Ağustos ayının son haftasında 120 ülkeden yetkililer 16. Bağlantısızlar Hareketi (BH) toplantısı için İran’ın başkenti Tahran’da toplandılar. Toplantı 6 gün sürecek. Konferansın son 2 gününe ise 50 devlet ve hükümet başkanı katılacak. Bunlar arasında öne çıkanlar Mısır ve Hindistan devlet başkanları olacaktır. Mısır devlet başkanı Mursi’nin ziyareti, İsrail ile yapılan Camp David anlaşmasından beri kopuk ona İran Mısır ilişkilerinde tarihi bir dönüm noktası anlamına geliyor.
Bağlantısızlar Hareketi, Soğuk Savaşın bitmesi ve arkasından ABD’nin dünyada tek kutup olmasının gölgelemesi sonrasında önemli bir çekim alanı olmaya başladı. 2006 yılında Küba’da yapılan toplantıda Kastro bir dev ilan edildi ve Chaves’in ünlü esprileri ile BH dünya gündeminde daha çok dikkat çeker oldu.
Şimdi de İran Bağlantısızlar Hareketinin liderliğini 3 yıl için üstleniyor. Bundan sonra Hareketin merkezi Venezüella olacaktır.
Bağlantısız Hareketi BRİC ülkelerinin (Rusya, Çin, Hindistan, Güney Afrika) katılımı ile daha da önemli bir topluluk haline geldi. Latin Amerika’nın hemen hemen tüm ülkeleri, Afrika ve Güney Asya’dan birçok ülke bu hareketin içinde yer alıyor.
Deve Kuşçuluk
Batı medyası bu toplantıyı görmezden geliyor. Oysa BH, Birleşmiş Milletlerden sonra 2. büyüklükte bir uluslararası örgüttür. Batı ve lider ülkelerin çıkarları altında ezilen kalkınmakta olan ülkeler açısından hareket hayati önem taşımaktadır.
Hareket üyesi ülkeler, ABD’nin Irak ve Afganistan çıkartmaları, Libya’da yaşananlar ve şimdi Suriye’deki iç savaş nedeniyle böyle bir toplantıya daha büyük bir önem veriyorlar. Büyük güçlere karşı kendi çıkarlarını savunmanın ve dayanışma içinde olmanın önemini daha iyi anlıyorlar. Ayrıca Batı’nın eski gücünü kaybetmesi karşısında da böyle bir toplantıya katılmada kendilerini rahat hissediyorlar. Batı medyası bu nedenle toplantıyı yok sayıyor ve dünya halklarının gözünden gizlemeye çalışıyor. Deve kuşu gibi davranıyor, görmezlikten geliyor.
İran’ın Başkanlığı
Özellikle bu dönemde yani Batı’nın İran’a ambargolar koyması ve onu yalnızlaştırma çabaları sırasında BH’nin başkanlığını İran’ın üstlenmesi ve toplantının Tahran’da yapılması Batı’yı özellikle rahatsız ediyor. Onu karalamak için elinden geleni yapıyor.
ABD ve İsrail’in tüm baskılarına karşın BM genel sekreteri Ban Ki-moon Tahran’a gitti. Gözlemciler yalnız bunun bile ABD ve İsrail’e diplomatik bir darbe olduğunda hem fikirler. Toplantıya 192 dünya ülkesinden 120’sinin katılımı ise ABD’nin Tahran’a uygulamaya çalıştığı yalnızlaştırma politikasının ne kadar havada kaldığının bir kanıtıdır. İran yalnızlaştırılmak şöyle dursun aksine yürüttüğü antiemperyalist politika ve bağımsız karşı duruşu ile bir çekim alanı haline gelmektedir.
Orta Doğu’da ABD’nin Mübarek döneminde baş destekçisi olan Mısır’ın yeni lideri Mursi’nin Tahran’a geliyor olması başlı başına bir şamar olsa gerektir. Hindistan liderinin gelişi de başka bir darbedir. Bu ülke Güney Asya’da ABD’nin baş müttefiki olma yolundadır. Ama o bile ABD baskılarına karşı Tahran ile ilişkilerini kesmiyor. Toplantı sırasında Hindistan Afganistan ile ekonomik anlaşmalar imzalayacaktır. Tahran siyasi ve ekonomik olarak kendine yeni destekler bulmaktadır.
ABD ve Batılı müttefikleri baskıcı politikaları ile adeta Tahran’ı yalnızlığa itmiyorlar ona yandaşlar yaratırken kendileri yalnızlaşıyorlar.
“Tahran’ın Yeni Gizli Silahı”
Rus sitesi yazarlarından Sergey Strokan 28 Ağustos 2012 tarihli makalesine bu başlığı atmış. “Amerikan Emperyalizmi ve Siyonizm’e karşı Bağlantısızlar Toplantısı yeni İran gizli silahı gibidir.” Tahran’ın sorunlarına yandaş bulmak için BT’yi bir silah olarak kullanacağını yazmış. Bir anlamda da bunun yanlış olduğu izlenimini vermeye çalışmış.
BH toplantısının Tahran’da yapılması ve İran’ın 3 yıl boyunca lider olması elbette İran için çok önemli bir maniveladır. Bu yeni rolünü kendi davasını duyurmak ve yandaş aramak amaçlı kullanması kadar doğal ve gerekli bir şey olamaz. İran bunu, yıllardır savunduğu tezlerini hayata geçirmek için bir fırsat olarak değerlendirecektir.
İran’ın yıllardır yürüttüğü dış politika normları aslında BH ilkelerine uymaktadır. Nükleer enerji konusu bunların en başında gelir. BH dünyada barışın sağlanması için nükleer silahsız bir dünya gerekliliğini savunur. 2025 yılına kadar da dünyamızı bu silahlardan arındırma hedefini önüne koymuş, bunun için çalışmaktadır.
Bu bir çelişki midir? İran’a yapılan tüm baskılar onun nükleer silah geliştirme yolunda olmasından kaynaklanmıyor mu? Ama İran bunu yıllardır yalanlıyor. Nükleer silah hem yok hem de İslam anlayışına terstir haramdır diyor. BM ve Nükleer enerji gözlemcileri de şimdiye kadar böyle bir iz bulamadılar. Bulamazlar da! Saddam’a oynanan oyunun aynısı İran’a oynanmaya çalışılıyor. Saddam’ın nükleer silahları bulunamadığı gibi İran’da da bulunamayacaktır. Sorun İran petrol ve enerji kaynaklarının Batı şirketlerine peşkeş çekilmesidir. Bağımsız duran İran, işte o nedenle şimşekleri üstüne çekmektedir. Bu duruşu ile İran, BH liderliğini hak etmektedir.
İran BH içinde belki de en çok baskı gören ülkelerden biridir. O anlamda da desteğe ihtiyacı vardır. Hareket İran’a destek vererek hem güçlenecek hem de dünyamızı değiştirme doğrultusunda önemli bir adım atabilecektir. Yalnız Tahran için değil, öz kaynaklarını kendi ülke kalkınmaları için kullanmak, kendi çıkarlarını savunmak isteyen BH ülkeleri açısından çok önemlidir.
3. Dünya ülkeleri, yıllardır Birleşmiş Milletlerin reforme edilmesinin, yeni güçler dengesine göre yeni kuralların kabul edilmesinin gerekliliğini savunuyorlar. BM’nin batı güçlerinin kendi çıkarlarını dayatma kurumu oluşuna başkaldırmaya çalışıyorlar, ama bu bir türlü hayata geçirilemiyor. İran da yıllardır bu ilkeleri savunmaktadır. Çünkü bu durumdan en çok acı çeken ülkelerden biridir. Şimdi BH başkanı olarak bu sorunu BM içinde daha güçlü bir şekilde dile getirebilecektir. BH açısından bu da bir kazanım olabilir.
Sonuçta İran’ın toplantıyı kendi sorunlarına bir çözüm olarak kullanacağı değerlendirmesi BH’yi küçümsemektir. Bağlantısızlar Hareketi de İran ile güçlü bir lider, sorunlarına sahip çıkacak bir güç bulmuştur. Bu anlamda da Batı BH’nin yeni liderinden çekinmekte ve onda sanki ölümünü görmektedir.
Türkiye Boykot Etti
Türkiye ise Batı’nın çok öfkelendiği bu önemli toplantıyı boykot ediyor. Ahmedinejat’ın yolladığı davetiyeye olumsuz yanıt verildi. Medya da o nedenle toplantıdan pek söz etmemeyi yeğliyor.
Toplantıya katılmamanın en büyük nedeni gündemlerden birinin Suriye olması ile ilgilidir. Erdoğan ve Davutoğlu, Suriye liderini sildiler. Oysa toplantıya katılan ülkeler olaylarda Batı’nın ve Türkiye’nin Suriye muhalefetini silahlandırdığı ve olayları kışkırttığı doğrultusunda bir açıklama yapabilirler. Yani toplantıdan TC’nin istediği gibi bir sonuç çıkmayacağı gibi onun aleyhine bir sonuç da çıkabilir. O nedenle Türkiye, Batı çizgisinde kalmayı yeğlemektedir.
Ancak toplantıya katılmamak Türkiye’yi bölgede ve dünyada daha fazla yalnızlığa iten bir olay olacaktır. Komşular ile sıfır sorun politikalarından uzaklaşan Erdoğan iktidarı artık komşuları ile anlaşamaz bir konuma düşmektedir. Zaten bozulma yolunda olan İran ile ilişkiler, yakında Suriye’yle olduğu şekle gelecektir. İran yanına dünyadan destek buldukça TC ile arasının daha da bozulması kaçınılmazdır.
Türkiye Orta Doğu’da yapayalnız kalmaktadır. Türkiye, Batı ile Doğu’nun buluşma noktası olduğunu iddia ediyordu, toplantıya katılmayarak, böyle bir görevi yerine getiremeyeceğini ilan etmiş oldu.
Orta Doğu’da İran eksenli yeni bir dinamik şekilleniyor ve Türkiye bunun dışında kalıyor. Bu dinamiğin içine girmek yerine giderek daha çok çökmekte olan Batı emperyalizmine yamanıyor. Dünya güçler dengesinde giderek güçlenen 3. Dünya ülkelerinden kopuşuyor. Gelişmekte olan bir akım yerine yozlaşan kokuşan ikiyüzlü politikaların içine boylamasına giriyor. Bu tercih aslında doğasına uygundur.