HES’ler, Gümüşdamla HES ve Elektrikte Sömürü
Mehmet ÖZGÜR
6 Haziran 2011
AKP hükümeti 2010 sonunda çıkan Yenilenebilir Enerji Kanunu (YEK) ile HES’lere çok büyük bir teşvik verdi. 10 yıllık alım garantisi ve kilowatt-saat başına 0.073 dolar ya da 7.3 cent. TL olarak ise bugün için 11.6 kuruş. Bu teşvik sermayedarların gözlerini döndürmüş durumda ve bu durum sonuç olarak vergi gelirlerinden birilerini zengin etmek demek. Doğayı talan etmenin ve suyun metalaşmasının yolunu açmak demek.
Sermaye yanlısı hükümetler en ufak bir meşru alan bulduklarında, örneğin yenilenebilir enerji kavramı öyle bir alan, hemen sermayeyi desteklemenin yollarını buluyorlar. Yenilenebilir enerji kavramının meşruluğuna sığınıp verilen bu teşvikler elektirik sektöründeki özelleştirme ve ticarileşmenin çok hızlanması ve biz kullanıcıların da piyasa aktörlerine teslim edilmesi demek.
Şirketler için %72 zam
Dağıtım bölgelerinin ve çok sayıda üretim santrallerinin özelleştirilmesi tamamlandı, böylece elektrik faturalarımıza elektriğin maliyeti yanında patronların ve özel şirketlerin karları da eklenmekte. Hatta burada devletin özel sermayedarları desteklemesi öyle açık ki, yukarıda ifade ettiğimiz elektrik dağıtım hatlarının özelleştirilmesi öncesi sektörü şirketler cazip hale getirmek için Aralık 2007- Ocak 2010 arasında elektriğe %72 zam yapıldı, vergiler dahil kw-saat başına15 kuruş olan fiyat 25 kuruşa çıktı. Hemen ardından dağıtım ve üretim özelleştirmeleri yapılarak yasaya göre yeni kurulan dağıtım, toptan satış ve perakende satış şirketlerine kar alanı açıldı. Böylece elektrik tüketicileri ışığı yaktıkları anda en az 4 şirketin kar etmesi sağlanmış oldu.
Bir HES üzerinden elektrikte sömürü
Geçen hafta Antalya Akseki’ye bağlı bugünkü adıyla Gümüşdamla ama köylülerin kullandığı asıl adıyla Zilan köyündeki HES protestosuna katılmak üzere gittiğimizde bu güzelim köyün yakınındaki inşaatın doğayı nasıl mahvettiğini gördük. Köylüler yıllardır geçimlik tarım üretimi için kullandıkları, etrafına hayat katan, çocuklardan yaşlısına kadar, ekmek yapılan değirmenine kadar köyün hayatının ayrılmaz parçası olan bu suyun kullanımının tehlikeye girmesi karşısında çok tepkiliydi. İnşaatın yarattığı doğa katliamı, kesilen ağaçlar, toprak yığınına dönmüş yamaçlar, dere yatağına taşan hafriyatlar, yıkılan istinat duvarları içimizi acıttı. (1)
Yılda 3 milyon dolar, yani 4.8 milyon TL
Kabaca bir hesap yaparsak, Zilan’daki 7 MW gücündeki HES’in yatırım maliyetinin en çok 11-12 milyon dolar olduğunu bu tip projelerdeki genel maliyeti (yani 1250-1500 $/kw-s) düşünürsek öngörebiliriz. Proje ilk önce 10 MW iken sonra 7 MW’a düşürülmüş, yani çalışma verimliliği yüksek olacağı öngörülebilir. Yüzde 80 kapasite ile çalıştığında bile saatte 0.073x7000x0.8=408 dolarlık yani yılda 3.5 milyon dolarlık bir elektrik üretilecektir. Biliyoruz ki yapılan yatırım miktarı çıkartıldıktan sonra HES’in ürettiği elektriğin kw-saat başına maliyeti 1-2 kuruşu kesinlikle geçmeyecektir. Böylece yatırım kötü kuraklık şartlarında bile 4 yılda kendini amorti edecek ardından çok büyük oranda yani her yıl yaklaşık 3 milyon dolardan fazla garanti kar elde edecektir. Sermaye yanlısı AKP hükümeti HES’lerde üretilen elektriğe alım garantisi vererek köylülerin ve bizlerin vergileri ile bu doğa katliamını teşvik etmiş oluyor. Yatırım maliyeti 4 yılda karşılandıktan sonra saatte en az 400 dolar yani 650 TL’lik kar devletin verdiği alım garantisi ile lisans sahibi Erenler Enerji şirketine kalacaktır. Tabi bu yatırımın uygun koşullarda kredi ile yapılmış olması da muhtemel zira Dünya Bankası 1.7 milyar dolarlık bir krediyi, ki kredinin bir kısmının adı “temiz teknoloji fonu”, hükümete vermiş durumda ve bu kredi TSKB (Türkiye Sınai Kalkınma Bankası) aracılığı ile kullandırılıyor.
Dünya mevcut ekonomiyi taşıyamaz, büyümesek bile
Dünyada mevcut ekonomi hacmi aynı büyüklükte kalsa bile artık ekolojik sınırlar aşıldı. Madde ve enerji kullanımı ile kirlilik dünyanın yenilenme kapasitesini artık aştı. Bu noktada Dünya Bankası ve sermaye çevrelerinin “yenilenebilir enerji” ve “sürdürülebilir kalkınma” üzerinden karları sürdürülebilir kılma sorunları var. Ekonomide artık kaçınılmaz olan dönüşümü gerçekleştirirken, maliyeti çalışan çoğunluğa yüklemek ve yeni kar alanları açmak ciddi bir amaç. Burada halkın istemediği HES’lerin kredilendirilmesi ve yapılması hem küresel hem yerel sermayelerin işine gelen fakat buna karşılık suyu ve hayatı elinden alınanların, kullanıcıların işine gelmeyen bir uygulama. Ekolojik krizi ertelemek ve ekonomideki acil yapılması gereken dönüşümün maliyetini emekçilere yüklemek ile ilgili bir süreç yaşanıyor.
Paralel bir şekilde, Türkiye’ye özgü pek çok süreç de incelenebilir, bir tanesine değinmeden geçemeyeceğim. İnşaat sektörü, birikim ihtiyacı ve sermaye birikimindeki rolü yanında, Türkiye’ye yayılmış ve AKP’nin dayandığı sermaye kesimlerini yansıtması açısından HESler açısından da incelenmeli. Bu alandaki birikim ihtiyacı, inşaası bitmekte olan duble yollar ve ilk elden satılıp elden çıkarılan kentsel değerli alanlar sonrasında, hükümeti Kanal İstanbul gibi projelere ve HES’ler gibi inşaat şirketlerinin bir yandan kar edip bir yandan kendilerini yeni alanlara sıçratmasına yol açacak projelere yöneltiyor. Dikkat edelim AKP’nin seçim öncesi açıkladığı projelerin hemen hepsi inşaat projeleri. AKP %50’si kamu yatırımlarına dayalı bu sektördeki sermayedarları desteklemenin yolunu bulmuş görünüyor. HES’ler de bu sürecin parçası.
Değinilebilecek bir diğer nokta da şu, rüzgar santrallerinin yatırım maliyet Türkiye’de HES’lerden %20 daha fazla olmasına rağmen, hükümetin sermayeye destek politikası olan YEK, rüzgar enerjisine karşı HES’leri açıkça desteklemek anlamına gelmekte, çünkü hem rüzgar hem HES santralleri için verilen teşvik aynı. Türkiye’de HES inşaat tecrübesi, inşaat sermayesinin yaygınlığı da düşünüldüğünde yapılan uygulama HES’leri açıkça kayırmak anlamına geliyor.
HES’lere, suyun ticarileşmesine, enerjinin kar ve sömürü alanı haline getirilmesine, doğanın yıkımına karşı mücadele büyük emeklerle devam ediyor.