Sosyalist Sistem ve Uluslararası Komünist Hareket Üzerine
Kıvılcım/1983
Yazı, Nusrettin Yılmaz’ın, 1983 yılı başlarında, Orhan Korkmaz imzasıyla ve “Dünyada Durum ve Proletaryanın Görevleri” başlığıyla, Kıvılcım Yayınları tarafından yayınlanan kitapçıktan alınmış bir bölümdür. Yazıldığı dönem, Polonya’daki gerici Dayanışma Sendikası hareketine karşı yapılan askeri darbe ertesidir. Böylelikle daha da açığa çıkan sosyalizmin uluslararası sorunları, kitapçığın ana konusudur. Yazarın, uluslararsı komünist hareketin örgütlenme sorunlarına, kendi içinde ideolojik mücadelenin gerekliliğine ve önemine, kitlelerin militan enerjisine ve dayanışmasına özel vurgusu, bugün için de önem taşımaktadır.
Polonya olaylarında sosyalist ülkeler komünist partileri, kitleleri seferber edememiştir. Partiler ve hükümetler arası ilişki, eleştiri ve önerilerle sınırlı kalmıştır. Bu tavır, proletaryayı dünya olaylarına kayıtsızlaştırır. İhtilalci ruhu öldürür, uluslararası dayanışmayı baltalar. Aynı şey, Beyrut katliamında da ortaya çıkmıştır.(*) Proletaryanın her sorununa, kendi sorunu olarak bakan bir ideolojik eğitim, her olayı yorumlayan ve tepki gösteren bir uyanıklık, iktidar olma rahatlığına kendini kaptırmamış bir kitle ruhu yaratmak, Sosyalist Sistem komünist partilerinin hem sorunu hem görevi olarak önlerinde duruyor. Bunu en iyi yapan Küba proletaryasından ders alınabilir, alınmalıdır.
Üçüncü olarak, salt sistem içi bir sorun olmamakla beraber, uluslararası proletarya hareketi arsındaki örgütsüzlük ve partiler arası yaklaşım meselesidir. Uluslararası harekette başta SBKP olmak üzere, sosyalist ülkeler komünist partilerinin önemli bir yeri ve saygınlığı vardır. Bu nedenle uluslararası hareketin, bu sorunun çözümünde adı geçen partilerin üstüne büyük görev düşüyor.
Bugün komünist partiler arasında merkezi bir organizasyon yoktur. Komüntern’in dağıtılmasından sonra bu alandaki dağınıklık ve kargaşa pek çok probleme kaynaklık yapmıştır, yapmaktadır. İki kez toplanan Komünist Partiler Zirvesi de bu durumu ortadan kaldırmak için karar dahi almamıştır. Üstelik 16 yıldan bu yana bir zirve bile toplanmamıştır. Hiç bir gerekçe proletaryanın örgütlenmesinin salt milli sınırlar içinde kalmasını haklı çıkaramaz. Aslı ve biçimi ne olursa olsun, bir organizasyon, Komünist güçlerin dünya çapında başarısını artıracak, ideolojik sapıtmaları, politik hataları en aza indirecektir. Bugün SBKP’nin kanatları altına sığınmış pek çok burjuva sol parti, sorumlu oldukları alanda, hiçbir düşman gücün başaramayacağı pek çok tahribata yol açıyor. Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ne olan sempati ve güvenin suistimali üzerine kurulu politikalar, nice güçlerin israfına neden oluyor.
Komünist partiler arası ilişkilerde Leninci anlayıştan sapılmıştır. “Kardeş parti”, “ülkeye özgü sosyalizm” yaftası arkasında, partiler arası eleştiri silahı ya hiç kullanılmıyor ya da diplomasi karışımı bir üslup kullanılıyor. Bu durum da ortodoks Marksizmden sapmaların teşhirini geciktirip, proletaryanın bilincinin bulanıklaşmasına sebep oluyor. Sosyalist dünya komünist partilerinde, eleştiri silahı, müeyyideleri ile uygulanacak duruma sokulamayınca, iktidar silahının ne tehlikeli sonuçlara yol açtığı, son olaylarda bir kere daha ortaya çıktı. Hangi etkenlerle olursa olsun, ideolojik mücadele savsaklanamaz. Özellikle iktidar partilerinde, parti merkez organlarında görülebilecek sapmalarda, devrimci kandın açıkça desteklenmesi gerekir. Böyle bir tavır partiyi bölmek olmayacak, safranın temizlenmesi olacaktır. Ve çekilecek sancıları azaltacaktır.
Birinci problemin çözümü, milli önyargıların çözülmesiyle mümkündür. Bu konuda militan bir mücadele yükseltilmek zorundadır. Sovyet Cumhuriyetleri’nin ilişkileri ve konumları örnek alınabilir. Gerek ekonominin, gerekse sosyal ilişkilerin düzenlenmesinde, böyle bir yola karşı eleştirilerin boşa çıkartılması, engellerin kaldırılması, sanıldığı kadar zor olmayacaktır.
İkinci sorun yani kitle gücünün kullanılmaması, iktidar olmanın rahatlığı ile ilgilidir. İktidar olmanın avantajı, militan kitle ruhunda bir düşmeye yol açarsa, uluslararası proletarya mücadelesinde oluşacak yaraları sarmak çok zorlaşır. Devletin güçlenmesi, sosyal refahın yükseltilmesi, sosyalist ülkeler açısından amaç değildir. Amaç, kapitalizmin dünya çapında kökünün kazınmasıdır. Bu mücadelede de proetaryanın kimi müfrezelerinin elinde devlet silahının bulunması, militan kitle mücadelesini güçlendirip geliştiriyorsa bir anlam taşır.
Komünist partilerin uluslararası bir organizasyondan yoksun oluşu ve partiler arası ilişkilerin olumsuz durumundan, emperyalizm demagojilerinin dolaysız rolü vardır. Emperyalizmin politik saldırı ve demagojilerini boşa çıkarmanın rolü, öyle olmadığımızı ispatlamak için ne uluslararası çapta örgütsüz kalmak ne de “düşmalarımızı sevindirmemek” gerekçesiyle, eleştiri silahını rafa kaldırmak olabilir. Sosyalist sistem ve işçi sınıfı partileri bu saldırıları, mücadelenin gereklerini yerine getirerek püskürtebilirler. Düşmanlarımıza “demagoji malzemesi” olsa da ne uluslararası bir organizasyondan ne de aramızdaki ayrılıkların, dünya proletaryası nezdinde tartışılıp gereklerinin yerine getirilmesinden geri durabiliriz.
*1981 Baharında İsrail güney Lübnan’ı işgal ederek, Filistinlilerin yaşadığı Sabra ve Şatilla yerleşim yerlerinde büyük bir katliam yapmıştı.