Sarayın buna gücü yetecek mi?
Ankara’daki yaşananlar genellikle bu tür olaylar için kullanılan “provakasyon” nitelemesini çok aşmıştır. Saray iktidarını korumak için katliamlara yönelmiştir. Tarihimizde böyle katliamlar oldukça fazladır, ancak Ankara katliamı özel bir yere sahip olacaktır. Yaratılan dehşetle faşizmin yollarını döşemek, sonra katliamı daha da büyütmek, Saray bu yola çıkmış görünüyor.
Olayların korkunç baskısının biraz dışına çıkıp, insan şu soruyu sormadan edemiyor: “Topu topu yüzde 13 oy aldık; bu ne korku!” Sık sık “büyük devlet” olmakla övünen Ankara bu korkuya neden kapılıyor?
Aslında bu soruya bugüne dek defalarca cevap verildi. Saray ve AKP iktidardan olurlarsa, uçurumun dibine kadar yuvarlanacaklar; “yüz yıllık sabrın sonucu” elde ettiklerinin hepsini kaybedebilirler.
Bu öngörülerin bir kaç gün önce Nokta dergisinde somut kanıtları yayınlandı. “AKP kurmaylarının toplantı tutanaklarından” ortaya çıkan tablo bu öngörüleri bütünüyle doğruluyor. Bilginin içeriden olması onun önemini arttırıyor. Kendi dilleriyle “Kürt seçmenden, kadınlardan ve gençlerden partinin gittikçe koptuğu” tespiti yapılıyor. AKP üç iktidar döneminde kendini tüketmiştir, gelecekle ilgili artık söyleyebileceği bir şey yoktur. Buna bir de Saray’ın ve partinin pek çok kadrosunun battığı yolsuzluklar eklenirse korkunun nedeni anlaşılabilir.
Fakat 7 Haziran sonrası yaşananlara bakıldığında korkan sadece AKP değildir, düzen ve devlet de benzer korkuyu taşıyor. Çünkü sadece AKP değil, Cumhuriyet de tam bir tıkanma içindedir. Ancak Cumhuriyet’in “kurtuluşunun” AKP iktidarına kalmış olması, tarihin bir alayıdır. Bu çelişki “devletin bekası” yolunda gerilim yüklü bir fay hattı oluşturuyor.
Oysa HDP bu toz duman içinde geleceğe ait yapacakları olan tek partidir. Bu her geçen gün kavranıyor. Çok sancılı ve acılı yollardan da olsa yaşanan budur.
Katliamlarla Saray’ın sonuç alması mümkün müdür? Tarihimizde hala hesaplaşılmamış bütün dehşetiyle Ermeni katliamı duruyor. Evet Osmanlı ve Cumhuriyet bu halkı kendi topraklarında çok küçük bir azınlık haline düşürdü. Bu düzen açısından bir başarı mıdır? Savaş koşullarında yürütülmüş bir katliam ve ülkenin zenginliklerini çoraklaştıran, çölleştiren bir sonuç!
Kürt Halkı’na defalarca uygulanan katliamlar büyük acılara mal olmuş olsa da Kürt sorunu düzenin hala korkulu rüyası olmaya devam ediyor. 12 Eylül askeri darbesi “bölücülüğe” ve “komünizme” karşı dehşetli bir savaş yürütmüş olmasına rağmen, düzen bugün uçurumun kenarına gelmiştir.
Saray’ın zulmü daha farklı sonuçlar yaratabilir mi? Büyük acılara itiliyoruz, ancak bunların Saray’ın çaresiz çırpınışları olduğunu kavramak zor değil! Yaratılan dehşet sadece korku yaratmaz, bir noktadan sonra büyüyen bir öfke de yaratır. Ankara katliamından sonra yaşananlar bunun bütün işaretlerini veriyor.
Saray zulmüyle Ankara’daki barış mitingini engelledi. Fakat gittikçe güçlenen Halkların buluşmasının yolunu kesebilecek midir? HDP’yi destekleyenlerin “boğaza karşı viski yudumlayanlar” olduğunu sananlar büyük bir yanılgı içindeler. Mafya babalarıyla Halkları korkutacağını sananlar da!
Karşılarında otuz yıldır sürdürülen savaşın deneyi, öfkesi ve yarattığı bilinci anlayamayanlar, katliamlarla insanları teslim alabileceklerini sanıyorlar. Özellikle son bir kaç yıldır yaşanan gelişmeyi kavrayamayan veya kabul etmek istemeyen AKP, onu yarattığı dehşetle yok edebileceğini sanıyor. “Türkiye’nin batısı” Kürt Halkı’nın verdiği mücadelenin anlamını, onun Türkiye’de demokrasi mücadelesi için vazgeçilmez bir güç olduğunu her geçen gün daha iyi kavrıyor. Saray’ın ve devletin korkusu bu kardeşliğin büyümesinden kaynaklanıyor. Ankara’da patlayan bomba aramızdan onlarca güzel insanı aldı. Ancak aynı bomba yıllardır Halklar arasında örülen nefret duvarını da parçaladı.
Cizre on gün kuşatıldıktan sonra sokağa taşan öfke Saray’ın suratına vurulmuş bir tokat olmuştu. Ankara katliamından sonra halkların kardeşliğinin çok daha güçleneceğinden kimse kuşku duymuyor. Saray yapmak ve yaratmak istediği sonuçların tam tersiyle karşı karşıya geldikçe çılgınlaşıyor. Çünkü başka yolu yok!
Dehşet verici olaylar, Cumhuriyet boyunca adeta kemikleşmiş siyasal güç dengelerindeki değişim sancılarıdır. Yaşananların şiddeti, düzenin kireçleşmiş ve ömrünü doldurmuş kalıplarının kırılış sesleridir. Bu çok sancılı süreç “barış ve demokrasi” parolasıyla yürüyor.
Saray’ın savaşı barışı öldüremeyecek!
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]