On günlük Cizre kuşatması neyi kanıtladı? Kürt Halkı’nın yenilmezliğini!..Herhalde Saray’ın kuşatmadan amacı bu değildi. O zaman Saray ne yapıyor? Bu soruya çok derin cevaplar aramak boşuna olur. Sanki Saray’ın gizemli, akıl almaz planları varmış gibi…Saray tam bir açmaz ve çaresizlik içinde davranıyor. Savaş bütün dünyanın gözleri önünde kentlerde gerçekleşiyor. Saray’ın özel savaş güçleri kuşattıkları kentlerin sokaklarında dolaşıp, evleri ateş altında tutarken içindeki yüreklere korku salıp teslim alabileceklerini ummuş olmalılar.
Kürt Halkı’nın ayağa kalkıp Cizre’ye yürüyüşe geçmesinden kısa süre sonra kuşatma kaldırıldı ve kentin sokaklarını öfkeli ve coşkulu insanlar kapladı. Manzara Saray’ı çıldırtacak ölçüde etkileyiciydi. Sinmiş, yılmış, korkulu gözlerle etrafa bakınan insanlar görmeyi uman Saray bu öfke ve coşku karşısında 7 Haziran’dan sonra bir kez daha yenildiğini anlamış olmalıdır. Erdoğan her geçen gün yükselen bir öfkeyle kuşatılıyor.
Seçim kararı alındı, ancak bu ortamda olup olmayacağı hala belli değil. Konuyu sadece seçim noktasından değil, büyük resimden görmeye çalışalım. Aslında yaşanan Cumhuriyet’in krizidir. Cumhuriyet olağanüstü bir dönemden geçiyor. Toplumsal dokusu çok sancılı bir değişim içindedir. Ayrıca siyasal güçler dengesi de köklü bir değişime gebedir.
Cumhuriyet’in bugüne kadar gelen dokusu ve ideolojik çimentosu büyük ölçüde işlemez hale gelmiştir. Kuruluştan iki binli yıllara kadar gelen Kemalist ideolojik çimento, gücünü kaybetmiş, yerini sancılı bir süreçle Siyasal İslam’a bırakmıştır. Bu ideolojik çimento toplumsal dokuyu birleştirmek bir yana keskin bir şekilde parçalamış, kendisi de dünya malıyla temasa geçince bozulup yozlaşmıştır. Siyasal İslam kutsallığını kaybetti, ayakkabı kutularıyla, sıfırlamayla, debdebeli Saray’la birlikte anılıyor.
Cumhuriyet’in doksanıncı yılında ne Kemalizm’in ne de Siyasal İslam’ın geleceğe yönelik söyleyeceği bir şey kalmamıştır. Türk ve Kürt bütün halklar, Aleviler, Ermeniler, yaşam biçimi farklı insan kitleleri bundan böyle “tek” bir deli gömleği içine sığdırılamaz. Toplumsal doku artık devletin emir ve istekleriyle şekillendirilemez. Özgürlük ruhu çok zorlu mücadeleler sonucu artık düzenin kireçleşmiş kalıplarını kırmıştır.
Öte yandan Cumhuriyet’in klasik siyasal güçler dengesi HDP’nin başarısı ile köklü bir değişim sancısı içine girmiştir. Saray’ın başlattığı savaşa rağmen bu siyasal değişim sancısı tersine çevrilemiyor. HDP dışındaki partiler geçmişi, statükoyu hatta çürümeyi temsil ediyor.
Saray bu gelişmeleri engelemek ve tersine çevirmek için savaş başlattı. Savaş derinleştikçe farklı yönlerde tepki ve gelişmeler yaşanıyor. Şovenizm dalgası bindirilmiş ekiplerle canlandırılmak isteniyor. Böylece Batı’da HDP ile kurulmuş bağlar koparılmak isteniyor. Öte yandan, HDP’nin siyasal hareket alanını daraltıyor.
Ancak bu olayların sadece bir yönden görünüşüdür. Saray’ın başlattığı savaşa Kürt Özgürlük Hareketi kaçınılmaz olarak cevap veriyor. Ancak böyle Saray’ın oyununun derinliği ve vahşeti ortaya konacak, bir kez daha sorunun askeri yöntemle çözülemeyeceği görüldükçe devlet yeniden masaya oturmaya zorlanabilecektir.
Saray’ın beklentisinin tersine yeni koşullarda Türkiyeleşme adımı sürdürülebilir ve sürdürülecektir. Elbette koşullar Haziran öncesinden çok daha zorludur. Dün “seni başkan yaptırmayacağız” zemininde kurulan bağlar bugün daha kapsamlı seviyede kurulmak zorundadır. Türk Halkı yaşadığımız koşullarda Kürt Halkı’nın özgürlük savaşını desteklemek gibi zorlu bir siyasal tercihle yüz yüzedir. Bağlar bu seviyede bir kez daha kurulmalıdır.
Cizre bu yolda bir ivme sağlar mı? Saray’ın zulmünün tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmesi halklar arasındaki bağların güçlenmesi için büyük bir fırsattır. Saray çılgınca bu bağları koparmak için saldırıyor; ancak saldırdıkça bağların güçlenmesi için de bir zemin yaratıyor. Cumhuriyet boyunca düzenin şaşmaz bir yöntemi olan korku üzerine politika yapmak artık güç ve etkisini kaybediyor.
Kuşatma sonrası Cizre sokakları, özgürlüğün gücünü ve büyüsünü tüm yüreklere bir kez daha ulaştırdı. Halkların kardeşliği artık bir dilek olmaktan öteye bir siyasal güç olarak Saray’ın zulmü karşına dikilmelidir.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]