BATİS ve BAMİS’ten Sendikal Barajlar İçin Suç Duyurusu
BATİS ve BAMİS üyeleri, sendikal örgütlenme önündeki baraj engeliyle ilgili olarak 4 Şubat Cuma günü saat 13.30’da, Bursa Cumhuriyet Baş Savcılığı aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundu. Eyleme, Sosyalist Dayanışma Platformu (SODAP), Bursa Dayanışmaevi Girişimi ve Genç İşçiler Platformu da (GİP) destek verdi.
Bursa Adliyesi önünde bir araya gelen sendika üyeleri, suç duyurusunun ardından yaptıkları basın açıklamasıyla suç duyurusunun içeriğini kamuoyuyla paylaştı. Basın açıklamasına geçmeden önce, 3 Şubat günü Ankara OSTİM’de iş güvencesinden yoksun bir şekilde sigortasız, kayıt dışı çalıştırıldıkları işyerlerinde meydana gelen 2 iş cinayeti sonucunda 18 işçinin, 4 Şubat günü İzmir Tire’de işçi servisiyle bir trenin çarpışması sonucu meydana gelen iş cinayetinde 5 işçinin yaşamını yitirmesi protesto edildi. Ayrıca, Ankara’da 3 Şubat günü Torba Yasası’na karşı demokratik tepkilerini göstermek için eylem yapmak isteyen emekçilere karşı, polisin coplu, gaz bombalı saldırısı kınandı. Emekçilere yönelik baraj engeliyle ilgili basın açıklaması BATİS Genel Başkanı Metin Burak tarafından yapıldı. Açıklama şöyle:
“7 Mayıs 1983 tarihinde yürürlüğe sokulan 2821 sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunları’yla getirilen %10 işkolu ile %50+1 işyeri barajlarına ve noterden üye olmaya, AKP hükümeti iktidara geldiği tarihe kadar, hiçbir sendika konfederasyonu ve siyasi parti yöneticilerinin ihtirazı yoktu. AKP hükümeti iktidara geldikten sonra işçileri örgütsüzleştirip, köle gibi çalıştırmaya başlayınca, üye sayıları her geçen gün azalan sendikalar rahatsız olmaya başladılar. Özellikle 2000 yılından bu yana birden çok sendika işkolu barajı altında kalmasına rağmen, AB ülkelerine rezil olmamak için sendikaların yetkileri düşürülmedi. Ama bugün işkolu barajlarını savunan iktidar partisi ve sendikalar yüzünden, %10 işkolu barajını geçen ve Toplu İş Sözleşmesi yapacak sendika kalmamıştır. Sendika konfederasyon yöneticileri, her gelen hükümet gibi AKP hükümetinin de kendilerini koruyacağını sandılar. Ama AKP hükümeti, önce örgütlenmeyi zayıflattı, şimdi de sendika konfederasyon yöneticilerine “sesinizi çıkartırsanız, gırtlağınızı kopartırız” diyorlar.
Biz de diyoruz ki; 2000 yılından bu yana %10 işkolu barajını aşamayan sendikalara yetki veren hükümet ve Çalışma Bakanlarıyla, %10 işkolu barajlarını savunan sendika konfederasyonu yöneticileri, 80 öncesi 44 milyon nüfuslu ülkemizde yaklaşık 3,5 milyon sendika üyesi varken, bugün 74 milyona yaklaşan nüfus karşısında sendikalı sayısının 650-700 bine düşmesine neden oldular. İşçi sınıfı, bu anlayışla devam edilirse, sendikalar, sermaye sınıfı ve onların siyasi partileri tarafından bir daha örgütlenemeyecek şekilde yok edilecektir.
Şüpheliler, en son Çalışma Bakanı Ömer Dinçer başkanlığında Abant’ta yaptıkları toplantıda, Türk-İş yöneticilerinin öne sürdüğü %1, DİSK, Hak-İş ve TİSK yöneticilerinin %05 taleplerinde anlaşma sağlanamaması sonucu toplantıyı bir başka tarihe ertelediklerini açıklayarak suç üstüne suç işlemeye devam etmektedirler. Ayrıca şüpheliler basında da görüldüğü gibi suçları birbirilerine atarak, işçilerin örgütleri sendikaları da kirletmektedirler. Şüpheliler, biran önce savcılık tarafından ifadeleri alınarak mahkemeye sevk edilip cezalandırılmadıkları takdirde, ülkemizde sendikal örgütlenmenin tamamen ortadan kalkmasına sebep olacaklardır.
27 Mayıs 2004 tarihinde Anayasa’nın 90. Maddesi’ne yapılan ek ile “usule göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla, kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle, çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır” hükmünün eklenmesi, hukuksal mücadelede önemli bir kazanımdır. Anayasaya eklenen bu hüküm gereği, ILO Sözleşmesi, iç mevzuatta gerekli değişiklikler yapılmadan, uygulama esasları belirlenmeden, kendiliğinden yürürlüğe girmektedir. Bu sözleşmenin hükümleriyle çelişen iç mevzuat hükümleri, dolaylı olarak yürürlükten kalkmış sayılmaktadır. Buna rağmen halen sendikaların önündeki işkolu ile işyeri barajlarını kaldırmayan şüpheliler, anayasal suç işlenmektedir.
Ayrıca Türk Ceza Kanunu’nda 21.07.2004 tarihinde yapılan değişiklikle, TCK’nun 118. Maddesi ile sendikaların örgütlenmesine, işçilerin sendikalara üye olmasına engel olmak suç sayılarak, bu suçu işleyenler hakkında 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası getirilmiştir.
BATİS ve BAMİS üyeleri olarak;
Sendikal örgütlenmenin tamamen yok olmaması için, sendikaların örgütlenmesine, işçilerin sendikalara üye olmasına engel olan %10 işkolu ile %50+1 işyeri barajlarını savunan,
İşçilerin noter vasıtasıyla üye olma zorunluluğunu kaldırmayarak işçileri fakirleştiren,
Sosyal Güvenlik Kurumu’ndaki kayıtlı sigortalıların sayıları ile gerçek sendikalı işçi sayısına göre istatistikleri daha önce eksik açıklayan,
2010 Ocak-Temmuz ve 2011 Ocak aylarında ise istatistikleri hiç açıklamayan,
Yaklaşık 3,5 milyon olan sendikalı sayısının 650-700 bine düşmesine neden olan,
Şüpheli Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu, Hak-İş Başkanı Salim Uslu, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ile TİSK Başkanı Tuğrul Kutadgobilik hakkında, yakalanarak cezalandırılması için, bugün Bursa Cumhuriyet Baş Savcılığı vasıtasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na 2011/193 Kayıt Numarası’yla suç duyurusunu yaptık. Sendikal barajların ve noter masraflarının kalkması için başlattığımız bu hukuki mücadelemize, emekten yana olan yurttaşlarımızı destek vermeye çağırıyoruz.”