Mecidiyeköy Tekel Fabrikası Önünde Eylem
Tekel işçilerine destek eylemleri sürüyor. İşten Atmak Yasaklansın Platformu, 7 Şubat Pazar günü Mecidiyeköy’de bulunan Tekel fabrikası önünde bir basın açıklaması yaptı.
Açıklama öncesinde fabrika yakınında bulunan otobüs durağında saat 10.45’de bir araya gelen platform üyeleri, caddeyi trafiğe kapatarak fabrika önüne kadar “Her Yer Tekel, Her Yer Direniş”, sloganlarıyla yürüdü. “İşten Atmalar Yasaklansın, İşsize İş”, “Neoliberal Saldırılara Karşı ‘Ölmek Var, Dönmek Yok’ Diyen Tekel İşçileri Onurumuzdur” yazılı pankartların taşındığı yürüyüşün ardından fabrika önünde basın açıklaması yapıldı. Aynı saatte TKP de Tekel işçilerini desteklemek amacıyla fabrika önünde bir eylem gerçekleştirdi. Yine aynı saatte “Tekel işçilerini protesto edeceğini” basına duyuran “3H Hareketi” adındaki paçavralar gurubu, fabrika önüne gelmeye cesaret edemedi. İşten Atmak Yasaklansın Platformu tarafından yapılan açıklama şöyle:
BASINA VE KAMUOYUNA
AKP hükümeti neoliberal ekonomi politikaları saçmalığının tüm yükünü işçilere, emekçilere, yoksullara yıkmak istiyor. Sermaye sınıfının emrindeki tüm hükümetler gibi AKP de, 25 yıldır sürdürdükleri safsataya biraz daha inanmamızı, bu safsatalar için biraz daha bedel ödememizi istiyor. Bugün TEKEL işçisinin de kurbanlık koyun gibi boynunu onların önüne uzatmasını, dayattıkları “kölelik koşullarına” rıza göstermesini istiyor. AKP hükümeti ve tüm egemenler, şimdiye kadar uyguladıkları “ideolojik” ve “ekonomik” baskılar sonucu 23 bin işçiye taktıkları 4C prangasını 12 bin TEKEL işçisine daha takmak istiyorlar. Bunu başarırlarsa hemen ardından başta şeker fabrikaları ve elektrik idarelerindeki işçiler olmak üzere pek çok işkolundan 150 bin işçi var hedefte.
Bugün söz konusu politikaların üreticisi olan sermaye yanlısı iktisatçılar bile kabul etmek zorunda kaldı yıllardır bize yutturmaya çalıştıkları “piyasanın sihirli elinin” her şeyi tıkır tıkır yoluna koymadığını. Dün devreden çıksın diye veryansın ettikleri “devletin piyasadaki düzenleyici elini” bugün batırdıkları bankaları, şirketleri kurtarması için yine aynı çığırtkanlıkla geri çağırıyorlar. Ve elbette bütün kapitalist devletler parababalarının sorunlarını çözmek için vergi indiriminden, SSK primlerinin kaldırılmasına, borç silmeden ekstra teşviklere kadar her tür çabayı gösteriyorlar sonuna kadar. Kapitalizmin bu son krizi ve krizde batan şirketlerin devlet eliyle kurtarılması neoliberal ekonomi politikalarının uygulayıcıları tarafından inkârından başka bir şey değildir.
Hal böyle iken bu devri geçmiş ekonomi politikalarının sonucu olarak güya verimliliği sağlamak için gerçekte ise kar oranlarını düşürmemek için attıkları işçilerin sorunlarını çözmeye sıra gelince birden din, iman, vicdan edebiyatı yapmaya başlıyorlar. “Devletin kasasındaki parada tüyü bitmemiş yetimin hakkı varmış”, “yetim hakkını yan gelip yatanlara yedirmezlermiş”. Sanki şimdiye kadar söz konusu rakamın binlerce katını uluslar arası tekellere, tacirlere yedirenler onlar değilmiş gibi. Sanki “özelleştirme” politikalarıyla buralarda çalışan işçilerin %70’ini kapı dışarı ederek işsizliği katmerleştirenler, hatta işsizlik fonu diye işçilerden kestikleri vergileri yine sermayeye teşvik diye altın tabakta sunanlar onlar değilmiş gibi.
Ama yıllardır sürdürdükleri bu yalanlara inanmaya devam edeceğimizi bekliyorlarsa yanılıyorlar. Artık takke düştü neoliberalizmin keli göründü. 25 yıldır uyguladıkları özelleştirme; sağlık, eğitim gibi sosyal hizmetleri de kamudan alıp özele devrederek ticarileştirme; merkezden belediyeye kadar kamusal hizmetleri taşeronlaştırma, yani esnek istihdamın bütün biçimleri ile emeği en ucuza mal etme politikalarının nasıl bir yıkım getirdiği en kör göze batarcasına ortadadır. İşçilerin, emekçilerin, yoksulların bu uygulamaların bir “zorunluluk” olduğu masalına artık karnı toktur. Açıktır ki, bu politikalar bize işsizlik, güvencesizlik, pahalılık, yoksulluk getirirken sermaye sınıfına karlılık sağlamaktadır. Bunu ispatlamak için sadece aşağıdaki örnek bile yeterlidir.
BANKALARIN 2008 NET KARI: 13,5 Milyar TL
BANKALARIN 2009 NET KARI: 20 Milyar TL
Yani her gün “kriz var daha çok kemer sıkalım” dedikleri bir dönemde AKP’nin faiz politikaları sonucu bankaların 2009’da ettikleri kar tam %55 artmıştır. İşçilerin ise olsa olsa işten atılmaları o oranda artmıştır.
İşte tam bu noktada TEKEL işçilerinin direnişi patlamıştır. Bıçağın artık kemiğe dayandığı noktada… Çünkü AKP hükümeti TEKEL işçilerine iki yoldan birini dayatmıştır. Ya 4C gibi bütün kazanılmış haklarını gasp eden, maaşlarını yarıya indiren, iş güvencelerini ortadan kaldıran bir kölelik anlaşmasını kabul edeceklerdi ya da işsizler ordusuna katılmaya razı olacaklardı. Yani ya ölüme razı olacaktı TEKEL işçisi ya da sıtmaya.
AKP hükümeti TEKEL işçisinin de ölüm korkusuyla sıtmaya razı geleceğinden çok emindi. Değimli ki şimdiye kadar 23 bin kişi razı gelmişti, şimdi niye olmasındı? Ama evdeki hesap TEKEL’e uymadı. Neoliberal yutturmaca bu kez tutmadı. TEKEL işçileri 4C deli gömleğini giymeyeceklerini, kendilerinin ve çocuklarının geleceğini karartmayacaklarını AKP hükümetine ve herkese karşı haykırmasını bildiler. “Ölülerimizin dirilerimizden daha değerli olacağı sözleşmeli kölelik anlaşmasını kabul etmeyeceğiz”, “Madem ki ölümü gösterip bizi sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar o halde bizim de sözümüz ‘Ölmek Var, Dönmek Yok’ direnişe devam” dediler.
2 aya yakın zamandır direnişlerini sürdüren TEKEL işçileri, hükümetin tüm tehditlerine, polis baskısına ve sert hava koşullarına rağmen güvenceli iş ve insanca yaşam talepleri karşılanana kadar eylemlerini sürdürmekte kararlılar. Bizler onların kazanımının sadece kendi haklarının veya özelleştirme mağduru işçilerin haklarının kazanımı olmadığını çok iyi biliyoruz. TEKEL işçilerinin kazanımı aynı zamanda kentlerde işsizlik oranının %25’lere vardığı ülkemizde kriz bahanesiyle işten atılan, çalıştığı yerlerde haklarını alamayan, her gün daha kötü koşullarda çalışmaya ve yaşamaya zorlanan tüm işçilerin, emekçilerin kazanma umudu olacaktır. Bu nedenle “TEKEL İşçileri Onurumuzdur” diyoruz. Bu nedenle “TEKEL işçilerinin direnişi bizim direnişimizdir” diyoruz. Bu nedenle TEKEL işçilerinin sesini bulunduğumuz her yerde çoğaltmak için mücadele ediyoruz.
Ve işte yine bu nedenle bu direniş AKP hükümetinin ve neoliberal saçmalıkların savunucularının tüylerini diken diken etmektedir. İşte bu nedenle her renk ve türden liberal, bu direnişin karşısında hep bir ağızdan akıl ve izandan uzak açıklamalar yapmaktadır.
Bu eylemin başarısıyla açılıp gürleşecek bir emek hareketinin yaygınlaşmasının olası sonuçlarını gayet iyi bildiği için AKP hükümeti, bu yükselişi kuşatmak, püskürtmek için bütün olanaklarını seferber etmeye hazırdır. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın her konuşmasında Tekel işçilerini hedef alması bundandır. Direnişi “ideolojik” ilan etmesi, işçileri “yatıyorlar” diye itham etmesi bundandır. Direnen Tekel işçilerini halkın gözünde “yetimin hakkını yiyen” vicdansızlar olarak göstermek için çırpınması, direnişi sahiplenenleri “bir grup marjinal çevre” ilan etmesi bu korkusundandır.
Ama bir kez daha hatırlatması bizden “korkunun ecele faydası yoktur”. Ve bu korkuyu yaşatan TEKEL işçisi tüm ezilenlerin onurudur…
İşten Atmak Yasaklansın Platformu