Kapitalist ekonomiler üzerindeki kara bulutlar çoğalıyor. Piyasalara genel bir güvensizlik hakim. IMF ve OECD Şubat sonlarında yayınladıkları raporlarda ayrı ayrı dünya ekonomisindeki büyüme düşüklüğüne parmak basarak yıllardır ilk kez devlet müdahalesi önerisinde bulunuyorlar. “Uygulanmakta olan parasal ve finansal düzenlemeler büyümeyi canlandırmaya yetmiyor, devletler bu konuya el atmalı, ekonomiyi canlandırıcı teşvik paketleri açıklamalıdır.” deniyor
Geçtiğimiz hafta sonu G-20’lerin Finans Bakanları ve Merkez Banka Başkanları büyümedeki azalışı tartışmak ve önlemler almak için Çin’de bir zirve gerçekleştirdiler. Dünya ekonomisine hakim bu tehlikeye karşı ne yapacaklarını ve ortak neler yapabileceklerini görüştüler. İngiltere’nin AB’den ayrılmasını bir tehlike olarak gösterdiler. AB’nin yaşadığı göçmen krizinin büyümeyi daha da geri çekmesine karşı uyarılar yapıldı. Çin’e baskılar arttırıldı. Ama ortak bir eylem planı ortaya çıkmadı. IMF ve OECD önerileri dikkate alınmadı.
Her ülke başka telden çaldı. ABD Finans Bakanı, devlet teşvikleri derken diğer iki büyük ülke Çin ve Almanya buna karşı çıktı. AB’nin en güçlü ülkesi Almanya Güney Avrupa ülkelerinin kemerlerini sıkmalarından taviz vererek Syriza ve Podemos gibi sol güçlerin savunduklarına boyun eğecek değildir. Japonya zaten yıllardır kaçıncı teşvik paketini açıkladı ve hala bir sonuç alamadı. Çin ise ne zamandır tüketimi kışkırtma reformları sözü veriyor. Ama buna rağmen bunu Batı’nın istediği gibi değil kendi ilkelerine göre yapmaya çalışıyor. O da yeterince işe yaramıyor. İşsizlik artıyor. O nedenle son zamanlarda Çin bankaların bulundurması gereken teminat miktarını azaltarak yatırımları canlandırma yoluna girdi ama şimdilik bir sonuç yoktur.
Sonuçta zayıf büyümeyi canlandırıcı ortak bir karar alınamadı. Ortak karar yerine sözler verildi. Her biri rekabet için ülke para birimleri ile oynamayacakları sözünü verdi. Mal değerini başka para birimleri karşısında düşürerek ihracatı canlandırma yoluna girilmeyecektir. Bunun içinden çıkılmaz, sonuçta başlatan ülkeye geri dönen bir kısır döngü yaratarak herkese zarar verdiğini biliyorlar. Birkaç ay önce yuanı düşüren Çin bunu bir daha yapmama sözü verdi.
Çin dünyada ekonomisi büyüme gösteren parmakla sayılı ülkelerden biridir. Ama toplantının üstünden daha 48 saat geçmedi ki yuan dolar karşısında değer kaybetti. ABD borsaları da bir hafta dümdüz kaldı. İngiliz poundu euro karşısında değer kaybediyor. Bizim ülkemizde de lira dolar ve diğer yabancı paralar karşısında değer kazanmaya başladı. Yani G-20’lerde verilen söze pek kimsenin inandığı yoktur. Genel olarak yatırımcılar dünya genelinde çekingen davranıyor güvenli liman dolar bile eski cazibiyetini kaybediyor. Altın daha çekici hale geliyor. Fiyatı tırmanıyor.
Faiz oranlarının yıllardır seyrettiği düşüklüğe rağmen yatırım yapılmıyor. Japonya’da eksi faiz var ve hala üretim canlanmadı. Yatırım yapılmamasının temel nedeni talep eksikliğidir. Yeni liberal politikalar ile refah toplumu bir kenara atıldı. İşsizlik arttı. Kitleler halinde insanlar işten çıkarıldılar. Tüketimi kışkırtmak için bol keseden kolay krediler verildi. Şimdi bir yanda borçlu halk kitleleri ve diğer yanda devasa çok uluslu şirketler ile korkunç bir gelir dağılımı dengesizliği içine girdik. Basın her gün ödenmeyen kredi borcu miktarının kaç milyonlara vardığını yazıyor. Alarm çanları çalıyor. Tüm dünya ekonomileri genel olarak böyledir.
Bu ortamda devletler neden teşvik paketleri açıklamaktan çekiniyorlar? Çekiniyorlar çünkü devletler de borçludur. Çoğunun iç ve dış borçları rekor seviyelerdedir. Yeni liberal politikalar ile tüm kamu malları, taşlar topraklar satıldı. Herşey özelleştirildi. Zenginlerin vergi oranları düşürüldü. Yolunmuş tavuk devlet yatırımları teşvik için nereden ne bulacaktır? Para basmanın 2. Dünya Savaşı’nda nelere yol açtığı hala halkların bilinçlerindedir. Yani tüketimi arttırmak için devletlerin müdahalesi dönemi bitmiştir.
Yeni liberal politikaların sonucunu bir on yıl önce Latin Amerika’da gördük. Şimdi tüm dünya bu noktaya doğru ilerliyor. IMF ve OECD de bu tehlikeyi gördüğü için devlet önerisini getirerek şimdiye kadar savunduklarından bir u dönüşü yapıyorlar. Ama dünya devletlerinin bunu yapacak gücü kalmadı. ÇUŞ’lar da semirecekleri kadar semirdiler. Davos zenginler konferansı da yeni teknolojik yatırım için bir çözüm üretemedi. Bu talep kıtlığında daha verimli, robotların çalıştığı bir dünya onların istediği pazarı açamaz. Sonuçta her ülkenin kendi başının çaresine baktığı müthiş bir pazar kapma savaşının giderek daha da sıcak savaşa dönüştüğü bir ortama doğru yelken açtık. Zaten ülkemizin güneyinden ve Ortadoğu’dan barut kokuları çoktan büyük kentlerimize vardı bile.
[button link=”http://www.sodap.org/ayse-tansever-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]