Referandum sürecinin en temel özelliği tümüyle tehdit ve korku yaratmaya dayanmasıdır. Savcısından işgüzar AKP’lilere kadar bir gönüllü kitlesi her gün yeni tehditler yağdırıyor. Demek ki OHAL yetmiyor, daha fazlası gerekli! Kaos ve iç savaş tehditleri gelmeye devam ediyor. İktidar ve Saray “Hayır” oyu verecekleri “teröristlikle” suçluyor. Her şeyin aşırı çarpıtıldığı ve ucuzladığı bir ülkede yaşıyoruz. “Vatan hainliği” ve “terörist” suçlamaları o kadar sıradanlaştı ki, bu gidişle ülkenin hemen yarısı hain ve terörist ilan edilecektir. Eğer böyleyse referanduma ne gerek var? “Hainlerin” listesi mi çıkartılacaktır?
Akla sığmayacak bu gidişin aslında anlaşılmaz bir yanı yoktur. Dünyada faşizmin iktidar oluş deneylerine bakmak yeterlidir. Bir siyasal düzeni faşizme evrimleştirebilmek için önce “akılların baştan alınması” gereklidir. İktidar ve ortağı büyük bir gayretle bu yolda ilerliyor.
Dönemin diğer özelliği halk örgütlenmelerinin sindirilip yok edilmesidir. “Örgütsüz halk köle halktır” gerçekliği referandum sürecinde OHAL yönetimince yüzlerce dernek, sendika, yayın kapatılarak uygulanıyor. Muazzam bir mekanizma her gün çalışıyor. Operasyon olmayan gün yoktur.
Referandum süreci Lunaparklardaki korku tünelini andırıyor. Her gün yeni bir tehditle karşılaşmak alın yazısı oldu. Fakat Lunaparklardaki korku tünelinde yürüyen insan eninde sonunda bu dehşet tünelinden çıkacağını bilir. Referandumla girilen korku tünelinden nasıl bir çıkış olacaktır?
15 Temmuz’la işletilmeye başlayan korku mekanizması şimdilik AKP hariç herkesi içine alabiliyor. Bu korku ve tehdit dalgası öyle bir noktaya gelmiştir ki, kulis söylentilerine göre CHP bile “Hayır” kampanyası sırasında mümkün olduğu kadar “görünmez olmayı” tercih etmeye hazırlanıyor. Bir kez görünmez olunduktan sonra yeniden görünür hale gelmenin kolay olduğunu düşünüyor olmalılar. Ancak tarihteki deneyler hep tersini gösteriyor.
Korku mekanizması istediği etkiyi yaratmış görünse de istediği sonucu yaratacağı çok şüphelidir.
İktidar ve Saray kendileri ele geçirdikleri “yüz yıllık fırsatı” kaybetmekten korktukları için bu ortamı yaratıyorlar. Fırsatı elden kaçırmamak için on beş yıldır büyük hata ve yolsuzluklar yaptılar; bunların sonuçlarından korkuyorlar. 17-25 Aralık yolsuzluklarının kapağının yeniden açılmasından korkuyorlar. 15 Temmuz darbesinin siyasi bağlantılarının ortaya çıkmasından, darbenin AKP içine uzanmasından korkuyorlar. Deniz feneri gibi her gün dönerek yönettikleri dış politikanın Trump umutlarının boşa çıkmasıyla iyice çökmesinden korkuyorlar.
En çok da ekonominin bir çöküş yaşamasından korkuyorlar. Korkunun ecele faydası yokmuş! Köklü bir çöküş için her şey olgunlaşıyor. İktidarın en son yaptığı bonkörlükler sadece yıkımı geciktirebilir. Ayrıca kırılganlığı en yüksek noktaya çıkan ekonomi “gizemli dolar girişleri” ile sürdürülüyor. Kaynağı belli olmayan girişler geçen yıl 11 milyar dolar ile kendi rekorunu kırmıştır. Ekonomisinin neredeyse yarısı “kayıt dışı” olan Türkiye’nin bir de finans kaynakları karanlık hale gelince, bu yapının sürdürülemeyeceği biliniyor. Hastaya suni solunum yaptırılıyor. İktidar ve Saray, ekonomi çökerse sadece enkaz altında kalmayacak, aynı zamanda cumhuriyet tarihinin en “karanlık” ekonomisinin dehlizlerinde birikenler bir lağım patlaması gibi ortaya saçılacaktır. İktidar burunları kıracak bu kokunun ortalığa saçılmasından korkuyor.
Korktuğu için tehdit ediyor, dehşet senaryoları anlatıyor.
12 Eylül de yarattığı koku ile bir düzen kurduğunu sanmıştı. Ancak o düzen çok çabuk yıprandı, toplumsal kanallarda biriken öfke 80’li yılların ortasında sokaklara çıktı. 7 Haziran sonrası yaratılan korku ortamı, “Allah’ın lütfu olan” 15 Temmuz darbesi sonrasında sürekli hale getirildi. OHAL’in “mağdurları” 12 Eylülünkileri defalarca aştı. Toplumun kanallarında nasıl bir öfkenin biriktiğini kimse bilmiyor. İktidar bu öfkeyi çürütmek için kan teri döküyor. Biliyor ki, kullanılamayan güç çürür. Onun için öfkeyi dehşet duvarları içine hapsetmeyi deniyor.
İktidarın tuzaklarına düşmeden öfkenin biriken gücünü açığa vurmak gerekiyor. Sadece sinip “Hayır” demek cumhuriyetin büyük bunalımından çıkacak olan demokrasi mücadelesi için iyi bir başlangıç olmaz. Gücü, çürütmeden kullanmak ve büyütmek gerekiyor.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]