Anayasa “Sil Baştan!”
Mehmet YILMAZER
22 Ocak 2010
Anayasa mahkemesinin kararından sonra Erdoğan: “Anayasa, sil baştan” diyebilecek mi? Kesinlikle hayır! Oysa Habur kapısındaki karşılamadan sonra “Kürt açılımı” için bu tehdidi savurabilmişti! Zaten ortada “açılım” diye bir şey de kalmadı. Mecliste birkaç göstermelik komisyon kurulacak, şimdilik daha ötesi görünmüyor.
Türkiye garip bir ülke! Büyük tartışmalarla başlayan “açılım”ın tam ortasında anayasa mahkemesi DTP’ni kapattı. Şimdi de, askerin hazırladığı büyük darbe planlarının ortaya döküldüğü, tam da kozmik odadaki araştırmanın tamamlandığının ertesi günü “askere sivil yargı yolunu açan” kanun anayasa mahkemesinden döndü. “Bu anayasa mahkemesi ne yapıyor?” sorusunun hiçbir anlamı yok. O “görevini” yapıyor. Sorun başka yerde.
Dünya ve bölgedeki yeni dengelerin kurulma sürecinde, buna bağlı olarak Türkiye’nin iç politik dengelerinde sancılı bir değişimin yaşandığı günümüzde, deli gömleği olan mevcut anayasa bu gelişmelere cevap vermiyor. Bu yıllardır söylense de, ortada atılabilmiş bir adım yoktur. Ne iktidar, ne de muhalefet 12 Eylül anayasasına dokunmaya cesaret edemiyor. Edemez de! Yamalar yapılıyor, ancak bunların dikişleri çabuk atıyor.
Türkiye iki büyük sancıyı aynı anda yaşıyor. Siyasal olarak, egemen zümrelerin bilek güreşi kendini siyasal islamla ordunun çatışması olarak ortaya koyuyor. Ancak konuya bu sığlıkta bakmak ve buradan demokratik gelişme beklemek tam bir liberal körlüktür. Esasında egemen siyaset tıkanmıştır. Dünya ve bölge dengelerinin dayattığı dış ve iç politika değişimlerini yapmaya AK Parti iktidarının gücü ve cesareti yetmiyor. Sürekli yan yollardan yürüyerek zaman kazanmaya çalışıyor.
Diğer sancılı süreç, ekonomik ve sosyal alandadır. AK Parti iktidarının “yoksulu kollayan” görüntüsü ile hevesle uyguladığı neoliberal politikaların bir noktada çatışması gerekiyordu ve o moment gelmiştir. AK Parti iktidarının neoliberal politikalara karşı yükselen tepkilere, çalışanlar lehinde vereceği bir cevabı yoktur. Cevabı başka yollardan vermeye çalışıyor. “Yandaş” eczacıları, hastaneleri ve sendikaları yaratma yoluna çıkarak çözüm arıyor.
Bütün bu gelişmeler 12 Eylül anayasası ile daha doğrusu onun yarattığı anlayışla hesaplaşmayı gerektiriyor. Bırakalım cumhuriyet tarihi ile hesaplaşmayı, 12 Eylül’le bile hesaplaşmayı göze alan hiçbir düzen parti yoktur. AK Partisi kendi hükümet edişinin yolunu tıkayan konularla sınırlı bir anayasa değişikliğine hazırlanıyor. Bunu meclisle yapamazsa, ufukta referandum görünüyor.
Süreç böyle gelişirse, devrimci ve demokrat güçler için “Anayasa: sil baştan” hareketini yaratmak için bir fırsat çıkabilir. Konuyu iktidar ve muhalefetin kısır çekişmelerinden öteye taşımak, mevcut siyasal yapılanmanın tıkandığını ve hiçbir çözüm üretemeyeceğini gözler önüne sermek için uygun bir döneme giriliyor.