Uzun yıllar boyunca Ermenistan ile Azerbeycan arasındaki gerilim, büyük ölçüde Rusya’nın kontrolü altında yönetiliyordu. Ancak son dönemde dengeler adım adım değişmeye başladı. Karabağ sorununda Türkiye’nin Azerbeycan’a verdiği aktif destek ve İsrail’in sağladığı teknik yardımlar sonucunda Karabağ meselesi Azerbeycan lehine çözüldü. Bu durum, iktidarının en kritik günlerini yaşayan Paşinyan’ın Azerbeycan’la uzlaşmaya hazır hâle gelmesiyle farklı bir aşamaya taşındı.
Rusya bu süreci yeterince etkin biçimde yönetemedi. Ermenistan, Moskova’dan uzaklaşma eğilimi hızlandırdı. Gürcistan’da Mayıs 2025’te düzenlenen NATO tatbikatına gözlemci olarak katılması da bu yönelimin önemli bir göstergesi oldu. Öte yandan Rusya’nın bir Azerbaycan yolcu uçağını hatalı biçimde düşürmesi iki ülke arasındaki gerilimi tırmandırdı. Moskova, Azerbaycan diasporasına baskı yaparken Bakü, Ukrayna’ya desteğini artırdı. Rusya’nın Azerbaycan’ın Ukrayna’daki enerji tesislerini vurmasıyla tansiyon daha da yükseldi.
Tam da bu ortamda, önceden hazırlanmış olan Ermenistan-Azerbaycan uzlaşma metni, Beyaz Saray’da Trump, Paşinyan ve Aliyev’in katılımıyla gösterişli bir şekilde parafe edildi. Anlaşma kapsamında Ermenistan topraklarında 99 yıllığına Zengezur Koridoru oluşturuldu. Bazı pürüzler bulunsa da toplantıdaki gösterişli kutlamalar koridorun fiilen ABD kontrolünde olacağını ortaya koydu. Türkiye’nin “Turan Koridoru” adını verdiği bu hattın işletmesini ise ABD üstlenmiş oldu
Uzlaşma metninin parafe edilmesinden sonra Rusya’dan henüz ciddi bir tepki gelmedi. Ancak İran çok sert bir açıklama yaparak koridorun işlemesini engellemek için her türlü adımı atacaklarını ilan etti. Bu hızlı değişimin temelinde Ukrayna savaşıyla birlikte Rusya’nın ciddi güç kaybına uğraması yatmaktadır. ABD’nin bu hamlesi henüz başlangıç olsa da sürecin nasıl gelişeceğini zaman gösterecek. Ancak şimdiden Rusya’nın bu yeni dengede önemli kayıplar yaşadığı kesindir. Durum 2008’deki Gürcistan Savaşı’ndan farklıdır. O yıllarda Rusya yıkılış sonrası en zor süreci geride bırakmış, hatta “çok kutuplu dünya” söylemiyle Batı’ya meydan okuyabilmişti. Bugün ise Ukrayna savaşıyla büyük bir yıkıma uğramasa da, Batı’nın güçlü kuşatması ile karşı karşıyadır
ABD’nin Zengezur Koridorunu sahiplenmesini mümkün kılan temel unsur, Rusya’nın bu yıpranmışlığıdır. Ancak bu aynı zamanda İran’ın da kuşatılması anlamına gelmektedir. Nitekim bir ABD’li yetkilinin ifadesiyle, yeni tablonun kaybedenleri Rusya, İran ve Çin’dir.
ABD, bu adımla küresel güç dengesinde hedeflerine biraz daha yaklaşmış görünüyor. Ayrıca bölgede İsrail’in etkisinin artması da kaçınılmaz hâle geliyor.
Orta Doğu’dan sonra ABD, Güney Kafkasya’da da yüksek gerilimli yeni bir bölge yaratmış durumda. Türkiye ise bu gerilimin tam ortasında yer almaktadır Suriye üzerinden yaşanan gelişmeler Ankara‘yı zaten sorunlu alanların içine çekmekteydi; buna Güney Kafkasya‘daki kaçınılmaz krizler de eklenecektir. Trump‘ın ani hamleleri gösterişli görünse de küresel güç dengelerinin gerçekliği nedeniyle ömürlerinin uzun olmayacağı açıktır. Yine de dünyayı saran ateş çemberi büyümeye devam etmektedir. Bu nedenle Zengezur Koridoru’na atılan imzalar tamamlanmış bir sürecin değil, yeni bir gerilim bölgesinin fitilinin ateşlediğinin habercisidir.