Büyük Bunalımın İkinci Dalgası Başladı
Mehmet YILMAZER
7 Mayıs 2010
Bunalımın ikinci dalgasının adı: Yunanistan! Avrupa’nın bu küçük ülkesi dünya ekonomisini sarsmaya başladı. Wall Street bir kez daha çöktü. AB, Yunanistan’dan başlayan yangına hala nasıl bir çözüm üreteceğini net olarak ortaya koyamadı. “Kriz kâhini” N. Roubini risk altındaki diğer Avrupa ülkelerini şöyle sıralıyor: Portekiz, İtalya, İrlanda ve İspanya. Yunanistan’ın çöküşünü Arjantin’le karşılaştıran Roubini, Yunan ekonomisinin durumunun çok daha kötü olduğunu rakamlarla açıklıyor. Arjantin’de çöküşten önce bütçe açığının gayrı safi hâsılaya oranının yüzde 3, kamu borçlarının oranının yüzde 50, cari açığın oranının yüzde 2 olduğunu; aynı değerlerin Yunanistan için sırasıyla yüzde 12,9; yüzde 120; yüzde 10 olduğunu vurguluyor. Tablo yeterince açıktır. Yunanistan’da yaşanan felaketin kökleri Arjantin’den derindir.
Nedense batılı ekonomistler çöküş listesinde İngiltere ve Amerika’ya yer vermekten kaçınıyorlar. Bunun nedeni “piyasalarda” paniğe sebep olmama kaygısıdır. ABD yönetimi telaş içinde para arıyor. Çin’den umudu kesmiş olmalı ki, Arap sermayesini yeni yollarla Amerika’ya çekmek için “ortak projeler” yaratmaya çalışıyor.
Son beş altı aydır bunalımın sona erdiğine dair nutuklar dinledik. Ekonomilerde çok yavaş da olsa kıpırdanma başlamıştı. Fakat son gelişmeler bu söylenenleri yalanlıyor. Olan nedir? Bunalım finans sektöründen patlak verdiğinde Amerikan merkez bankası başkanı “gerekirse piyasalara helikopterle para yağdırırım” demişti ve öyle de yaptı. Ancak hazinenin matbaasında basılan bu paraların belli bir süre sonra gerçek paraya dönüşmesi gerekiyordu. Aksi durumda ekonomiler süper enflasyon denen canavarın pençesine düşebilirdi. Para yağdırılan finans kurumları eski huylarından vazgeçmeyip, Wall Street’de spekülasyon yapmaya devam ettiler. Paralar kredi olarak üretim devresine giremedi. Çünkü mevcut ortamda kimse yatırım yapmaya cesaret edemiyor. Batı ekonomilerinde yoğun bir şekilde “finans dünyasına daha sıkı kuralların getirilmesi” ve “sanayiye geri dönüş” tartışmaları yapılıyor. Fakat büyük ekonomilerde bugüne kadar hiçbir köklü değişim yaşanmadı. Her şey bunalım öncesindeki gibi devam ediyor.
Üretimden sermaye birikimi yapılamadığına ve daha uzun süre yapılamayacağına göre piyasalara pompalanan paralar nasıl gerçek paraya dönüştürülecektir? Bunun sadece iki yolu vardır ve ikisi de aynı zamanda uygulanmak zorundadır. Yeni borçlar bulmak ve çalışan kitlelerden yapılan kısıtlamalarla borçları çevirmek. Helikopterle para yağdırma aşamasından sonra artık bu aşamaya gelinmiştir. Amerika yeni borçlar bulmak için çırpınıyor. Fakat sadece bu kadar değil. Kendi yükünü diğer ülkelere taşıtmaya çalışıyor. Yunanistan bunun ilk kurbanlarında olmuştur. Atina’nın kurtarılması operasyonuna Avrupa finans kurumlarıyla birlikte IMF de katılmaktadır. Bu yapılırken Yunan haklına malum kemer sıkma çağrıları yapılıyor. Bunun Yunanistan’la sınırlı kalmayacağı çok açıktır. Yakın gelecekte bazı devletler iflas edebilir. Hala bir başkentleri ve sınırları olmasına rağmen aslında yok olacaklardır. Büyük bunalımın faturasının kaçınılmaz bir şekilde çalışan kitlelerin sırtına yüklenmesi aşamasına gelinmiştir.
Üçüncü dünyanın bazı gelişmekte olan ülkeleri, çok kutuplu dünyada, merkezlerle bağlarını yeniden biçimlendirme yoluna çıktılar. Merkezlerin hemen yutabileceği lokma olmaktan kısmen çıktılar. Üçüncü dünyanın geri kalanı ise yoksulluk ve hatta açlıktan bitkin vaziyette. Büyük bunalımın kemer sıkma adı altında dayattığı yeni yoksullaştırma operasyonu bu nedenlerle Avrupa’nın eteklerinden başladı ve sırada kapitalist merkezlerin çalışanları var. Yakın gelecekte onların da canı daha fazla yanmaya başlayacaktır.
Burada bir soru sorulmalıdır. Yunan halkı ve sıradaki diğer halklar kendi spekülatörlerinin yarattığı felaketin bedelini ödemeye razı olacak mıdır? Bugüne kadar olduğu gibi Yunanistan’daki direniş yükselirse, büyük bunalım yeni bir aşamaya girecektir. Bu bunalımın öncekilerinden en önemli farkı işçi sınıfının ve tüm çalışanların örgütlenmesinin tarihteki en zayıf seviyesinde olmasıdır. Bu nedenle, dünya egemenleri pervasızca soygunlarına devam edebildiler. Hala finans kurumlarının başlarındakiler utanmazca milyonlarca dolar maaş almaya devam ediyor. Çalışanları sesi yükselmeye başlarsa, büyük bunalım dünya devrimci sürecine büyük bir ivme verebilir.