AKP iktidarı Trump yönetiminden oldukça umutluydu. O kadar ki, Trump ayağının tozu ile altı İslam ülkesine giriş yasağı koyduğunda ikide bir “Ey” diye nutuk atan Saray’dan gık çıkmamıştı. İyi bir başlangıç beklentisiyle susulmuştu. Son günlerdeki gelişmelere bakılınca umutlu beklentinin hayal kırıklığına dönüşmekte olduğu görülebilir.
ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un ziyaretiyle umutların büyük ölçüde kabusa dönüştüğünü söyleyebiliriz. Washington ile krizli bir başlangıç yapılmıştır. Bu zaten Mısır Devlet Başkanı Sİsi’nin Beyaz Saray’a gitmesine rağmen, Erdoğan’a randevunun Mayıs ayına uzatılmasından bellidir. Ayrıca Çavuşoğlu’nun, Tillerson ile görüşme sonrası ödevini ezbere okuyan çocuklar gibi eleştirilerini iletmesi de sorunlu başlangıcın dünyaya ilanı oldu.
Suriye sorunu dışında Trump yönetime geldiğinden beri Ankara ve Washington arasında hemen sorunlar yaşanmaya başlandı. Skandal ölçüsünde olan Trump’ın ulusal güvenlik danışması Flynn’in 530 bin dolar karşılığı Türkiye için lobi faaliyeti yürütmesinin patlaması oldu. Bu paraya topu topu Gülen’in iadesini savunan bir makale yazan Flynn, istifa etmek zorunda kaldı.
Ne PYD ne Rakka ve ne de Cemaat konusunda hiçbir gelişme yaşanmadığı için Tillerson’un ziyaretinin oyalama, avutma amaçlı olduğu yeterince açıktır. Ancak hemen ziyaret öncesi Halk Bankası başkan yardımcısının New York’da tutuklanması ilişkileri iyice gerdi. Savcı Bharara’nın Trump tarafından görevden alınması Ankara’nın umutlarını büyütmüştü, oysa yolsuzluk dosyasının işlemeye devam ettiği görülüyor. Devletin kara para trafiğinin ayaklarından birisi olan Halk Bankası’nın FBI’ın sıkı kontrolünde olduğu anlaşılıyor. Bu gelişme Beştepe için fazlasıyla can sıkıcıdır.
Trump yönetimiyle ilişkiler böyle başladı…
Diğer konular bir yana ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerde kıyametin kopacağı nokta Suriye sorunudur. Ankara’nın can sıkıcı tekrara dönüşen itirazlarının hiçbirisinin karşılanmamasının yanında, son gelişmelerle devre dışında tutulacağı anlaşılıyor. Tillerson gelmeden yapılan “Fırat Kalkanı harekatının tamamlandığı”nın açıklanması rastlantı olmasa da pratik-politik bir sonuç yaratmamıştır.
Suriye’de son birkaç haftada çok önemli iki ana gelişme yaşandı. İlki, başlayan Rakka harekatında Ankara’nın bekleme odasına alınmasıdır. Operasyon YPG’nin ağırlıklı olduğu Demokratik Suriye Güçleri ile yürütülecektir. Ayrıca ABD hem sahadaki varlığını arttırmakta hem de DSG’ni silah ve lojistik olarak güçlü bir şekilde desteklemektedir. Amerika’nın Suriye’de yedi askeri vardır ve en büyüğünü Rojava Til Beder’de kurmaktadır. Bütün bunlar ABD’nin Suriye’de uzun bir kalışa hazırlandığını ve DSG ile de uzun vadeli bir ilişki içinde olacağını gösteriyor.
Alan çok sorunlu ve farklı gelişmelere gebe olan bir yer olsa da ABD oyun kurucular içine Ankara’yı dahil etmemekte kararlıdır. Son birkaç yıldır yürüttüğü politikalarla Ankara güvenilmez olduğunu defalarca kanıtlamıştır. Arada çıkışlar yapıp, yüksek tondan konuşmayı politika sanan Saray, bunların bedelini ödemekle karşı karşıyadır.
Rakka’nın ele geçirilmesiyle IŞİD elemanları nereye gidecektir? Bu konunun henüz açık bir cevabı yoktur. Birkaç hafta önce Şam’ın doğusuna yapılan saldırılar Rakka sonrasının provası mıdır? Bu gerçekler dikkate alınırsa Rakka sonrası Suriye’de istikrar ve barış uzak görünüyor. Pentagon bu konuları henüz kapalı tutuyor.
İkinci önemli gelişme Afrin’de Rusya’nın üstlenmesidir. Bu üstlenmenin iki nedeni vardır. İlki, Ankara’nın bir sürprizine karşı Afrin’i ve Kürt güçlerini korumaktır. Diğer neden, kaçınılmaz olarak yaşanacak olan İdlib operasyonu için Afrin’deki DSG ile iş birliğine hazırlıktır. İdlib Hatay’ın birkaç kilometre güneyindedir. Buradaki bir operasyonun Halep kadar zorlu geçmesi bekleniyor. Buradan yaşanacak kaçış ve göçün ilk hedefi Türkiye olacaktır.
Sonuç olarak, İdlib de Rakka da Moskova ve Washinton’a çok uzaktır. Rakka ve İdlib operasyonlarından savaşçı ve bölgede yaşayanların kaçışında hedef Türkiye ve “Fırat Kalkanı” harekatıyla ortaya çıkan Cerablus -Azez cebidir.
IŞİD ve El Nusra gibi örgütlenmelerin bulundukları yerlerden tasfiyesi Suriye’de hemen bir barış getirmeyecek, tersine savaşa yeni bir biçim verecektir. Ancak bu kez savaş Türkiye’ye çok daha yaklaşmış olacaktır. Hemen sınırda ve Türkiye derinliklerinde yeni bir dalganın yaşanması kaçınılmazdır.
Ankara yürüttüğü politikayla kendini öyle bir pozisyona soktu ki, kıyamet işaretleri artarken kendisi neredeyse seyirci konumuna itiliyor. Saray’ın aklı ile bu noktaya kadar gelindi, başkanlık sistemi ile kim bilir daha nerelere gidilir?
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]