Bir Satış, Kanaltürk ve Dünyanın Sokakları
Metin Yeğin
13 Mayıs 2008
Ben Metin Yeğin film işçisi. ‘Dünyanın Sokakları’ televizyon programını yapıyorum eğer nerede gösterilebiliyorsa. Dün duydum ki içinde yer aldığım köyü, Kanaltürk’ü satmışlar. Bu köyde de kendisini sığıntı hissediyordu ‘Dünyanın Sokakları’ ama ‘Biz tarafsız bir program değiliz. İşçinin, emekçinin, yeryüzünün lanetlilerinin programıyız’ diyebiliyorduk. Bolivya devlet başkanı Evo Morales mesajını söyleyebildi; Türkiyeli işçilere ‘Neoliberalizme karşı direnin’ diyordu. Hemen peşinden Bolivyalı madenci bir dinamit lokumunu sallıyordu sokağa. Venezüella dışişleri bakanı ve eski gerilla Ali Rodrigez, Tupamoros gerilla lideri Uruguay Parlamento başkanı Pepe Mujika ya da Fransız çiftçi lideri Jose Bove yer aldı programımızda ve daha birçokları. Jenerikte Subkumandan Marcos’u konuşturuyorduk, tabii ki maskeli. Koreli çiftçiler polisleri döverek meydanı ele geçiriyorlardı. Brezilya Topraksız Hareketi’nin uzun yürüyüşü vardı ya da fabrika işgalleri. Bir Arjantinli işçiye; ‘Benim ülkemde şimdi her şeyi satıyorlar siz ne diyorsunuz?’ diye sorduğumda ‘Kimse burada olanları bilmiyor mu? Hiç kimse bunları anlatmadı mı?’ diyordu büyük bir şaşkınlıkla. Ben de bunu yapmaya çalışıyordum. Biz yoğurt bakterisiydik Kanaltürk’de. Onlar hükümetle kavga ettiklerinden bize yer veriyorlardı. Biz sokakları anlatmak için orada oluyorduk.
Ben Metin Yeğin film işçisi. Hiçbir zaman www.bizkaçkişiyiz.com’a filan üye değildim. Yeterince okul yoklamaları ve cezaevi sayımları yaşadım. -Zaten her zaman aklınızda olsun ne zaman işin içine matematik girerse korkun-. Duydum ki bizim köy satılmış. Tabii ki hiç kimse sormadı bize. Biz neyiz ki perdede bir yaramaz gölge. Mali olarak sıkıştırıldıklarını herkes gibi ben de biliyordum. Garip ama bu satışı da garipsemiyorum ben. İki seçenekleri vardı ya iflas edeceklerdi ya da bu. Birkaç kez kanalın steril koridorlarında haciz memurları dolaşırken “Eğer iflas ederse televizyonu işgal eder biz televizyonu sürdürürüz” demiştim işçilere. Gülüp geçtiler. Ben sadece bir hayalim ya uzakta pembe masallar anlatan. Güzel olurdu. Ben anlamam zaten öyle büyük miktarlardan, milyon dolarlardan. Bizim bildiklerimiz sadece eski Türk lirası milyonları ki onlar da ne yazık borç hanesinde.
Ben Metin Yeğin film işçisi. Bizi kim satın almış diye baktım. Bugün gazetesiymiş satın alan. Tirajı artsın diye havaalanlarında dağıtırlardı. Oradan biliyorum. İşçi bayramında ‘1 Mayıs dehşeti’ diye yazmışlar. Sapanla taş atan bir gösterici var bu başlığının altında. Panzerleri, gaz bombaları, copları, kalkanları, plastik ve tabii ki gerçek mermileriyle saldıran Cerrah ordusuna karşı sapanla taş atma dehşetli cesaretine kapılan bir gösterici. Açıklama yapmışlar. ‘Kanal’ın esas dinamiği devam edecek’ diye.
Ben yokum abi. Eğer beni dinamikten sayıyorsanız tabii ki. Ben dehşetin sapanlı tarafının öyküsünü anlatıyorum. Açıklama yapmışlar ‘Yolsuzluklara karşı mücadele çizgisi’ devam edecekmiş. ‘Savulun kaçak et kesicileri, 5 lira rüşvet alabilen trafik polisleri, iyi temizlenmemiş tezgâhlara sahip lahmacuncular ya da ihaleye köstek koyan kamu yöneticileri sizin programlarınız başlayacak: Havuç ve sopa bu programda”. Satın alan Holding de ‘İpek davetiyeleri’ imiş. 50 milyon dolar vermişler bizim köye. Benim yine aklım ermiyor ama nasıl oluyor da bir davetiye şirketi bu kadar para kazanabiliyor. Yani 70 milyonun hepsi evlense, hepsi İpek davetiyesi dağıtsa eşine, dostuna, akrabasına hatta düğün sahipleri, damatlar ve gelinler hızlarını alamayıp, davetiyeleri havaalanlarında yerli yabancı yolculara dağıtsalar ‘Bugün’ gazetesi gibi ve yine herkes 4’er kere evlense bile bu kadar para kazandırabilir mi üstünde ‘Bu mutlu günlerinde sizi aramızda görmek istiyoruz’ ibareleri taşıyan davetiyeler? Yemin ederim uluslararası kurda her gün daha beter duruma düşen dolardan daha karlı bu iş. Kalpazanlar dolar yerine İpek davetiye basın. Köşeyi dönersiniz.
Ben Metin Yeğin film işçisi. Kanaltürk yoğurt bakterisi. Ben ‘Dünyanın Sokakları’nı alıp gidiyorum. Tabii ki bugüne kadar malen sıkıştırılmış Kanaltürk’ten o zaman için talep etmediğim emeğimin karşılığını da isteyerek. O paralarla ya bir banka soygunu filmi yaparım ya da bir işçi filmi. Bizim köy satılmış. Yaşasın sokaklar.
(Kaynak: Sendika.Org)