Taksim’de Eylem: “Operasyonlar Durdurulsun!”
Son süreçte Kürt Halkına yönelik olarak tırmandırılan saldırılar Taksim’de protesto edildi. İçerisinde SODAP’ın da yer aldığı Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu ve İstanbul Demokratik Kent Konseyi tarafından düzenlenen eylemde DTK’nın Demokratik Özerklik kararı da selamlandı.
23 Temmuz Pazar günü saat 17.00’de Taksim Tramvay Durağı’nda bir araya gelen kitle, “Operasyonlar Durdurulsun, Demokratik Özerkliği Selamlıyoruz” yazılı bir pankart açtı. Eylemcilerin İstiklal Caddesi’ne doğru yürüyüş girişimi TOMA ve çevik kuvvet polisinin ablukasıyla engellendi. Polisin Taksim çevresinde tüm sokak başlarında da yığınak yaptığı görüldü. Bunun üzerine kitle bir süre oturma eylemi gerçekleştirdi. Eylem boyunca “Operasyonlar Durdurulsun”, “Yaşasın Halkların Kardeşliği”, “Baskılar Bizi Yıldıramaz”, “Eşitlik, Kardeşlik, Demokratik Özerklik”, “Faşizme Karşı Omuz Omuza” sloganları atıldı. Oturma eyleminin ardından yapılan basın açıklamasında Kürt halkına karşı yükseltilen saldırılara karşı ortak mücadelenin yükseltileceği belirtilirken, Demokratik Toplum Kongresi’nin aldığı “Demokratik Özerklik” kararı selamlandı. Blok ve Kent Konseyi’nin düzenlediği eyleme Partizan, Mücadele Birliği, BDSP ve Alınteri de destekçi olarak katıldı. Eylemde yapılan basın açıklamasının tam metni şöyle:
“Zorbalığın hükmünü konuşturduğu bu günlerde boğulmak istenen sesimizi duyurmak, isyanımızı haykırmak için yine alanlardayız.
Öncelikle Muş Bulanık’ta bedenini ateşe vererek gerçekleştirdiği feda eylemiyle şehitler kervanına katılan Kürt halkının yiğit evladı Evrim Demir yoldaşımızın yüce anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. O’nun bizlere bıraktığı vasiyet doğrultusunda mücadelemizi büyütmek, uğruna canını verdiği barışa, kardeşliğe ve özgürlüğe yürümek boynumuzun borcudur diyoruz.
AKP Hükümeti’nin ve devletin “demokratik açılım” palavralarının ardından gelinen aşamada tekçi, inkârcı anlayış yine kendisini bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. PKK’nin ilan ettiği ateşkes kararına rağmen devletin ardı arkası kesilmeyen askeri ve siyasi operasyonlarıyla iradesi kırılamayan Kürt halkı, demokratik taleplerini ısrarla ve tüm gücüyle savunmaya devam etmiştir. Bu kararlılık karşısında Başbakan Erdoğan’ın “Kürt sorunu yoktur” açıklaması, açılım politikalarının nasıl bir aldatmaca ve oyalamaca taktiğinden ibaret olduğunu gözler önüne sermiştir. Asıl niyet, Kürt Özgürlük Hareketi’nin tankla, topla tasfiyesidir. Cumhuriyet’in tarihi boyunca devletin ezberi budur ve AKP Hükümeti de bu ezberi tekrar etmekten öteye bir anlayışa sahip değildir. Aldatılmak istenen aldanmayınca maskeleri düşmüş, geriye “tanklı, toplu, gazlı, zindanlı AKP demokrasisi” kalmıştır.
Seçim sürecinde Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloğu’nun önüne onca antidemokratik uygulamanın yanı sıra bir de veto engeli dikilmiş, halkın adaylarına meclis yolu kapatılmıştır. Halklarımızın sergilediği ortak kararlı tutum sonucu veto engeli aşılmıştır. Ardından Bloğun seçim başarısı sonucu paniğe kapılan devlet ve AKP, halkın oylarıyla milletvekilliği hakkı kazanan Hatip Dicle ve 5 KCK tutuklusuna yine bir operasyonla meclis yolunu kapatmıştır. Bu durum karşısında halklarımızın sokaktan yükselttiği tepkisi, “AKP demokrasisi”nin zincirlerinden boşanan saldırısıyla yanıt bulmuştur. Zaten hiç aralık vermeyen askeri ve siyasi operasyonlar, seçim sürecindeki saldırılara eş zamanlı olarak büyük bir hız kazanmıştır.
Bu saldırıların ABD başta olmak üzere emperyalistlerin Ortadoğu’ya yönelik müdahale sürecine denk gelmesi dikkat çekicidir. Ortadoğu halklarının yoksulluğa ve zorbalığa karşı yükselttiği isyan dalgası karşısında Libya müdahalesiyle birlikte emperyalist saldırı başlamış, Türkiye bu saldırı sürecinde işbirlikçilik rolüne soyunmuştur. Şimdi ABD’nin gözü Suriye’dedir. Suriye müdahalesi sürecinde ABD ve Türkiye arasında yoğun bir diplomasi trafiği yaşanmış, Türkiye’nin işbirlikçilik rolü daha da derinleştirilmiştir. Yürütülen kanlı pazarlıklarda Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiyesi noktasında anlayış birliğine varıldığı, yaşanan son gelişmelerle birlikte açığa çıkmıştır.
En ufak bir demokratik hak talebi görmezden gelinen, boğulmaya çalışılan Kürt halkı, kendisine tanınmayan hakları fiilen yaşama kararı almıştır. Demokratik Toplum Kongresi’nin 14 Temmuz günü ilan ettiği “Demokratik Özerklik” kararının anlamı budur. Kürt halkı, artık demokratik haklarını talep etmek noktasından çıkmış, demokratik haklar temelinde bir yaşamı kendi coğrafyasında inşa etme sürecini başlatmıştır. Devletin tekçi, inkârcı, zorba anlayışı karşısında dizleri üzerinde uzlaşmayı reddeden Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını kullanma iradesini destekliyoruz.
“Demokratik Özerklik” kararının hemen ardından Kürt halkına yönelik saldırılar yeni bir boyut kazanmıştır. Son olarak Silvan’da henüz açıklığa kavuşmamış bir nedenle yaşanan asker ölümleri fırsat bilinerek şovenizm körüklenmiş, BDP binalarına ve Kürtlere yönelik saldırılar devlet eliyle kışkırtılmıştır. Linçler yine güncel bir konu olarak karşımızda durmaktadır. Kürt sanatçı Aynur Doğan, Kürtçe ezgilerini seslendirdiği için saldırıya uğramıştır. Bu gözü dönmüş saldırganlık, Samsun’da 16 yaşında bir köylü gencin gerilla olduğu şüphesiyle kurşun yağmuruna tutularak öldürülmesi noktasına varmıştır. Kalemi kanlı holding basını, yalan bombardımanıyla gerçekleri ters yüz etmekte, savaş kışkırtıcılığı yapmaktadır. Bu saldırı dalgası, devletin ve şu an mecliste yer alan tüm düzen partilerinin ortaklığıyla yürütülmektedir. “Yeni ve demokratik bir Anayasa” yapma iddiasında olan meclis, bu haliyle tam bir “ırkçı, milliyetçi savaş cephesi”ne dönüşmüştür.
Bizler, devrimciler, sosyalistler, komünistler ve gerçek demokrasinin savunucuları olarak barış, kardeşlik ve özgürlük için ortaklaştırdığımız mücadelemizi yükselteceğimizi ilan ediyoruz. Kürt halkının demokratik haklar temelinde bir yaşamı inşa etme hakkı bulunduğunu vurguluyor, “Demokratik Özerklik” kararını en içten duygularımızla selamlıyoruz. Bir kez daha tüm gücümüzle ve kararlılığımızla haykırıyoruz:
Kürt Halkına Yönelik Askeri ve Siyasi Operasyonlar Durdurulsun!
Kürt Halkının Siyasi Temsilcileri Serbest Bırakılsın!
Yaşasın Halkların Kardeşliği! Biji Bıratiya Gelan!”