Son gelişmelerle ilgili başlıca iki spekülasyon var. İlki, Türkiye’nin elini zayıflatmak için ABD’nin devreye girmesiyle rehinelerin serbest bırakıldığı üzerine…Tam da BM toplantısı öncesi olması ilginç bulunuyor. İkincisi, Kobani’de Kürtlerin yenilmesi karşılığı rehinelerin serbest bırakıldığı iddia ediliyor. Tam da IŞİD Kobani köylerini kuşatırken ve büyük bir göç dalgası başlamışken, pazarlık sonuçlanıyor.
Hangi pazarlıkların yapıldığını şimdilik bilmiyoruz. Ama Türkiye’yi Batılı dostları çok sıkı dinlediğine göre zamanı geldiğinde bilgiler ortalığa dökülür. Fakat yapılan spekülasyonların her biri aynı zamanda gerçeğin farklı yüzlerini gösteriyor. AKP iktidarı son gelişmelerle birlikte büyük bir sınavın eşiğinde duruyor. Bu sınavda iki temel soru var: Ankara, en azından bölgede, Batı ile ilişkilerine nasıl bir yön verecek? Yeni gelişmelerden sonra “çözüm sürecini” nasıl yürütecek?
Rehinelerin serbest kalmasından sonra Ankara’nın “koalisyonun” operasyonuna ayak diremesi için neden kalmadığını düşünenler elbette yanılıyor. AKP iktidarının bugüne kadar IŞİD’le ilişkisinin dayandığı temel noktalar hatırlanırsa bunun kolay olmayacağı yeterinde açıktır. Ankara, bölgede “oyun kurucu” olmaya soyunmuş, Irak’ta sahaya inmeye hazırlanıyordu. Suriye’ye karşı, daha doğrusu Irak işgali sonrası bölgede güçlenen “Şii ekseni”ne karşı kendi Suni eksenini yaratmaya ve güçlendirmeye çalışan Ankara, IŞİD gibi örgütlenmelerle sadece teknik ilişkiler değil, ideolojik bağlantılar da kurmuştur. Bunun hangi boyutlara geldiğini son çıkan haberlerden tahmin etmek mümkündür.
Bölgeye “cihatçı” gitmesinde iktidarın rolü sınırlı olabilir, ancak Türkiye’de IŞİD’ın moral ve politik etkisinin yayılması için olgunlaşmış bir ortam vardır. AKP bu ortamı sürekli beslemiştir. Bu nedenlerle Ankara için IŞİD sorunu Batı’nın ele aldığı gibi “terörle mücadele” kapsamına daraltılamaz. IŞİD sempatisi Türkiye’de kendine siyasal kanallar yaratmaktadır.
AKP aynı zamanda bölgedeki kendi siyasal islam projesinin çöktüğü biliyor. Müslüman Kardeşlerin Mısır’da ve genel olarak bölgede kaybetmesinden sonra manevra alanının daraldığının farkındadır. Ancak bu daralmayı kendi elleriyle devam ettirmeyi de tercih edemez. Müslüman Kardeşler yakında İstanbul’da karargâh kuracaklar. AKP iktidarı, bölgede kendi etki alanını güçlendirme gayretlerinden vazgeçemez. Ancak bölgedeki dengelerin yeniden bir değişme sürecini girdiği bu günlerde politika yapmak her gün daha fazla sırat köprüsünde yürüme benziyor.
Koalisyonun karşısında olmak da, içinde yer almak da AKP için sorunludur. Ara yollardan yürümeyi deneyecektir. Fakat bu noktada Irak işgalinin hemen ön günlerinde yaşananları hatırlamak gerekiyor. Amerikan askerlerinin Türkiye’den geçişine izin çıkmayınca Washington bunun faturasını orduya kesmişti. Erdoğan o zamanlar canı gönülden işgale katılmayı savunurken, ordu “isteksiz” davranmıştı. Bugün fatura kesilecek AKP iktidarından başka bir merci yoktur. Irak işgalinden on küsur yıl sonra Ankara’nın yeniden Batılı dostları ile zorlu bir imtihanı vardır.
Diğer konu “çözüm süreci”dir. Aslında bölgede IŞİD’in eylemleri, Kürt bölgesine saldırıncaya kadar, Washington açısından fazla sorun olmadı. IŞİD sayesinde Irak merkezi yönetiminde Amerika’nın da istediği değişim yaşandı. Şii ekseni geriledi. Ancak IŞİD bu sınırdan öteye geçince, tıpkı bir dönem Taliban ve El Kaide’de olduğu gibi yeni ayar zamanı gelmiş oluyordu.
Fakat Ankara açısından IŞİD’ın Kürt bölgesine saldırıları hiç sorun olmadığı gibi, tam tersine istediği gelişmelerdi. Böylece Barzani’nin bağımsızlık referandumu girişiminin engellenmesi; öte yandan, Rojava devrimine karşı IŞİD saldırıları Ankara için tam bir ödül oluyordu. Bu durumda Ankara’nın IŞİD’le bir sorunu olması bir yana, dolaylı hedef birliğine sahiptirler. Rojava devrimi yenilirse, AKP iktidarı “çözüm sürecini” kendi istediği gibi sürdürebileceğini düşünmektedir.
Ankara, son gelişmelerle Kürt sorununda ne ölçüde tutarsız olduğunu bir kez daha açığa vurmuştur. IŞİD saldırıları sırasında Barzani’nin yardım taleplerini reddederek; Rojava devriminin yenilmesi için IŞİD’i kollayarak nerede durduğunu en iyi şekilde ortaya koymuştur.
AKP, IŞİD eliyle Kürt devriminin iradesini kırmaya çalışmakla öfkeyi iyice tırmandırıyor. Bu topraklardan hem IŞİD’e “cihatçı” , hem de Kürt devrimini korumak için savaşçı gidiyor. Şimdilik Türk devletinin sınırları dışında yaşanan bu savaşın, sınırların içine taşınması bir kıvılcıma bakar. Bölgede öfke kol geziyor.
Ankara ateşle oynuyor. “Çözüm süreci”nin devamının Rojava devrimine bağlı olduğunu kabul etmek istemiyor. Bugüne kadar defalarca yaptığı gibi yeni bir oyalamanın yolunu açabileceğini sanıyor. Oysa ne bölge ne de Türkiye “açılım”ın ilk ilan edildiği günlerdeki bölge ve Türkiye değil. Üstelik AKP iktidarı da güç ve itibar açısından o günlerdeki seviyesinde değil. Oysa Kürt Özgürlük Hareketi belki de tarihinin en güçlü ve parlak günlerini yaşıyor.
Ankara ateşle oynarken kendisinin de denetleyemeyeceği bir yangına neden olabilir.