büyük bunalımının nedenleri üzerine gerçeğe daha yakın düşünme zamanı da gelecektir.
15 Temmuz’la ortaya çıkan nedir? Gülen cemaatinin mistik örgütlenmesinin inanılmaz gücü müdür? Kesinlikle hayır! Bu efsaneyi bu düzen yarattı. 60’lı yılların ortalarından beri yükselen işçi, öğrenci, köylü hareketlerine; 70’li yılların ortalarında Kürt Özgürlük Hareketi’nin de katılmasıyla halkların yükselen mücadelesine karşı devletin örgütlediği çeşitli faşist ve dinci örgütlenmelerden birisidir. Özellikle 1980 sonrası devlet ve düzenin tüm siyasal partileri “komünizm” ve “bölücülük” tehlikesine karşı bu cemaati desteklemiştir. Şimdi herkes ayin yapar gibi dizlerini dövüyor. Bu sahtekarlığın, bu aymazlığın, bu iki yüzlülüğün bir bedeli elbette olacaktır.
Sorumuza dönelim: 15 Temmuz’la ortaya çıkan nedir? Pek çok şeyin yanında iki temel gerçek ortaya çıkmıştır. İlki, devlet tüm önemli kurumlarıyla paralize olmuştur. Adalet, polis ve ordu bunların en önemlileridir. Ardından eğitim ve sağlık geliyor. Yıllardır “devletin bekası” adına yapılanlar sonunda devleti dağılışa uğratacak noktaya getirmiştir. Çoktandır Saray’ın müdahaleleriyle devlet ve kurumlarındaki keyfileşme gündemdedir. Ortaya çıkan, keyfileşmeden de öteye Afrika’nın kabile devletlerini hatırlatan bir tablodur. Kurumların gizli açık paylaşımı sonunda sistemi çöküşün eşiğine getirmiştir.
İkinci gerçek, cumhuriyetin değerler sistemi büyük bir erozyona uğramış, ancak yerine yeni değerler yaratılamamıştır. Ortaya çıkan “yeni değerler”, sinsilik, yalan, talan, Bizans’ı aratacak ölçüde büyük entrikalardır. Bu büyük günah bulutu İslami değerlerle örtüldükçe ortaya çok derin değerler krizi çıkmıştır. Orduda Gülen cemaatinin gücünü bugün yaratılan toz duman ortamında doğru dürüst tespit etmek oldukça zor olsa da, önemli bir gücünün olduğu anlaşılıyor. Bu durum ordunun “yıkılmaz” sanılan Kemalist ideolojisinin ne ölçüde darbe aldığının bir kanıtıdır.
Cumhuriyetin kurumlar ve değerler sistemi olarak çöküşünün, bu büyük krizin nedeni gizemli Gülen cemaatiyse durum hem çok acıklıdır; fakat öte yandan çözüm oldukça kolaydır. Ancak gerçek bu değildir. Darbe sonrası gündem “devletin yeniden yapılanması”dır. Ortalıkta dolaşan önerilere bakınca düzenin temel hastalığının devam ettiği görülüyor. Jandarma, İçişleri Bakanlığı’na; Genelkurmay, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanacaktır. Askeri birlikler kent dışına alınacaktır. Askeri okullar imam hatiplilere açılacaktır. “Yeniden yapılanma” buna benzer uygulamalarla sınırlı kalır; ayrıca Erdoğan’ın başkanlık sisteminin yollarını döşeyecek değişimler yapılırsa cumhuriyetin krizi çok daha derinleşecektir.
“Darbeye ‘ama’sız karşı olanlar” ‘ama’sız demokrasiden yana olamazlarsa 15 Temmuz demokrasi bayramı değil yeni tip bir darbenin tarihi olur.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]