Ülkemizde asgari ücret milyonlarca emekçi için denize düşenin yılana sarılması misali bir son ümittir. Onunla insanca yaşayamayacağını bilir, ama sürünürken acılarını bir nebze olsa dindireceği ümidini kaybetmez. Her yıl sonu açıklanacak asgari ücretin hesapları aylarca önce yapılmaya başlanır.
Anayasa’nın 2. maddesi ‘Sosyal Devlet İlkesi’dir, 49. madde, devletin çalışanların hayat seviyelerini yükseltmesi gerektiğinden dem vurur, 55. madde aynen şöyledir: “Ücret emeğin karşılığıdır. Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alır. Asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur.”
İş Kanunu’nun 39. maddesi asgari ücretin ne olduğunu şöyle tanımlar: “İşçilere normal bir çalışma günü karşılığı ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücret.” Ama iş uygulamaya gelince durum değişir. Devlet bir yandan asgari geçim koşullarını hesap eder, ama asgari ücretin tespiti gündeme gelince bunlar yokmuş gibi davranır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) hükümleri, Avrupa Sosyal Şartı gibi uluslararası düzenlemeler çalışanın kendisi ve ailesinin insan haysiyetine yakışır bir yaşam sürmesi için gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini söyler. Resmi rakamlara göre bu miktar 4000 YTL’nin üzerindedir. Asgari ücret ise bu yılın başında brüt 1134, net 891 YTL olarak belirlenmiştir, yani olması gerekenin dörtte birinden daha azı.
Yasaya göre kurulan ‘Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ 31.12.2013 tarihli son kararında şunları diyor:
“Asgari ücret, bilindiği gibi ödenmesi zorunlu olan en az ücrettir.” Komisyon üyesi beş hükümet temsilcisi ve beş işveren temsilcisinin, anayasa ve yasalardan haberi yok. Olsa böyle bir tanım yaparlar mı? Ne yapmışlar peki? “İşçilerin geçim şartları ve 2014 yılı enflasyon hedefi gibi faktörleri değerlendirmiş”ler. Sonuç: 891 YTL asgari ücret. Buna kargalar bile gülmeye utanır.
Komisyondaki beş işçi temsilcisinin hakların yemeyelim. Her yıl kararlara sayfa sayfa şerh koymaktalar, hem de yıllardır tek satırına dokunmadan. Yasa gereği en büyük işçi sendikası konfederasyonu olarak beş Türk-İş temsilcisi, ‘incir yaprağı’ olma görevini bu şekilde başarı(!) ile sürdürmeye devam ediyorlar. Bu asgari ücret sefaletine yapılacak muhalefette bu kadar sefil olacak elbette!
İlk defa 1951 yılında bölgesel asgari ücret olarak uygulanmaya başlandığında durum hemen hemen aynıydı, 1967 yılında ülke çapında belirlenmeye başlandığında da. 1989 yılında tarım, sanayi için ayrı ayrı asgari ücret belirlemesinden vazgeçilmiş, en son 16-18 yaş arası daha düşük asgari ücret de geçen yıl uygulamadan kaldırılmıştı. Hükümet bunu geçen yıl gururla açıkladı. Oysa gerçeklik tam tersi. Tespit edilen asgari ücret o kadar düşük düzeyde ki 16 yaşındakilere daha düşük bir asgari ücret tespitine gerek bile kalmamış.
Asgari ücret diğer ülkeler için başka bir anlam ifade ediyor. Örneğin ABD’de asgari ücret, ülkedeki ortalama ücretin %38’i kadardır, diğer gelişmiş ülkelerde ise yarıya yakın. Oysa ülkemizde bu oran %73! Kaba bir hesapla her dört çalışandan üçü asgari ücret alıyor. Buna asgari ücreti rüyasında zor gören sigortasız milyonları ekleyin. Sonuç çalışanlar arasında yaratılan eşitlik(!) olmakta, devlet onları bir hizaya getirmekte, hem de onlara göre olması gereken en alt düzeyde! Asgari ücretle çalışanlar ‘askeri ücret’ diyorlar zaten, boşuna değil.
Durum böyle olunca işverenlerin yıllardır talebi olan ‘bölgesel’ asgari ücrete de gerek kalmıyor. Daha birkaç yıl öncesinde işverenler, Asgari Ücret Komisyonu toplantılarında karara şerh düşüyorlardı, bölgesel ücret olsun diye. Bölge dedikleri ‘Kürt illeri’, orada bir ‘Küçük Çin’ yaratmak istiyorlardı, bunun için düşük ücret zorunluluktu.
Nitekim dünyada bölgesel asgari ücret uygulayan ülkelerin başında Çin gelmiyor. Dünya üretim merkezi olmak için birkaç yıl öncesine kadar bölgeler arası rekabet asgari ücreti daha da aşağı çekmek olarak algılandı. Ancak kısa bir süre sonra bu politika iflas etti. Bölgesel asgari ücret uygulayan ABD’de ise durum tam tersi. Eyalet yönetimleri isterlerse ancak Federal Hükümetin belirlediği asgari ücretin üstünde bir ücret tespit edebilirler.
Kanada ve Japonya’da benzer uygulamalar bulunuyor. Almanya gibi ülkelerde ise kamu ihalelerine giren şirketler, eyaletler tarafından bu işler için belirlenen bir asgari ücrete uymak zorundalar.
[button link=”www.sodap.org/mehmet-akyol-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]