Yenikapı büyük bir illüzyondur. Milyonların alana toplanması, liderlerin sahnede birlikte yer alması aldanmayı ortadan kaldırmıyor, tersine güçlendiriyor. Bu büyük gövde gösterisi bir yanıyla Batı dünyasında yapılmış bir şovdur. Ancak beklenen etkiyi yaratmış görünmüyor. Fakat bu büyük gösterinin esas hedefi 15 Temmuz’la sersemleşmiş büyük kitlelerdir.
Garip darbe girişiminden beri bizleri iki şeye inandırmaya çalışıyorlardı. İlki darbenin faili şeytanlaştırılan Gülen cemaatidir. Diğeri ise, demokrasinin kazandırdığına inanmamızı istiyorlar. Yenikapı ile bunlara bir üçüncüsü eklendi: “Büyük uzlaşma!” “Herkesin özlediği tablo!”
Yalanların iyice büyüdüğü, devleştiği günlerden geçiyoruz. Toplumların tarihinde böyle çıldırı dönemleri olmuştur. Ülkemiz epeydir böyle bir sürecin içinden geçiyordu. Darbe ile bu süreç zirve yaptı.
Öyle bir örgüt tablosu çiziliyor ki, görünmez, sinsi, gaddar ve çok güçlü. Cumhuriyet doksanıncı yılında neredeyse bu örgütün tutsağı haline gelecekti. Medyada her gün buna inanmamız için yeni yeni hikayeler anlatılıyor. Bunların bir kısmının elbette gerçeklikle bir teması vardır. Ancak açıklanması gereken esas konu hep örtülü kalıyor. Gülen cemaati devlete böyle yaygın bir şekilde nasıl sızabilmiştir?
Hiç bir gizli örgütlenme aynı zamanda yaygın bir kitle desteğine sahip olmadan anlatıldığı ölçüde güçlenemez. Hatta arkasında bir büyük ülkenin gizli servisi, örneğin CIA olsa bile! Gülen cemaatinin güçlenmesi ve bugünlere nasıl geldiği kaçınılmaz bir şekilde medyada tartışılıyor ve bütün oklar AKP iktidarını gösteriyor. Bunu en sonunda Erdoğan da itiraf etti. “Milletim ve Rabbim affetsin” dedi. Sorun da buradan başlıyor. 50 bine yakın insan da aynı duayı edip, Gülen cemaatine temas etmenin bedelinden kurtulabilecek midir?
AKP ve Erdoğan’ın günahları o kadar büyüktür ki bir dua ile kurtulmaları mümkün değildir. 17 Aralık yolsuzluk dosyaları büyük bir gürültüyle örtüldü. Ardından bir otoriterleşme ve keyfileşme sürecini başlatan Erdoğan, anayasayı uygulamayıp “fiili başkanlık” dönemini başlattı. Dış ve iç politikada tam bir tıkanma noktasına gelinmiştir. 15 Temmuz’la bütün bunlardan kurtulup bir anda “demokrasi kahramanı” olmak mümkün müdür?
Bu mümkün olmadığı için Erdoğan’ın Yenikapı’daki gösteriye ihtiyacı vardı. “Özlenen tablo” yaratılmış oldu. “Kutuplaşma” bir anda kayboldu herkes demokrasi ve vatan için tek yürek oldu.
Buna inanmak için çok saf olmak ve özellikle siyasal İslam’ın niteliğinden hiç haberdar olmamak gerekir. “Yenikapı uzlaşması” mayın tarlasında horon tepmeye benziyor. Fakat Yenikapı’daki herkesi gül bahçesinde olduğuna inandırdı. Bu nedenle gelecek günler 15 Temmuz’u aratmayacak gerilimlerle yüklüdür.
Bizi demokrasinin kazandığına inandırmaya çalışan Erdoğan, OHAL ve kararnamelerle demokrasiyi inşa ettiğini iddia ediyor. Daha da tehlikelisi devletin sıfırdan yapılanması süreci başlamıştır. Yakın geçmişe baktığımızda Saray tarafından devletin sıfırdan yapılanmasının nasıl bir şeye benzeyeceğini öngörmek zor değildir.
7 Haziran seçimleri sonrası Saray’ın bir müddet nasıl sessizliğe gömüldüğü ve sonra yeni bir senaryo ile ortaya çıktığı hatırlansın. 15 Temmuz çok daha büyük bir travmaydı. Erdoğan’ın her gün yüksek perdeden demokrasi nutku atması anlaşılırdır. Ancak bu nutuklara bir kez daha kanmak büyük bir siyasal gaf olur.
Bu iki nedenle böyledir. Siyasal İslam’ın demokrasiyle bir bağı yoktur. Onun demokrasi ile bağı olsa olsa bir takiyedir. Başkanlık sistemi ile yapamayacaklarını Saray, 15 Temmuz’un yarattığı korku ile OHAL ve kararnamelerle hızla yapıyor. İkinci neden, Yenikapı’da Kürt halkı yoktur. Kürt coğrafyasındaki kentler yakılıp yıkıldı. “Büyük uzlaşma” tablosunda Kürt halkına yer verilmiyor ve bunun demokrasi olduğuna inanmamız isteniyor. Evet artık sözde bir “demokrasi bayramı” var, ancak kendisi kesinlikle yok! Kürt halkının dışlandığı bir yoldan demokrasiye gidilemeyeceği otuz yıldır anlaşılmadıysa ne zaman anlaşılacaktır?
Yenikapı büyük bir yalandır. Gülen cemaati yargılanacak ancak onu büyütüp besleyenler bir dua ile kurtulacak; tüm yolsuzluklar 15 Temmuz’un gürültüsüyle yerin iyice dibine itilecek; Kürt coğrafyasında bir yıkım yapan devlet bundan dolayı yargılanamayacak ve koruma zırhı altında kalacak; dış politikada sadece büyük siyasal hatalar yapmakla kalmayan, aynı zamanda suça karışan Ankara bütün bunlardan “Sevgili Putin” diyerek kurtulacak ve bunun adı büyük uzlaşma, özlenen tablo olacak!
Yenikapı’da CHP ve MHP Erdoğan’a dolgu malzemesi oldular. Ancak bu bile Saray’ı kurtaramayacaktır. Büyük yalanlar büyük yıkılışları hazırlar.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]