“Fransa’da Solun Yeniden Doğuşu”
Ayşe TANSEVER
10 Ocak 2008
Filistin’de İsrail’in gerçekleştirmekte olduğu korkunç katliam yaşanırken içimden başka bir konuda yazı yazmak gelmiyor. Orada yaşananları gündemden düşürme, üstünü örtme suçluluk duygusu içine giriyorum. Ancak şimdi yazmaya çalışacağım yazı ile, uzaktan da olsa bir şekilde yaşanan bu katliama karşı bir şey yapmış gibi hissedeceğim kendimi.
Fransa gizli servisince yayınlanan rapora göre, yeni yılda Fransa’da aşırı sol örgütlenme artmakta. Rapora göre içine girdiğimiz yılda temel alt yapı tesislerine saldırılar, hatta bomba eylemleri yapabilir, zenginlerin kaçırılması tarzında eylemlilikler içine girebilirler. Yazıldığına göre 1980’li yıllardaki gibi Action Directe ya da Baader-Meinhof gibi örgütlenmeler ile karşılaşılabilir.
Yaşanan ekonomik kriz gençleri aşırı sol örgütlenmeler içine itmektedir. Okul öğrencileri eğitim reformuna karşı sokaklara döküldüler. Bu ay içinde yeni yeni gösteriler planlanıyor. Sendikalar iş durdurma eylemleri planlıyorlar. Fiyatların artmasına karşın ücretlerin artmaması, hatta kriz bahane edilerek düşürülmesi, çok sayıda insanın zaten yüksek olan işsizler ordusuna katılması ve katılacak oluşu, işten çıkartmalar sendikaları kitlesel gösterilere yöneltiyor.
Gençler geleceklerine umutla bakamıyor, hızlı bir şekilde bu düzenden umutlarını kesiyorlar. Paris’in göbeğinde geçtiğimiz hafta içinde imzasız binlerce bildiri dağıtıldı. Gençler, Atina’daki gençler gibi “bizi zehirleyen dünyaya karşı tavır almaya” çağırıldı. Gene bildiriye göre “ayaklanma devam ediyor; eğer her yerde ateş tutuşturulursa kimse bizi durduramaz” deniyordu.
Fransa’da bu olayları gündeme getiren küçük bir köy olan Tarcak’ta tutuklamalar oldu. İngiliz, İsviçre ve Fransa’dan ünlü 9 kişi kapitalist tüketim toplumu yapısını protesto edip komün hayatı sürmek için 350 haneli bu köye yerleşmişler. Burada her şeyin satıldığı bir mini market, lokanta ve bar açmışlar. Köy halkı memnun, çünkü yerli halkın eti ve sebzesini de satıyor ve onlarla çok iyi geçiniyorlar, dayanışıyorlarmış. Çeşitli teknik konularda yardım ediyorlarmış.
Ama bir gün Fransız polisi bir saldırı yapıp bunları tutukluyor. Halen liderleri denilen 2 kişi gözaltında tutuluyor. Polisin iddiasına göre son yıl içinde Fransız demiryollarına yapılan sabotajlardan sorumlular. ABD FBI’ı ise bu kişileri ülkesindeki protestolarda gördüğünü söyleyip ilk uyaran olmuş. Gene iddialara göre sol gençlik ve özellikle anarşistler içinde yaygın olan kimin yazdığı bilinmeyen “Yaklaşan Ayaklanma” kitabının yazarı da bunlar. Evlerinde toplantılar yapıyorlarmış. Ancak bunların hiç biri daha kanıtlanmamış.
Böyle olmasına rağmen tutuklanma ardından Fransa genelinde protesto gösterileri yaşanmış. Hamburg ve Atina’daki Fransız konsolosluklarına, haber ajanslarına saldırılar düzenlenmiş. Polis buradan kalkarak bunların sol içerikli bir ağ olduğunu ileri sürüyor. Ağın İspanya, İngiltere ve hatta Moskova’ya kadar yayıldığını iddia ediyor.
Fransız Gizli Polisi bu olaylardan kalkarak ülkenin ve de Avrupa’nın yeni bir aşırı sol eylemliliğe karşı hazırlanması gerektiğini savunuyor. ABD’deki Ulusal Güvenlik yasası gibi bir yasanın vakit geçirilmeden çıkartılmasını öneriyor. Sarkozy sağ hükümeti birkaç yıl önce yaşandığı türden araba yakma eylemleri ile karşılaşmak istemese de, içine yeni girilen krizin bunları engelleyemeyeceği açıktır. Yetkililere göre aşırı sol örgütlenmenin, aynı daha önceki örneklerinde olduğu gibi safhaları vardır. Birinci dönem, entelektüel dönemdir. Arkasından radikalleşme ve sonra fiziksel eylem dönemine girilir. İşte şimdi bu entelektüel dönemin kapanıp radikalleşme ve eylem dönemine girildiği savunuluyor.
Ancak sol güçler ise istihbarat ve iç işleri bakanlığının bu açıklamalarını kasıtlı ve abartmalı buluyor. Böyle bir ağın ve örgütlenmenin olmadığı, sadece halklar üstüne baskının arttırılması için bir gerekçe olarak kullanıldığını savunuyorlar.
Abartma mıdır, ne kadar gerçektir, şimdiden kestirmek zor. Ancak Bush ile halklara karşı bir terör dönemine girdiler. 11 Eylül’de ikiz kuleler devrildi. Arkasından Londra, Madrid, İstanbul gibi çeşitli Avrupa kentlerde benzerleri yaşandı. Bunların çoğunun altında devletle bağlantılı güçlerin olduğu ortaya çıktı. Üstü örtüldü. Terör ile yeni liberal politikaların soygunu yapıldı.
Bu dönem ekonomik kriz ile kapanıyor. Soygunun meyveleri şimdi toplanacak. Yani, asıl halk terörü başlayacak gibi gözüküyor. Halklar artık yeni liberal politikaların onları getirdiği konumun hesabını sormaya başlayacaklar. Korkulan budur. Burjuvazi Atina’da yakılan ateşin tüm Avrupa’yı sarmasına karşı acilen önlem almak ihtiyacını duyuyor. Belki işte bu güçler Filistin’de yapılan katliamlara karşı dur diyecek güçler olacaktır. İsrail’in insanlık dışı eylemlerine göz yummayıp karşı duracak, katledilen halkların yanında yer alacak bir Avrupa ortaya çıkacaktır.