Kürt coğrafyasında kent kuşatmaları ve katliamlar devam ederken AKP yeni bir süreç başlatmaya hazırlanıyor. “Yeni bir anayasa” için komisyon çalışmaları başlatılacaktır. İktidar bu çalışmalara altı aylık bir süre koymaya hazırlanıyor. Sonra? Uzlaşma olmazsa, “halka gidilecektir”.
Bu arada Saray başkanlık sistemini anlatmak için “sahaya inecektir.” Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki altı ay yeniden her akşam Erdoğan’ın mitinglerini izleyeceğiz. Eğer bir kaza olmazsa Türkiye bir yıl içinde yeni bir sisteme geçmiş olacaktır. Bunun “Türk tipi başkanlık sistemi” olduğunu Saray söyledi; ancak henüz bu Türk tipi sistemin nasıl bir şey olacağı ortaya konmadı.
Saray’ın kafasındaki başkanlık sisteminin nasıl bir şey olacağı elbette bilmece değildir. Demirel’in ünlü bir sözü vardı: “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır.” Bunu bugüne aktarırsak, AKP’nin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.
Bir çözüm süreci başlattı, kendini güçlendirmediğini anladığı anda masayı devirdi. Anlaşıldı ki, Kürt sorununu çözmekle ilgili hiç bir ciddi programa sahip olmayan AKP’nin tek hedefi Kürt Özgürlük Hareketi’ni zamanla tasfiye etmektir.
Gezi eylemleri başlayınca paniğe kapılıp tüm tepkiyi “dış kaynaklara” bağlayan AKP, çok sözünü ettiği “ileri demokrasi” ile hiçbir bağının olmadığını göstermiş oldu. Zaten o günlerden beri “ileri demokrasi” ağızlara alınmıyor, varsa yoksa “başkanlık sistemi”…
Yolsuzluklar patlak verince “paralel operasyonları” adı altında tüm adalet mekanizması ve güvenlik birimleri Saray’a bağlandı.
En son AKP icraatı ise 7 Haziran seçim sonuçlarını tanımayıp sivil darbe yapması ve “kent kuşatmalarını” başlatmasıdır. Bu kadar “yapılan” yeter! Buradan başkanlık sisteminin ne olacağı yeterince ortaya çıkıyor.
“Türk tipi başkanlık sisteminde” Saray, tüm önemli konu ve alanlarda parlamentoyu pas geçecek, yetkiyi “Başkanın kabinesine” verecek bir sistem tasarlamaktadır. Erdoğan bir ara konuşmalarında “kuvvetler ayrılığından” çok şikâyet etmişti. Yürütmenin yolunu kesecek, onun hızını yavaşlatacak her engel ortadan kaldırılacaktır. Erdoğan düşlerinde bunu görüyor.
Saray herkesin gözünün içine baka baka yasal yollardan faşizmin inşa edilmesi için vitesi büyültme planlarını hazırlamış ve çok yakında uygulama başlayacaktır. “Fiili durumdan” “yasal duruma” geçiş için AKP stratejisi hazırdır.
“Türk-İslam sentezi”yle yoğrulmuş bir toplum inşa edilecek; Saray danışmanlarından Yiğit Bulut’un bir kaç gündür vurguladığı “neo-liberal teslimiyet süreci bitecek”, “yeni bir ekonomi için yola çıkılacaktır”. Bütün bunlar, yeni bir toplum ve ekonomi yaratma süreci tüm yetkileri elinde tutan bir başkanla yürütülecektir. Faşizmi ideolojik ve maddi yapısıyla inşa etmek için kollar çoktan sıvanmıştır.
AKP ve Saray, içinde bulunduğu açmazdan dolayı buna mecburdur. Kendi güçlerini ancak düşmanlaştırma üzerinden sağlamlaştırabiliyor. Bu konuda en küçük yumuşama 7 Haziran benzeri sonuçlar yaratabilir. AKP’nin geleceği gerilim yaratmak ve gerilimi yönetmeye bağlıdır.
Saray “sahaya” iner inmez, tüm demokrasi güçleri de alanlara inmelidir. Ülkenin geleceği yakın zaman içinde tüm ilerici, demokrat güçlerin bir safta örgütlenerek demokrasi mücadelesini yükseltmekten geçiyor. Mümkün olan en geniş saflaşmayı yaratmak, artık en sıradan demokratik hakların bile yok edildiği bu topraklarda mücadeleyi yükseltmek acil bir siyasal programdır.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]