Mısır’da Sıra Ordu Çözümünde (mi)?
Ayşe TANSEVER
5 Şubat 2011
Mısır ayaklanması on ikinci gününe girdi. Halk, “Mübarek gitmeden Tahrir Meydanı’ndan çıkmayacağız” diyor. Mübarek, üst düzey yardımcıları ile zirvede. Yerini, yardımcısı General Ömer Süleyman’a vermeyi düşündüğü haberleri geliyor, sonra hemen yalanlanıyor.
Şimdi son çare “ordu”da gibi görünüyor. İsrail dışında Mübarek iktidarını açıktan destekleyen kalmadı. Ordu ne durumdadır ve şimdiye kadar yapılanlarda ordunun payı nedir? Ordu Mübarek’i nasıl alaşağı edecektir? Ya da Mübarek gönüllüce mi görevi ona verecektir? Batı da böyle bir çözümden yana görünüyor. Nasıl bir plan yapılmış olabilir? Yoksa başka bir şey mi?
Mısır’da ordu, sürekli olarak perde arkasında kalmaya çalışan ve “ne olduğu pek bilinmeyen” bir kurumdur. Mübarek, baskıcı rejimini ve Müslüman Kardeşler örgütüne saldırılarını kolluk kuvvetleri ve gizli servisleri ile gerçekleştirmiş, orduyu işe karıştırmamıştır. O nedenle halk açısından ordu, hem bilinmez kalmış, hem de “vatan bekçisi” olarak sevilmiştir. Her ne kadar ordu ABD ve Batı güçleri tarafından besleniyor olsa da, ABD’yi sevmeyen ve Mübarek’le birlikte defolup gitmesini talep den halkın orduya karşı bir sempati duyduğunu son yaşanan olaylarda gördük. Bu bir çelişki değil midir? Nasıl açıklanabilir?
Bize göre Mısır’da zaman kazanmak için bir oyun oynanıyor. Ordu yıllarca perde arkasında kapalı kutu gibi kaldığı için böyle bir oyunu oynayabiliyor. Belki şöyle anlatmak mümkündür: “Sanki ordu ve Mübarek iktidarı, bir aile içindeki anne ve baba rollerini oynuyorlar. Nasıl bir ailede anne sevgi, şefkat, anlayış gösterir ve baba otoriteyi dayatırsa, Mısır’da ordu ile Mübarek’in rolleri böyle kavranabilir.”
Oyun Nasıl Oynanıyor?
En başta Mübarek, halkların taleplerine karşı sert davrandı, duymak istemedi ve polis kuvvetini üstlerine yolladı. Ordu barakalarında kaldı. 1,4 milyonluk polis gücü ve onlara eşlik eden sivil güçlerle halk ayaklanmasını bastırılamadı. Aksine halktaki nefret ve öfke daha da bilendi. Mübarek sahte demokratikleşme gösterileri ile General Ömer Süleyman’ı kendisine yardımcı atadı. Ömer Süleyman askeri istihbarat şefidir. Mübarek işkencelerinin baş sorumlusudur. Ordudan yetişmedir. Halk, bu çözümü hemen reddetti.
Bu kez planın diğer ayağı devreye sokuldu. Polis ve gizli servis geriye çekildi. Ordu devreye sokuldu. Ordu gösterilere karşı çıkmadı. Halkın sevgisini kazandı. Tankların üstüne çıkıldı askerlerle kucaklaşıldı. Topların üstüne “Mübarek, uçak seni bekliyor” sloganları yazıldı. Ordu sanki ayaklanmacılara “anne şefkati” gösteriyordu. Sonra büyük bir olasılıkla Ömer Süleyman’ın işkenceci adamları ile birlikte sivil giyimli polisler ellerinde kırbaç ve uzun sopalar, atlara ve develere binerek Tahrir Meydanı’na saldırdılar. Halka bir “baba dayağı” çektiler. Ordu “tarafsız” kaldı. Halkın korkutulmasına seyircilik etti. Ama Mübarek iktidarı hedefine yine ulaşamadı, direniş sürdü. Halklar, ayaklanmalarının 8. gününde kan dökülmesine ve kurbanlar vermelerine rağmen direnişlerini sürdürdüler ve “sonuna kadar bu meydanda bekleyeceğiz” dediler.
Ordunun tarafsız kalıp saldırganlara karşı halkı korumaması, elbette halk arasında öfke ve soru işaretleri yarattı. Ordu bu kez “iki tarafı birbirinden ayırma” politikasını benimsedi. Bunu canla başla yaptığı pek söylenemez; zira her yerde iki taraf yine birbirleriyle çatıştı, yine kan döküldü, yaralananlar oldu.
Ordu artık halktan yana davranmaya zorlanırken, bu kez devreye Başbakan girdi. Mübarek “demokratikleşme masalı” çerçevesinde Mısır tarihinde ilk kez bir Başbakan atadı. Atadığı hava generali Ahmet Şefik yine ordudandır ve sevilmez. Halk, onu da istemediğini söylemişti. Son olaylar sonucu ordunun artık taraf olmaya zorlandığı momentte, devreye Başbakan girerek halktan özür diledi. Bir gün önce Tahrir Meydanı’na develi, atlı girip halka saldıranların adalet önüne getirilecekleri sözünü verdi. Sorumluluğu üzerine alarak orduya karşı başlayan öfkenin önünü kesmeye çalıştı.
Böyle bir planı devreye sokmak elbette risklidir. Ancak Mısır’da ordu yapısı oldukça karmaşık olsagerektir. Mısır’ın bir “asker devleti” olduğu görünüyor. Mübarek’in elinde kolluk kuvvetleri ve ordu dışında başka güçler de vardır. Örneğin, Savunma Bakanlığı görevinde oturan Kara Kuvvetleri Komutanı General Muhammed Hüseyin Tantavi’nin denetiminde 60.000 Cumhuriyet Muhafızı bulunur. Yani Genel Kurmay Başkanlığı’nın emrindeki genel ordu dışında Savunma Bakanlığı’nın kendi denetiminde bir ordusu da bulunmaktadır.
Genel Kurmay Başkanı General Sami Annan, daha olaylar başlamadan ABD ziyaretindeydi. Sürekli olarak da Obama ile temas içinde olduğu söyleniyor. Olaylar onu artık bir kavşağa getirmiş gibi gözüküyor. Tarafsız bir rol üstlenme dönemi kapanıyor. Asıl yüzünü göstermeye zorlanıyor. Yoksa o da yıpranacaktır. Ya halktan yana olacak ve Mübarek’i devirecek ya da Mübarek’ten yana olup halkı evlerine yollamayı başaracak.
Mısır ordusu içinden hem şimdi iktidarda olanlar gibi finans kapital çıkarlarını savunan, hem de Nasır gibi halkçı politikalar yürüten askeri liderler çıkmıştır. Son Wikileaks belgelerinden anlaşıldığı kadarıyla ordu parçalı durumdadır. 500 bin askeriyle dünyanın 10. büyük ordusunda alt ve üst kademeler arasında kopukluk vardır. Üstten verilecek bir emrin alt kademeler tarafından yürütüleceğinin bir garantisi yoktur. Tepeden halka vur emri verildiğinde silahların geri tepmeyeceği ve komutanların vurulmayacağının bir garantisi yoktur. Ordu komutanlarının, sıradan halk çocukları erlere “sokaktaki yaşıtlarını vur” demesi her an geri tepebilir. Ordu erlerinin ve bir derece üst subayların Mısır sokaklarında ayaklanan gençlerde kendilerini gördüklerine şüphe yoktur. Bu durum Mübarek iktidarı tarafından elbette bilinen bir gerçekliktir.
Ordu ve Politika
Ayrıca diyelim ki “Genel Kurmay Başkanlığı altındaki ordu Mübarek’i devirdi, geçici olarak yönetimi üstlendi ve bir süre sonra seçim yapma sözü verdi. Politikaya girdi.” Bu durumda nasıl politika yapacaktır? Mübarek’in politik hattını sürdürmeye başladığı zaman sokaktan ses gelecektir. Halk gene sokaklarda olacaktır? Halkçı ya da Nasırcı bir çizgide karar kılabilecek midir? Şimdiki devlet mekanizması içinde böyle bir şey yapmasına olanak tanınır mı? İktidardayken kendisinden Mübarek politik hattını, yani Mübarek’in artık yürütemediği politik hattı sürdürmesi beklenecektir. Tarafların iyice gerildiği bu ortamda sınıflardan birini kararlı bir şekilde seçip yürümek gerekecektir. Bu da bir “devrim” demektir. Ordu böyle bir demokratik devrimi yapma gücünde gözükmüyor.
Mısır ekonomisi, ABD yardımları, turizm ve Süveyş Kanalı gelirleri ile ayakta durmaya çalışıyor. Yeni liberal politikalar Mısır’da tarımı ve tekstil endüstrisini tahrip etti. Mısır, tahıl ithalinde dünyada baş sırada yer alan bir ülkedir. Tahıl fiyatları geçen yıl iki katına çıktı. Ülkenin petrolü yok ve varili 100 dolara dayandı. Gıda fiyatlarına zam geldi. 80 milyon Mısır halkının yarısı devlet sübvansiyonlu gıda ile karnını doyurabiliyor. Genç işsizlerin sokaklara dökülmesi boşuna değildir. Mısır halkı için bıçak gerçekten kemiğe dayanmıştır.
Bu ortamda, demokrasi lafları bir yana, ordu destekli bir iktidarın yoksul halklara bir şeyler vermesi imkânsızdır. Bu ise kitlelerdeki öfkeyi arttırabilir. Batı bunun farkındadır. O nedenle, olaylar sırasında IMF ve Dünya Bankası bir açıklama yaparak, içinde bulunduğu zor durumda Mısır’a yardım edebileceklerini ve ekonomik destek verebileceklerini belirttiler. Batı, orduya böyle bir yardıma hazır olduğu sinyallerini verdi, “korkma” dedi. Halklar IMF’nin ne olduğunu çok iyi bildiği için de bunun büyük bir propagandası yapılmadı. O halde ordu iktidara gelirse Mübarek politikalarını, yani halkı soymayı sürdürdükçe, IMF de “desteğini” eksik etmeyecektir. Halkların bundan karınlarını doyuracağını sanmak ise saflık olur.
Mısır, tarihinin en önemli dönemecindedir. Liberal politikaların getirdiği son konakta artık halk güçlerinin kendi kendilerini yönetmesi gerekiyor. Kendi çıkarlarını geleceğe taşıyacak örgütlenmelerini kurmaları gerekiyor. Ya da en azından ordu içinden yeni Nasırlar çıkmalıdır! Şu momentte ne halkın kendi örgütlenmesi, ne de ordu içinde bir Nasır olmadığına göre, Mısır halkları daha işin çok başında.