[email protected]
SODAP SODAP SODAP
  • Anasayfa
  • Tarihimiz
    • Dr. Hikmet Kıvılcımlı
  • SODAP
    • Neden SODAP?
    • Program
    • Tüzük
    • Kurumsal Kimlik
    • Arşiv
      • 2021
      • 2020
      • 2019
      • 2018
      • 2017
  • Açıklamalar
  • Yayınlar
    • Sosyalist Dayanışma Dergisi
    • Direniş Dergisi
    • Yol Dergi
  • İletişim
  • Bağış Yap
SODAP'a Katıl
  • Home
  • /
  • Ayşe Tansever
  • /
  • İspanya’da Gençlerin İsyanı: “Öfkeliler” / Ayşe TANSEVER

İspanya’da Gençlerin İsyanı: “Öfkeliler” / Ayşe TANSEVER

14 Haziran 2011

İspanya’da Gençlerin İsyanı: “Öfkeliler”

Ayşe TANSEVER

9 Haziran 2011

Avrupa hem iklim olarak hem de politik olarak sıcak bir bahar yaşadı ve yazın daha da sıcak yaşanacağının işaretleriyle dolu.

Yunanistan’ı kurtarmak için yetkililer toplantı üstüne toplantı yaparken Parlamento binası önünden gençler ve yaşlılar ayrılmıyorlar. Gürcistan’da “gül devriminden” bıkan insanlar sopalarla başbakan taraftarları ile çatışıyor. Ukrayna skandallarla çalkalanıyor. Batının şimşekleri hep üstünde olan Beyaz Rusya ekonomik bir kriz içinde, IMF’den yardım isteyip istememeyi tartışması bile basında fırtınalar kopardı.

Yunanistan, İrlanda ve Portekiz’den sonra şimdi de İspanya için yardım paketleri gündemde. İspanya’da seçimler öncesi, bir anda 150 kentte çadırlar kuruldu. Gençler seçimlerdeki partilere oy verilmemesi için direnişe başladılar. Seçimlerin bitmesine rağmen bu çadırlar hala devam ediyor. Kurulan halk meclisleri çalışmalarını sürdürüyor. “Arap Baharı’nın” Avrupa’ya yayılacağı söylentileri var. İspanyol çadırlarına destek için Paris, Atina, Belçika, İtalya’da gösteriler yaşandı.

Avrupa’da esen bu sıcak rüzgârlar, geçtiğimiz yıl neredeyse tüm AB ülkelerinde görülen eğitim ve sosyal harcamaları kısma reformlarına karşı yaşanmıştı. On binler, yüz binler sokaklara dökülmüşlerdi. Kolluk kuvvetleri ile çatışmalar yaşanmıştı. Ama o gösteriler sönüp bitti. Şimdi daha değişik bir karakterde yeniden başlama işaretleri var. Başta yeni liberal politikaların kabulüne karşı olan gösteriler, şimdi sonuçlarına karşı daha kararlı ve daha şiddetli bir şekilde yeniden başlayacak gibi görünüyor. Hedefler genişliyor öfke artıyor. Havalarla birlikte politik yaşam da ısınıyor.

M15

Avrupa’da ilk çadırlı protesto İspanya’da başladı. Mısır Tahrir Meydanı, Yemen üniversite girişinde, Bahreyn’de olduğu gibi İspanya’da da 22 Mayıs seçimlerinden önce, 15 Mayıs günü adlarına “M15” denilen binlerce genç internet aracılığı ile bir araya gelip sokaklarda gösteri yaptı. Arkasından içlerinden 40 kişi Madrid’in Taksim’i diyebileceğimiz Plaza del Sol Meydanı’nda çadır kurup gecelemeye karar verdiler.

Sayıları kısa zamanda yüzleri, binleri buldu ve diğer birçok İspanya kentine yayıldı. Seçimlerin bitmesine rağmen meydan bir çadır alanı halini sürdürüyor. Barselona, Seville, Valansiy, Logrono ve diğer önemli kentlerin meydanlarında da aynı türden çadır kampları kurulmuş durumda. İspanya’da 150 kent alanı işgal altındadır. Binlerce genç ve yaşlı buralarda yaşamaya başladı. Elbette batının boyalı basını bunları vermiyor.

İspanya’da olaylar 15 Mayıs günü seçimler öncesi başladığı için protestocular M15 olarak anılıyorlar. Kimi zaman kendilerini “Öfkeliler” (indignados) de diyorlar. Hedefleri de onlara başka bir isim getiriyor “Hemen şimdi, gerçek Demokrasi!” Protestocular, ülkelerinde gerçek demokrasi olmadığını ve iktidarların halkın çıkarları ile ilgilenmediğini, varsa yoksa zengin insanların çıkarları doğrultusunda politika yaptıklarını söylüyorlar. “Banka ve büyük şirketler, politikacılarla halkın arasına girdi” diyorlar. Bu nedenle öfkeliler. Öfkelerini duyurmak için kalıcı bir eylem biçimine başladılar.

Çadır Alanı

Çadırların kurulduğu alan akşama doğru saat 8 civarı kalabalıklaşıyor. Her gece 20-25 bin insan toplanıyor. Her gece daha kalabalıklaşıyor. Gece yarısı 02.00’den sonra çoğu evine gidiyor ve 3 ile 5 bin insan burada geceliyor.

M15 çadır alanı gerçekten tatil yerlerinde rastlanan türden bir çadır alanı. Geniş bir meydanda kurulmuş. Anlatıldığına göre içeri girince bir düzen ve ihtiyaçları karşılamak için birçok şey olduğu görülüyor. Düzenli ve kâr amacı gütmeyen bir mutfakta, protestoculara karınlarını ucuz bir şekilde doyurma olanağı sağlanıyor. Çocuklu annelerin katılımını sağlamak için çocuk oynama yerleri kurulmuş. Ayrıca bir kitaplık var. Günlük gazeteler ve kitaplarla dolu. Protestocular burada okuyup aralarında tartışıyorlar. Çadır alanı aslında teorik ve pratik bir okul haline dönüşmüş.

Alanda avukatlık hizmeti de veriliyor. Yasal sorunları olanlar bu standa gelip danışıyorlar. Temizlik ve görev paylaşım komiteleri aracılığı ile meydanın temiz tutulması ve diğer işlerin bölüşümü planlanıyor.

Alanın bir köşesinde basın standı var. Burada göstericiler amaçlarını ve düşüncelerini anlatıyorlar. Bilgisayarlara yükleme, basını bilgilendirme burada yapılıyor. Ayrıca geceleri battaniye dağıtmaktan, tıbbı ilk yardıma kadar her şey düşünülmüş. Yetkili kişiler burada görevlendiriliyorlar. Alanda resim ve sanat atölyeleri kurulmuş. Burada kendi pankartlarını ve sloganlarını, dünyaya duyurmak istedikleri şeyleri yazıyorlar.

Protestonun başladığı ilk günlerde basın bunları “içki içmek için parti yapan gençler” olarak tanımlamış. Hemen meclislerini kurmuşlar, tartışarak çadır alanında içki içilmesini yasaklamışlar. Bir yasak daha var. Çeşitli partilerin ve kurumların reklam ve tanıtım panolarını istemiyorlar. Çünkü kendilerinin herhangi bir siyasi eğilimlerinin olmadığını söylüyorlar. Çeşitli atölyelerde tartışıyor ve kendilerini geliştiriyorlar.

Talepler

Göstericiler daha ilk gün, birkaç dilde yazılmış bir manifesto çıkardılar. Hedef ve özlemlerini yazmışlar. Sonuç kısmında şöyle deniyor: “Etik bir devrime ihtiyacımız var. Parayı insanlardan daha değerli bulmak yerine para bizim hizmetimizde olmalıdır. Bizler insanız, meta değiliz. Ben niçin, kimden satın aldığım şey değilim” diyerek kapitalizmin her şeyi metalaştırmasına baş kaldırıyorlar. (Spain’s ‘Real Democracy Now’ Movement aljazeera.net 30 Mayıs 2011 Caniel F Rivera)

Manifesto’daki talepleri Pepe Escobar’dan şöyle özetlemek mümkündür. “Göçmenlerin seçim hakları olmalıdır. Gerçekte İspanya’da seçim reformu yapılmalıdır. Kamu bütçelerinde daha çok söz hakkımız olmalıdır, politik ve ekonomik reform gereklidir. Üst gelir guruplarından alınan vergi arttırılmalıdır. Asgari ücret yükseltilmelidir. Finans kapital ve büyük bankalar daha iyi denetlenmelidir.” (Arab spring conquers Iberia, 25 Mayıs 2011 atimes.com)

Manifestoda taleplerinin nasıl çözüleceği konusunda açık bir belirleme yok. İktidardaki Sosyalist partiyi alaşağı etmek de istemiyorlar. Sadece kendilerini görmelerini, düşüncelerini değerlendirmelerini istiyorlar.

Öfkeliler, sistemi sorgulamıyorlar. “Bu bize karşı bir sistem değil” diyorlarsa da Pepe Escobar orijinal manifesto’da İspanyol politik sınıfın tamamının ve finans kapitalle bağları nedeniyle şirketlerin yerildiğini yazıyor. IMF, NATO, AB ve Dünya Bankası gibi kurumlara öfkeyle bakıyorlar.

İspanya’da halkları seçim öncesi sokaklara döken, çadırlara mahkûm eden ekonomik sistem hiç bilinmedik bir şey değil. İspanya AB topluluğuna girdiğinden beri yeni liberal politikalar sonucu hep bildik şeyler oldu. Fiyatlar arttı ama ücret ve maaşlar artmadığı gibi %15 oranında düşürüldü. Rekabet edemeyen şirketler kapandı ve işsizlik arttı. %21’e ulaşan olan işsizlik oranı genç nüfus için %45’in üzerinde. Ayrıca sosyal harcamaların kesilmesi ve özelleştirmeler sonucunda sağlık ve eğitim hizmetlerinden herkes yararlanamıyor. Sonuç, yakından tanıdığımız gerçekler: Yoksulluk, açlık… Ayrıca İspanyolların çoğu işi dışında evini de kaybetmiş durumda. O nedenle sokakta ya da yaşanmayacak yerlerde kalan insan sayısı artmış. Eylemcilerin talepleri de buralardan çıkıyor.

“Birçok talep var, meclisler bunları sürekli geliştiriyor ve üstünde çalışıyorlar. Çok geniş bir yelpaze oluşturuyorlar. Taleplerin bazıları, yeterince devlet çocuk bakımevleri açılması, anayasada garanti altına alındığı gibi herkese yaşanabilir bir konut sağlanması ya da sadece uygun iş bulunmasının ötesinde aynı zamanda iş garantisi gibi son derece somut talepler. Diğerleri ise seçim yasası reformu, yolsuzluğa karşı önlemler ya da cumhuriyetin kurulması için referandum yapılması.” (Signs of a Spanish Spring, z.net. Sam Robson, 26 Mayıs 2011)

Örgütlenme biçimi

İspanya öfkelilerini okudukça 2001 Arjantin ayaklanması sırasında yaşananları hatırlamak çok olası. Aynı oradaki gibi eylemciler ilk günden başlayarak meclisler kurmuşlar. Bir genel meclis var. Tüm kararlar burada alınıyor. İsteyen herkes katılabiliyor.

“Her şey genel meclis ile örgütleniyor. Sonra bunlar hareketin ihtiyaçlarına göre, örneğin gelecek eylemlerin planlanması, yiyecek, haberleşme vs için başka komiteler kuruyorlar.

“Meclisler herkese açık ve yüzlerce insandan oluşuyor. Bir anlamda kitle sayısı bir sorun. Her sorunun çözümünde daha ayrıntılı çalışmak için çeşitli komisyonlar kuruluyor. Ama bunlar da herkesin katılımına açık…

“Önce bunların sadece gençlerden oluştuğu izlenimi verildi. Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu doğru ama her yaş grubundan insan var. Örneğin ben bir öğretmenim ve 50 yaşlarındayım ya da benim okulumun en az 10 çalışanı var burada.” ( Z.net. 26.Mayıs 2011)

Her bir meclisin altında küçük meclisleri ya da komiteleri var. Her biri ayrı sorunlara göre kurulmuş. Tek bir günde, yalnız Madrid mahalle ve belediyelerinde 120 tane meclis kurulmuş. Binlerce insan katıldı. Merkezdeki mecliste 800 insan var.

“Mario, protestoları meydanın dışına taşıma planları olduğunu ve kentin her bir mahallesinde “sıradan insanlarla” çalışmayı, komiteler örgütlemeyi, meclisler kurmayı düşündüklerini söyledi ve Fransa ve Londra komiteleri ile bağlantı içinde olduklarını ekledi.” (aktaran Daniel Fivera. Aljazeera.net 30 Mayıs 2011)

Komiteler çeşitli konulara göre de ayrılıyor. Örneğin ekonomik, politik vs.

İspanyol eylemciler örgütlenme biçimleri açısından da Arjantin deneyini hatırlatıyorlar. “Kendi kendine örgütlenen ve “horizontal” yani harekette hiçbir hiyerarşinin ve politikacıların olmadığı bir örgüt olsun dedik… Şimdi şöyle bir gelişme oluyor. Hareket merkezden etrafa doğru yayılıyor ve insanlar mahallelerine gitmek istiyorlar. İnsanlar burada kalmaya karar verdiler ama aynı zamanda mahallelerine gidip sorunları çözmek istiyorlar. Örneğin evini kaybeden yığınla insan var, bunlar sokakta kalmasın, sorunları çözülsün isteniyor. ” (wsws.org 31 Mayıs 2011)

İdeolojileri

“Bazıları sistemi reforme etmek isterken bazıları da sistemi tamamen değiştirmek gerektiğine inanan karışık gruplar. Genel olarak sistemin tabandan yukarıya değiştirmesi ve tabanın karar vermesi gerektiğini düşünüyorlar. Buradan ‘halkın politikleşmesinin gerekliğinin anlaşıldığı’ sonucunu çıkartabiliriz.

Barışçıllar ve şiddete karşılar. “Şiddet uygulayanlar dünya insanları değil bankacılardır” inancı yaygın. Asıl teröristlerin “ aylık 600 Euro ücret” ödeyenler olduğunu söylüyorlar.” (ay)

“Kapitalizm zenginler için iyi ama yoksullar için giderek kötüleşiyor… Bana göre sosyalizm iyi olurdu, çünkü o zaman eşitlik olurdu.” diyor Pedro ve ekliyor: “Eşitsizlik üzerine kurulu kapitalizm bunu istemezdi. PSOE’un (İspanya Sosyalist İşçi Partisi) Halk Partisi’nden (Popular Party) bir farkı yok. İyi hiçbir şey yapmıyorlar. Bana göre gerçek sosyalistler sokaktakiler, politikacılar değil.” Böyle diyerek, iktidardaki Sosyalist Parti’nin adından başka sosyalistlikle ilgisi olmadığının anlaşıldığını söylüyor. (wsws.org 30 Mayıs 2011)

Eylemciler, PSOE’nin kendi seslerini duyar ve güçlerini görürse politikalarını kendilerinden yana değiştirebileceğine inanıyorlar. O nedenle de iktidarı devirmek istemiyorlar, sadece parti ve sistem yeniden düzenlenirse kapitalizm ile sorunlarının çözülebileceğini düşünüyorlar. Ama içlerinde elbette sistem ufkunu aşmış olanlar da var.

Sendikalara bakış açılarında güvensizlik var. Juan, “Sendikalar işçileri unuttular. İnsanlar sendikalar tarafından korundukları düşüncesinde değiller. İspanya’ da her şeyin fiyatı attı ama ücretler Euro öncesi düzeyinde kaldı. Çalışma saatlerini arttırdılar. İnsanlar genel grev istiyor ama sendikalardan destek görmüyorlar. İnsanlar artık sokakta birbirleriyle politika konuşuyor, bazı şeylerin nasıl düzeleceğini tartışıyorlar.” (Juan wsws.org 30 Mayıs 2011)

Jose ekliyor: “Sendikaların çuvalla parası ve müthiş güçleri var ama neredeler?” Bu paraların politik sistemi desteklemeleri için iktidardan alındığı görüşündeler. Öfkeliler için parti kadar işçi sendikaları da bir umut olmaktan çıkmıştır.

Sonuç

Çadır kurma, Latin Amerika gibi kapitalizmin en çok sömürdüğü bölgede sık rastlanan bir eylem biçimidir. Şimdi bu tür protesto biçimi Arap dünyasından sonra İspanya’da karşımıza çıkıyor.

Çadır protestolarında yalnız genç yoksullar ve ufku kaybolmuşlar yok, her yaştan insan var. Halk Arjantin’deki gibi hem iktidarda olan hem de eski sol kesimdeki politikacılardan bir beklenti içinde değil. Bu, politik uygulamalardan hoşnut olmadıklarını gösteriyor ama aynı zamanda da kendi alternatiflerini koymakta acemiler. Karınların doyurulmasını, başlarını sokacak bir damlarının olmasını ve geleceklerine güvenle bakmak istiyorlar. Halk, bugünkü politikalarda bu ufku görmüyor ama kendisi de yenisini koyamıyor. Sosyalizmi de şimdilik kesin bir hedef olarak görmüyor ama onu en azından eşitlikçi bir sistem olarak algılıyor. Ancak onun değer yaratmadaki beceriksizliği de, o tarafa kayışının önünde bir engel.

Arjantin’de olduğu gibi hiyerarşinin olmadığı, kendisinin de katıldığı doğrudan bir demokratik model istiyor. Bu anlamı ile de işe kendisi katılmadan ya da kendi geleceğini ele almadan bu işin olmayacağını görüyor. Yani temsili demokratik sistemin işe yaramadığını kavramış durumdalar. Politikacıdan nefret ve kaderini kendi eline alma doğal sonucunu benimseme ile karşı karşıyayız.

İspanyol öfkeliler de, Arjantin ayaklanmacıları da iktidar hedefi taşımıyorlar ve o nedenle de adı sosyalist kendi sosyal demokrat bile olmayan bir partinin peşinde onu reforme edebilecekleri hayalini taşıyorlar. Bu nedenle de çadırlarından iktidar koltuklarına taşınmaları zor görünüyor.

İspanyol öfkeliler yeni liberal politikaların sonuçlarına itiraz ederek bir adım ileri atılıyorlar ama bu politikaların sistemin vardığı bir son konak olduğunu görmekte acemiler. Banka ve büyük şirketleri krizin ve sorunların nedeni olarak görmek yine bir adım ama bunu sistemin bir konağı olarak görmemek yine bir eksiklik. Politikleşmek iyi ama eski bir düzen partisine hala daha umut beslemek yine geride kalmak oluyor. Politikleşmek iyi ama bir halk iktidarı hedefi doğrultusunda gerekli adımları atamamak eksikliktir.

Öfkeliler her gün yüzlerce slogan üretiyorlar. Bunlardan bir tanesi: “Bizim düş kurmamıza izin vermezseniz biz de sizi uyutmayacağız!” Belki de bu son yaşanan olayların en güzel özeti. Biraz hayal kuracaklar. Hayal kurmanın içinde olumsuzluk da vardır. Ama karşılarındakini uyutmama kararlılığı da Finans Kapital cephesinin bundan sonra düş kurmasına izin verilmeyeceği kararlılığını gösteriyor. Avrupa’nın sıradan halkları, zenginlerinin düşlerinden farklı düşler görmek istiyor ve buna hazırlanıyor. Belki bu çadırlar önümüzdeki kısa sürede kalkacaktır ama buradan öğrenenler başka bir gelecek kurmanın tohumlarını çoktan ektiler bile.

Share:
prev post next post

Leave a Comment Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Son Yazılar

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım
  • En asgari 15 bin
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama bütçe
  • 1 Mayıs Bildirisi​
  • Yaşanacak Bir Ülke Yaratacağız

Son Yorumlar

  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Trump Üçüncü Dünya Savaşına mı Hazırlanıyor? – Mehmet YILMAZER | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Tegucigalpa Dersleri | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için 2019 Savaşları | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Demokrasiyi Boğan Anti-Amerikancılık – M. Sinan MERT | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Eksen Kaymasında Son Durum – Mehmet YILMAZER | SODAP

Categories

Recent Posts

  • Katliamların hesabını örgütlü gücümüzle soralım

    Aralık 20, 2022
  • En asgari 15 bin

    Aralık 12, 2022
  • Savaşa değil depreme, ölüme değil yaşama

    Kasım 23, 2022

Archives

Meta

  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.org

SODAP

Sosyalist Dayanışma Platformu

Twitter Facebook Instagram Youtube

Copyleft © 2021