Asabi Başbakan, Direngen İşçi, Gayretli Sol
M. Sinan MERT
2 Şubat 2010
Tekel işçilerinin 50 gündür ısrarla direniyor olmaları asabi Başbakan’ı iyice çileden çıkarttı. Bizleri kastederek “marjinal grupların” işçileri istismar ettiklerini söyledi. “İşçi kardeşlerim dikkatli olun” “kullanılıyorsunuz” diyebildi. Eylemin kendi tabanında da sempati topladığını görerek neredeyse “Ergenekon işi bu” demeye getirdi. “Karanlık güçlerin beceremediğini bu olumsuz durumu istismar ederek yapmaya çalışıyorlar” diyecek kadar hayal ufkunu geliştirdi.
İşin enteresan tarafı solda pek çok kimse dâhil, hiç kimse işçilerin bu kadar ısrarlı olabileceğini ummuyordu. Verilen birkaç tavizle işçilerin rahatlıkla manipüle edilebileceğine dair değerlendirmeler her yerde havalarda uçuştu. Fakat tüm bu değerlendirmeler direnişin 50. gününe çarpıp un ufak oldu.
Başbakan işçilerin kendi iradesiyle, kendi kararlarıyla direnebileceğine ihtimal vermiyor. İnsanların kendi haklarına sahip çıkmak için böylesine fedakârca direnebilmesinin imkânsız olduğunu düşünüyor. Toplumun tuzu-kuru kesimlerinin aklına sesleniyor. “Başka bir niyetleri olmasa bu kadar ısrarcı olabilirler mi? Bunların mutlaka başka bir niyetleri olmalı?”
Oysa işçiler şimdiye kadar hiç karınlarından konuşmadılar. Hep çok net oldular. Ne istediklerini ayan beyan ilan ettiler. Belediyelerden ihale istemiyorlar. Ayrıcalık istemiyorlar. Zengin olmak istemiyorlar. Haklarına sahip çıkmak istiyorlar. Aynı haklarla çalışmaya devam etmek istiyorlar. Bu kadar yalın, bu kadar sade.
Başbakanın kendisi birileri tarafından kullanılmayı bir siyasi yöntem olarak benimsediği için –başbakanın eski danışmanı, fındık tüccarı Cüneyd Zapsu Amerikalılara “bu adamı deliğe süpürmeyin. Kullanın” demişti ya, basına yansıyınca Zapsu perde arkasına çekildi – işçileri de bununla itham ediyor. Oysa işçiler çok basit bir şey için kendileri için, çolukları çocukları için direniyorlar. Öyle hükümeti devirelim, devrim yapalım gibi siyasi beklentileri de yok. Fakat böylesi bir noktadaki kararlılık bile dün Bakanlar Kurulu’nun saatlerce kilitlenmesine yol açtı. Ülke şu anda Tekel işçileri ile yatıp Tekel işçileri ile kalkıyor. Ortalık yeniden sınıf mücadelesinin geri geldiğine dair derin yorum analizlerle doluyor. Sanki bir yerlere gitmişmiş gibi? Sınıf, kendisine uzaktan bakanlara bile görünebilecek bir eylem gerçekleştirince bu arkadaşların gözüne gözüküyor. Sınıfın içinde hareket halinde olanlar ise zaten sınıfın içindeki o çoğu zaman dışarı vurulamayan huzursuzluğu çok net görüyorlar, hissediyorlar.
Başbakan’ın bugün kullandığı dil artık işçilere ciddi bir yeni saldırı menziline girildiğini gösteriyor. Yandaş medya -en başta Zaman- yakında işçileri yönlendiren Ergenekoncuları deşifre etmeye başlar. Taraf gazetesi AKP’nin işçilere yönelik Balyoz planını da aynı heyecanla yayınlar mı acaba?
Artık direnişin tüm ülke sathına yayılması bir zorunluluk gibi gözüküyor. Tekel işçileri şu ana kadar gerçek bir direniş destanı yazdılar. Düzenin ifrazat olarak gördüğü sıradan insanların devleştiği, güzelleştiği, Deccal’i dize getirmek için arşa yükseldiği bir fedakârlık. Bu noktada kaybetmeleri Tekel işçilerinden çok bize çok şey kaybettirir. Onlar kendilerini ülkenin en önemli gündemi haline getirmeyi becerdiler. Sosyalist hareketimiz bu direnişin kazanmasında bir merhale olamazsa kendisini yeniden hayata bağlayacak muazzam bir membaı kaybetmiş olacak.
SON SÖZ: Muhabirler Türk-iş önünden haber sunarken gözünü kameralara dikip bakan o insanlara bakınca “direniş insanı nasıl bu kadar güzelleştirebiliyor” diye düşünüyor musunuz siz de merak ediyorum?