Saray geçtiğimiz günlerde “Başkanlık sistemi ile partili cumhurbaşkanı arasında önemli bir fark yok” açıklaması yaptı. Beklenen tıkanmanın işaretleri mi? Öte yandan, Rakka ve Menbic operasyonları başladıktan sonra Ankara kırmızı çizgilerini yumuşatan açıklamalar yapıyor. Menbic operasyonundaki güçlerin çoğunun Arap olduğu ve operasyon tamamlandığında Kürt güçlerinin geri çekileceği açıklamaları, Suriye’deki son gelişmeler karşısında Ankara’nın iyice sıkıştığının işaretleridir. Suriye operasyonları öncesinde Ankara, Washington ve PYD arasında bazı pazarlıkların yapıldığı açıktır. Fakat öyle görünüyor ki bu pazarlıklarda Ankara’nın ağırlığının çok sınırlı kaldığı anlaşılıyor.
Binali Yıldırım hükümetiyle başlayan dönemin öncekinden farklı olacağının işaretleri görünüyor. Bir yandan Saray kontrolü çok daha fazla kendi ellerinde toplayıp her şeyi denetlemeye çalışacaktır; öte yandan tıkanma noktalarında bazı esnemelerin yapılabileceğinin işaretleri ortaya çıkıyor.
Kıyamet koparılan başkanlık sistemi partili cumhurbaşkanlığına doğru evrilmeye başladı. Bu konuda Erdoğan’ın ne ölçüde pragmatik olduğu, kesinlikle ortada bir sistem, hele bir prensip sorunu olmadığı bir kez daha açığa çıkmış oluyor. Son gelişmeleri düzenin keyfileşmesinde yeni bir adım olarak görebiliriz. Elbette burada, esnemelerle Saray’ın önündeki engelleri aşıp aşamayacağını tartışmıyoruz. Bu konu hala soru işaretleriyle yüklü…
Öte yandan, bugüne kadar her gün esip gürlenen Suriye konusunda dönüşler gündeme yaklaşıyorsa, bu yöndeki gelişmeler AKP iktidarı ve Saray için çok daha büyük sorunlara gebedir. Üstelik konu, küçük pazarlıklarla çözüme bağlanamayacak kadar büyüktür. Bölgedeki gelişmeler düşünülürse sorunun oldukça uzun ömürlü olduğu görülebilir.
Saray, önemli siyasal tıkanmaların yaklaştığını sezmiş, bu nedenle yapılacak manevraları doğrudan yönetmek gereğini duymuştur. Çünkü artık Ankara’nın arabası oldukça kötü, bakımsız bir yola girdi. En küçük hata arabayı şarampole yuvarlayabilir. Erdoğan şoför koltuğunda bizzat oturmadıkça rahat edemeyecektir.
Bu iktidarın ömrü içerideki bazı siyasal konularda ve dış politikadaki tıkanmalarla biter mi? Bu soruya kesin bir cevap vermek zordur. Fakat bu iktidarın bir konuda daha tıkanma noktasına gelmesi gerekiyor. O da Kürt savaşıdır. 7 Haziran’da düzen aleyhine ortaya çıkan tabloyu değiştirmek, güçleri yeniden dizayn edebilmek için, sadece AKP ve Saray değil bütün devlet, Kürt savaşını en uç noktalara kadar taşıma yolunu seçmiştir. Böylece siyasal ortamı yeniden şekillendirebilmişlerdir.
Henüz hiçbir konuda sınır çizgisine gelinmese de, Saray kendi lehinden bazı değişimleri sağlamıştır. MHP dağılışa girmiş, CHP de felç edilmiştir. Kürt Özgürlük Hareketi ise bu büyük operasyon karşısında önemli bir direniş göstermiştir ve bu direnişin yükseliş temposuna girdiği söylenebilir.
Saray ve iktidarının ömrünün iyice kısalması için Kürt savaşında kesin bir tıkanış yaşaması gerekiyor. Tıkanışın tek işareti Kürt halkının direnişinin sürmesi, iradesini koruması değildir. Bunun tek başına siyasal güç kayması yaratmaya yetmeyeceği açıktır. Aynı zamanda, geniş kitleler içinde bu savaşın kazanılamayacağı bilincinin oluşması gerekiyor. Bu bilinç oluşumu elbette bir araçla doğrudan ölçülemez.
Bu nedenle bilinç oluşumunu hızlandıracak tepkilerin yükselmesi gerekiyor. Biriken öfkenin bir demokrasi cephesiyle görünür hale gelmesi, aynı zamanda etki yaratması gerekiyor.
Saray, sultanlığını ilan etmeye en çok yaklaştığını sandığı anda, tıkanma ve kırılmanın sınırlarına gelmiştir. Yıkılış, Kürt savaşının kazanılamayacağının anlaşılmasıyla başlayacaktır.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]