Biz Bu Oyunda Yokuz
Fikret KIZILTAN
15 Mayıs 2010
Anayasa tartışmalarında solda iki uç tutum olduğu söylenebilir: Birincisi AKP’nin anayasa değişiklik paketinin ehveni şer (kötünün iyisi) desteklenmesini öneren liberal eğilimdir. Bu eğilim şimdilik en açık biçimde Taraf gazetesinde konumlanmış olan yazarlar tarafından savunuluyor.
Diğer kutupta ise ulusalcı kampa eklemlenme anlamına gelecek bir “hayırcı” duruş söz konusu. Bu eğilim ise en açık biçimde TKP’de ifadesini buluyor. TKP politbüro üyesi Aydemir Güler, AKP’nin anayasa değişikliğini gündemleştirmesini “Türkiye’de faşizmin iktidar yürüyüşünün son derece kritik bir aşaması” olarak değerlendiriyor.
Liberallerin “demokratikleşme olanağı” gördüğü yerde ulusalcılar “faşizm” görüyor. Hangisi doğru?
AKP iktidarının bu ülkenin emekçileri ve ezilenlerinin özgürlük alanlarını genişletmek gibi bir derdi yok, bu açık. Ama faşizmin ayak seslerini AKP ile başlatmak daha önceki iktidarları aklamak anlamına gelmez mi? AKP’den önceki dönemlerde faşizm yok muydu, yoksa TKP mi fark edemedi?! AKP ile didişen devlet bürokrasisi AKP’den daha mı az faşist? 28 Şubat’ın balans ayarından geçmiş ulusalcı sol, “faşizm geliyor” diyerek ulusalcı politik çizgisini meşrulaştırmaya çalışıyor.
Hükümetin anaysa değişiklik paketine “evet” diyenler ise, AKP’den demokrasi bekleme yanılsamasını büyütmeye devam ediyorlar. AKP’nin anayasa değişikliği önerisi kendi iktidarını güvenceye alma ihtiyacından doğdu. Pakette yer alan vitrin niteliğindeki kimi öneriler ise göz boyamadan başka bir anlam taşımıyor. BDP’nin önerilerini dikkate almayan, seçim barajına dokunmayan, Terörle Mücadele Kanunu yasalaştırmış olan AKP’nin demokratik bir dönüşüme niyetlenmediği aşikâr.
Devrimcilerin tutumu bu orta oyununu reddederek üçüncü bir cephenin yaratılması için çalışmak olmalıdır. AKP’nin anayasa paketine ehveni şer “evet” demek üçüncü bir cephe örme tutumundan bütünüyle vazgeçmek anlamına gelir. Üçüncü cephe, AKP’nin önerisine “evet” ya da “hayır” demek zorunda değildir. Oyunu bütünüyle reddetmek ve sandığa gitmemek şu anda en doğru tutum olarak görünüyor.
Abdullah Öcalan’ın dediği gibi: “Bir tarafta CHP-MHP’nin temsil ettiği Beyaz Türk faşizmi var. Diğer tarafta ise AKP’nin başını çektiği bir iktidar-İslam çizgisi var. Ben, AKP’nin temsil ettiği bu çizgi, Beyaz Türk faşizm çizgisinden daha az tehlikelidir diyemem. Bana göre her ikisi de demokratik değil, hegemonik anlayıştır…. Kürtler ve demokratik güçler bunların birinden birini tercih etmek zorunda değiller.” (9 Nisan Cuma, www. gündemonline.com)
Kürt özgürlük hareketinde referandumu boykot etme eğiliminin öne çıkmış olması sosyalistlerin ve tüm demokrasi güçlerinin aktif bir boykot cephesi örgütlemesi için önemli bir imkân olarak değerlendirilmeli.
Kürt özgürlük hareketinin taleplerini dışlayan, emekçi ve yoksulların taleplerinin esamesi okunmayan bir anayasa değişiklik paketine “evet” demek AKP’ye yedeklenmek başka bir anlama gelmez. AKP’nin “daha iyisi daha sonra” diyerek Kürt özgürlük hareketini ve demokrasi güçlerini oyalama ve peşine takma taktiği boşa düşürülmelidir. Liberallerden “üçüncü cepheye” yöneltilen statükoya yedeklenme eleştirisi ise AKP’ye gönül vermiş sağlı sollu liberallerden başka kimseyi ikna edemez.
Diyeceğimiz özetle şöyle olmalı “Biz bu oyunda yokuz; ama seyirci de kalmayacağız, oyunu bozacağız!”