Diyarbakır’daki provakasyon tarihimizde en çok 1977, 1 Mayıs katliamını anımsatıyor. Hatırlanırsa orada yüzbinlerin üzerine doğrudan otomatik silahlarla ateş açılmış, ardından çıkan panikte ve polis araçlarının dizginsiz müdahalesi sonucunda 34 kişi yaşamını yitirmişti.
Diyarbakır’daki bombalı provakasyonda benzer sonuçlar yaşanabilirdi. Ancak kitle paniğe kapılmadan yaralıların tahliyesi için kanallar oluşturup bu provakasyona ilk mükemmel cevabını vermiştir. Provokatörlerin beklediği elbette bu değildi. Yüzlerce ölü ve yaralı, panik, sınır tanımaz ve denetlenemez bir öfke ile ortalığının toz duman olması hesaplanmış olmalı…
Sonrasında iktidarın alacağı “tedbirleri” ve alaylı yüzlerle yapacakları açıklamaları tahmin etmek zor değil. Büyük bir acı yaşanmasına rağmen, mücadele ve acılarla bilinçlenmiş Diyarbakır halkı, “büyük insanlığa” yaraşır duruşuyla provokatörlerin yolunu kesmiş, heveslerini bir kez daha kursaklarında bırakmıştır.
Ağrı provokasyonundan beri bu deneniyor. Adana ve Mersin’de parti binalarının bombalanması, yüzlerce kez HDP seçim çalışmalarına yapılan saldırılar; en son Bingöl’de seçim aracı şöförünün katledilmesi, Erzurum’da diri diri yakılmaya çalışılması niyetlerin vahşiliğini gösteriyordu. Belki de Diyarbakır’la bu vahşete bir zirve yaptırılacaktı!!!
Seçim süreci başladığından beri egemenler bitmek bilmeyen kışkırtmalarla HDP kitlesini çatışmaya çekmek istediler. Provokasyonların amacı buydu. Fakat başaramadılar…Provokatörler ve onları yönlendiren “üst akıl” umutsuzluğa kapılıyor olmalıdır. Bunca kışkırtmaya rağmen büyük kitleleri bir türlü tuzağa çekemediler.
Kürt Özgürlük Hareketinin on yıllardır yürüttüğü mücadeleyi “terör” kelimesi içine sığdırarak küçültmek ve aşağılamak isteyen egemenlere, Kürt Halkı tarafından verilen ne muhteşem bir cevap!…Ne kadar umutsuzluğa kapılsalar yeridir. Ne yapsalar olmuyor! Bir türlü Halkların bilinç ve aklı ile baş edemiyorlar. Önceleri olduğu gibi olmuyor. Provokasyonlar ve ardından askeri darbeler… Ya da şimdi iktidarın hazırlandığı gibi provokasyonlar ve ardından operasyonlarla büyük kitleleri yeniden umutsuzluğa sürüklemek…Olmuyor! Olmuyor!
Egemenler yılların mücadelesi ile kazanılmış bu bilinci hala kavramıyorlar. Halkların en büyük silahı: Mücadele, acı ve işkencelerle kazandıkları bu müthiş bilinçtir. “Büyük insanlık” boş bir kavram değil, işte Diyarbakır’da yaşandığı gibi somut bir gerçekliktir.
Egemenler ve hala şoven düşmanlıklarından vazgeçemeyenler umutsuzluk kuyusunun dibine düşerken; Halkların kendi iradelerini kurma yolunda Büyük İnsanlık ufukta ışıldıyor!
[button link=”www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]