Bursa’da 1 Eylül Barış Eylemi
Bursa Barış Meclisi 1 Eylül Barış Günü “Silahlar Susun, Barış Konuşsun” talebiyle Bursa’da bir eylem gerçekleştirdi. Aralarında SODAP, BATİS ve BAMİS’in de yer aldığı çok sayıda örgütün destek verdiği eylem saat 18.00’de Setbaşı Köprüsü’nde başladı. Buradan Kent Müzesi önüne kadar yapılan yürüyüşün ardından basın açıklaması okundu. KESK dönem sözcüsü tarafından okunan basın açıklaması şöyle:
Silahlar Sussun, Barış Konuşsun…
1 Eylül Dünya Barış Günü’ne, yeni paylaşım arayışlarının ortaya çıkardığı savaşlar, eşitsizlikler, yönlendirilebilir ekonomik krizlerle, işsizlikle, yoksullukla giriyoruz. Barış’a daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir Dünya, Bölge ve Türkiye ile giriyoruz.
Emperyalizm işgallerle bir yandan sömürü çarkını daha da hızlı çevirerek, DB, DTÖ ve IMF eliyle ülkelerin ekonomisine müdahaleyle emekçilerin çıkarına olmayan programlarını dayatırken; ABD müttefiki Türkiye’de emekçilerin ve halkların çıkarına olmayan ekonomik politikaları devam ediyor. Savaş ekonomisi hem siyaseti hem bir bütün hayatı zehirliyor. Savaşa harcanan her kuruş ekmeğimizi küçültüyor, emeğimiz ve alın terimizden götürüyor. İnsanların, insanlığımızın hayatına mal oluyor.
Oysa, İnsanlığı kurtaracak seçenek vicdanın aklı olan BARIŞ ’dır. Ve TÜRKİYE’NİN BARIŞ ARAYIŞI ARTIK YANLIŞ POLİTİKALARLA BOŞA ÇIKARILMAMALIDIR. Siyasetin kirletilmiş yüzü içerisinde partiler arasında rekabet çirkince devam ediyor. Demokrasi siyasetçilerin ağzında bir yalana dönüştü. Demokrasi diyenler, hala Kamu emekçilerine grev diyemiyor. 12 Eylül ile hesaplaşacağız diyenler, darbecileri yargılayacak gerçek adımları atamıyorlar. Anti demokratik, 12 Eylül’ün en büyük ayıplarından olan seçim barajını kaldırmaya cesaret edemiyorlar. Ülkenin en önemli kilit sorunu olan, Kürt sorununun demokratik bir zeminde çözülmesi için kirli siyasi hesaplar nedeniyle adım atamıyorlar.
Askeri operasyonların devam etmesinin neden olmaya devam ettiği çatışmalar ve cenaze törenleri toplumda yeni gerilim ortamlarına zemin oluştururken hep birlikte sesleniyoruz:
HEPİMİZİN GELECEĞİ ADINA “EYLEMSİZLİK KARARI” MUTLAKA DEĞERLENDİRİLMELİDİR!
Türkiye tarihsel bir sorununun, Kürt sorununun etrafında dönüp duruyor. Kaynaklarını, zamanını ama her şeyden öte çocukları başta olmak üzere insanlarını, geleceğini harcıyor. Türkiye’nin çatışmasız bir ortam içerisinde olmasından kendi çıkarları açısından yarar görmeyen çok sayıda gücün var olduğunu, elbette biliyoruz. Özellikle son olarak yaşadığımız İnegöl ve Dörtyol olayları bu güçlerin arzu ettikleri ortamın yeni eşiği ve sürdürülebilirliği açısından ne kadar yol alındığını da göstermektedir.
Oysaki bu çatışma ortamı Türkiye‘de yaşayan Türk-Kürt, Alevi-Sünni, kadın-erkek, çocuk-yaşlı işçi ve emekçi çok büyük bir kesimin yararına değildir. Her türlü kaybın ötesinde öldürülen biziz.
Bizim çıkarımız silahların sustuğu, çatışmanın olmadığı, toplumsal gerilimin azaldığı, sorunun demokratik çözümüne yönelik girişimlerin önünün açıldığı ve bizzat Hükümetçe bu yönde gereğinin yapıldığı bir süreçtedir.
Hükümet bir irade olarak bu yönde adım atmamak için sıklıkla, birçoğunu da kendisinin yarattığı bahanelerin arkasına saklanmaktadır. Bugün herkesin, başta Meclis‘teki partiler olmak üzere, dünden farklı olarak sonuçlardan duyulan kaygı, endişe, korku, öfke ve üzüntü temelli tepkiler yerine sorunun çözümüne odaklanarak sorumlu davranması gereken bir eşikteyiz. Yaşadığımız son ayların ve bir kez daha tekrar edersek İnegöl, Dörtyol olaylarının acısı, dehşeti ve böyle giderse engellenemezliği hepimize yeterli bir uyarı olmalıdır.
Kısa süre önce açıklanan “eylemsizlik kararı” bu nedenle çok önemlidir. Gizlemeden söyleyelim: hepimize bir nefes aldırmıştır, memnun etmiştir. Hiçbir siyasi grup ama özellikle de Hükümet, kamuoyu ile bu kararı “okuyan” spekülasyonları değil, sunduğu çatışmasız ortamı barış ve sorunun çözümü adına nasıl değerlendireceğini paylaşmalıdır.
Beklentimiz çok açıktır: sorunun gerçek çözümünü sağlayacak, çatışmasızlık ortamını sürdürülebilir kılacak, güven verecek, demokratik zemini tesis edecek kolaylaştırıcı adımlar atılmalıdır.
Bizler dün olduğu gibi bugün de toplumun hassasiyetlerini bilen, her türlü acıyı hisseden ve hürmet eden bir duyarlılıkla üzerimize düşen her görevi yerine getirmeye hazırız.
Biliyoruz ki bizlerin çabası kadar ve daha önemli olan Hükümet‘in yaklaşımı ve atacağı adımlardır. Sınırlı zamanın boşa geçirilmemesi çok kritiktir. Sorumluluk almamanın, geçiştirmenin ise vebali çok ağır olacaktır.
Evet, Hepimizin Barışa, Barışın Hepimize İhtiyacı var.
Biz her şeyden önce insani ve vicdani sorumluluğumuz gereği talep ettiğimiz BARIŞI;
Etnik, dinsel ve kültürel her türlü dışlayıcı tanımdan ayıklanmış, ortak bir siyasal kimliğin oluşmasını sağlayacak şekilde bütün yurttaşların hukuksal eşitliğini ve özgürlüğünü güvence altına alan ve onları eşit haklar ve sorumluluklar ile donatan, birlikte yaşama iradesinin ifadesi olacak yeni bir anayasanın hazırlanabilmesi için İSTİYORUZ.
Daha geç kalınmadan, duyarlılık ve sorumluluk sahibi herkesi “BARIŞ” talebini yükseltmeye ve bu uğurda cesaret ve özveriyle adım atmaya;
Çözüm için Kürt halkının meşru temsilcilerini dışlama eğiliminden vazgeçmeye,
Süreci olumsuz etkileyen tüm hukuksuzlukları bir an evvel son vermeye çağırıyoruz.
Halklarımızın, emekçilerin, kadınların, gençlerin teminatı olacak sivil, eşitlikçi, demokratik yeni bir anayasa için, demokrasi, özgürlük, halkların kardeşliği için; barışın düşmanı milliyetçiliğe, ayrımcılığa, militarizme ve darbeciliğe ‘hayır!’ diyerek, uzun yıllardır mücadelesini verdiğimiz gibi halkların ve emekçilerin, kadınların demokratik anayasası için mücadeleye devam edeceğiz. Bizler, ülkede, bölgede ve dünyada barış istiyoruz! Ve Barış bu topraklarda gerçekleşene kadar susmayacağız.
Barış Hemen Şimdi!
Yaşasın Halkların Kardeşliği!
Biji Bratiya Gellan!