Son günlerde ülkemizdeki mülteci ve göçmen emekçilere dönük faşist yaklaşımlara karşı son derece uyanık olmalıyız.
Ülkelerini savaş, çatışma, baskı veya ekonomik zorluklar nedeniyle terk etmek zorunda kalan başta Suriyeli mülteciler olmak üzere, tüm emekçilerle enternasyonalist dayanışmayı büyütmek ve birlikte mücadele kanalları kurmak her zamankinden daha fazla önem kazanmıştır.
Bütün dünyada olduğu gibi günümüzde aşırı sağın büyürken propagandasının ana zeminini oluşturan ‘yabancı’ düşmanlığının ülkemizde de kışkırtılmasının ana sorumlusu AKP faşist iktidarıdır. İktidar, bir taraftan mülteci emekçileri ucuz işgücü olarak ve Avrupa’yla ilişkisinde pazarlık unsuru olarak değerlendirip bir taraftan da mültecilerin mağduriyetini emperyalist hevesleri için kullanırken milliyetçi şoven dalganın büyümesinin önünü açmaktadır.
Emekçi halkların ülkelerini terk etmek zorunda kalmasına yol açan bölge savaşında aldığı tutum ortadadır. Ayrıca “kapıların sonuna kadar açılması” ama gelen mültecilerin haklarının düzenlenmemesi sonucu mülteci emekçilerin ucuz işgücü olmasının “yerli-yabancı” emekçi çelişkisini artırması bu iktidarın bile isteye yarattığı bir durumdur. Vatandaşlığın gayri menkul alımına bağlanması yani parayla satılması, mülteci işçilerin çalışma izni için başvuru hakkının patronlara verilmesi gibi uygulamalar iktidarın sınıfsal karakterini ve hedeflerini çok net bir biçimde ortaya koymaktadır.
Faşizme karşı mücadelede başta mülteci emekçiler olmak üzere tüm göçmenlerin haklarının savunulması ve ortak mücadele zeminlerinin inşası son derece önemlidir. Bu konuda ülkemizde “muhalefet” kötü bir sınav vermektedir. Varlığını inşa ederken bu düşmanlığı aşırı sağ söylemlerle kışkırtan ve inşa eden partiler daha kolay ifşa olabilmektedir. Ancak daha “sol”da görünen kimi partilerin yaklaşımı da ciddi bir şekilde eleştirilmelidir. İktidara gelince “bunları yollayacağız” diye söz verenler; faşizmin ekmeğine yağ sürmekte, emekçilerin enternasyonalist dayanışmasının zeminini dinamitlemektedir. Bu yaklaşım savaş gerçeğinin üstünü örtmekte, kapitalizmin ekonomik ve ekolojik yıkımının göçü tetiklediğini görünmez kılmaktadır.
Üçüncü seçeneğin inşası bu anlamda da acil bir görev olarak önümüzde durmaktadır.
- Ülkemizde yer alan tüm mülteci ve göçmen emekçilerin derhal yasal statüleri tanınmalıdır.
- Eşit vatandaşlık hakkı tanınmalı, çalışma izni başvuru hakkı patronlardan alınmalı, eşit şartlarda ve haklarda çalışmanın önü açılmalıdır.
- Batı ülkeleri ile yapılan anlaşmalar iptal edilmeli ve mültecilerin gitmek istemeleri durumunda Batı ülkelerine gidişlerinin önü açılmalıdır.
- Bölgede barışın inşası için mücadele yükseltilmelidir.
Tüm dünyada yıkıma yol açan kapitalizme ve halkları birbirine kırdıran emperyalizme karşı mücadeleyi enternasyonalist zeminde yükseltmek en önemli görevimizdir.
Yaşasın İşçilerin Birliği, Halkların Kardeşliği!