Mecliste PKK’nin silah bırakma süreciyle ilgili kurulan komisyon çalışmalarına devam ediyor. Silah bırakma sürecinin yasal çerçevesinin oluşturulması amacıyla kurulan komisyon önemli bir sembolik anlama sahip olsa da tek başına kadim Kürt Sorunu’nun köklü çözümünü sağlayacak bir yeniden inşaya öncülük edecek bir kapasiteye sahip değildir.
Komisyonda çalışmaları sadece silah bırakma sürecinin hukukunun oluşturulmasına sıkıştırmak isteyen iktidar bloğuyla perspektifi giderek demokratikleşme yönünde geliştirmeye çalışan demokrasi güçleri arasında bir mücadele ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu açıdan faşizme karşı mücadele noktasında ortaklaşan partilerin komisyonda güçlü bir biçimde temsil edilmesi olumlu bir gelişmedir.
Özellikle CHP’nin üzerinde komisyona katılmama konusunda basınç oluşturmayı önemli bir politik taktik haline getirmeye çalışan kesimler, İYİP ve ZP, Kürt Sorunu’nun barışçıl çözümü konusundaki girişimleri itibarsızlaştırmayı ve böylece de Saray Rejimi’nin manevra alanını genişletmeyi hedeflemektedirler. İktidar milliyetçi tepkilerin seviyesini yürütülen pazarlıklarda demokratik talepleri reddetmek ve Kürt tarafını son derece sınırlı bir açılıma razı ettirmek için etkili bir biçimde kullanmaktadır. Cezaevinden apar topar bırakılan Ümit Özdağ’ın faşizme karşı muhalefet cephesini bölmek ve barışa karşı ırkçı ve şoven cepheyi tahkim etmek noktasındaki kararlı tutumu not edilmelidir. Oluşan bu basınç aynı zamanda CHP ile DEM Parti arasındaki ittifak zeminini de parçalamak ve Kürt Halkını yalnızlaştırmak amacını gütmektedir. Erdoğan’a 2023 seçimlerini hediye eden muhalif görünümlü milliyetçiler bir kez daha reislerine hizmet çabasındadırlar.
Benzer biçimde bu milliyetçi cephenin soldaki uzantıları görünümündeki başta TKP olmak üzere kimi çevreler de barışçıl çözüm arayışlarını birçok akla ziyan komplo teorisiyle ilişkilendirerek DEM Parti’yi sosyalist ittifaklarından ve özellikle Alevi halkımızdan izole etme çabasındadırlar. 19 Mart sonrası sokak hareketlerinde dahi sosyalistlerle hegemonya mücadelesine giren ırkçı ve şoven grupların sola yakın tabandaki derinliği de bu girişimlerle daha da artmaktadır. Düzenin solu “eşit vatandaşlık”, “yerel demokrasi” gibi talepleri dahi yıkıcı ve bölücü başlıklar olarak kodlayarak sosyalist ve devrimci hareketin sömürgecilik konusundaki tarihsel kazanımlarını halkımızın zihninden kazıma çabasına soyunmuşlardır. Bu sosyal-şoven yaklaşımlarla ideolojik mücadeleyi diri ve güncel tutmak günün önemli devrimci görevlerindendir. “Faşizmle iş birliği yapılıyor” yaygarasıyla faşizmin ekmeğine yağ sürenlerin ipliğini pazara çıkarmak boynumuzun borcudur.
Komisyona ve özellikle AKP’ye bunca yaşanan çökertme çabalarına rağmen hala anlamsız bir aşırı iyimserlikle yaklaşan, halkların düşmanı emperyalist ABD’nin rolünü barışçıl ve yapıcı olarak göstermeye çalışan, Gazze’deki soykırımı önemsiz bir detay olarak gören liberal yaklaşımların varlığı karşısında da şovenizme gösterilen katı ve kararlı tutumun sürdürülmesi de dönemin bir başka kilit görevidir.
Komisyon aslında 2015 sonrasında uygulanan Çökertme Planı’nın çöküşünün resmen kabul edilişinin bir sonucu olarak ele alınmalıdır. Ancak bu yapının çalışmalarının istenildiği gibi demokratikleşme yönünde genişleyebilmesi benzer komisyonların halkın demokrasi ve devrim güçleri tarafından ülkenin dört bir yanında kurulması; bunların barış, eşitlik ve ekmek taleplerini güçlü bir biçimde ortaya koymalarının sağlanması, halkın sürecin seyircisi olmaktan çıkıp bilfiil ipleri eline alma iradesini sergilemesiyle mümkün olacaktır.
SODAP olarak tüm devrim, demokrasi ve halk güçlerini faşizme karşı kararlı duruşu, Kürt Halkının onurlu barış ve emekçilerin insanca yaşanacak ücret taleplerini de etkili bir biçimde sahiplenerek güçlendirmeye; her açıdan çok daha aktif ve belirleyici bir tutum almaya davet ediyoruz.