İşçi Sınıfı

Değişen Dünya ve Emek Mücadelemiz

SODAP, işçi sınıfını tarihsel olarak devrimci özne olarak konumlandırır. Kapitalist toplumun temel çelişkisi olan emek-sermaye çelişkisi, sınıfın güncel formları ve yeniden yapılanmaları ile farklı görünümler kazansa da; sınıf sömürüsünün özü değişmeden devam etmektedir. SODAP, bu çelişkinin devrimci çözümünü, işçi sınıfının örgütlü mücadelesi ve iktidar perspektifiyle ele alır.

1980’lerden itibaren kapitalizm, neoliberal politikalar eşliğinde büyük bir yapısal dönüşüm sürecine girmiştir. Bu süreçte, işçi sınıfının tarihsel kazanımları ağır saldırılara uğramış, sınıf aleyhine köklü dönüşümler yaşanmıştır. Sanayi kapitalizminden bilgi ve hizmet kapitalizmine geçişle birlikte proleteryanın ve prekaryanın sayısı artarken sınıfın yoğunlaşması ve kapsamı da önemli ölçüde değişmiştir. Artık sınıf yalnızca üretim süreçlerinde değil, yaşamın tüm alanlarında parçalanmış; emek süreçleri mekânsal, zamansal, hukuki ve kimliksel düzeyde dağılmıştır. Teknolojik gelişmeler, finansallaşma, otomasyon, dijital platformlar, yapay zekâ ve gig ekonomisinin yaygınlaşması; sınıfın kadınlaşması ve artan göç hareketleri, bu dönüşümün günümüzde daha da derinleştiğini göstermektedir. Bu süreçte, klasik sendikal yapılar ve fabrika merkezli mücadele biçimleri gerilemiş; emek hareketi, yeni araçlara, örgütlenme biçimlerine ve mücadele taktiklerine duyulan ihtiyaçla karşı karşıya kalmıştır.

Bu yapısal dönüşümün üzerine, 1990’ların başında sosyalist sistemin çözülmesi eklenmiştir. Bu çözülüş, dünya genelinde ezilen sınıflar açısından tarihsel bir kırılma yaratmış; ideolojik ve örgütsel düzeyde ciddi bir irtifa kaybına yol açmıştır. Ufuk yitimiyle birlikte, neoliberalizmin sınıf üzerindeki hegemonyası daha da pekişmiştir. Ancak bugün gelinen noktada, neoliberal kapitalist sistemin kendisi de büyük bir tıkanmayla karşı karşıyadır. 20. yüzyılın başındaki ticaret savaşlarını andıran küresel ekonomik ve siyasi gerilimler ile sıcak çatışmalar yeniden gündeme gelmiş; bu tablo bir yandan mücadele için yeni olanaklar yaratırken, diğer yandan küresel ölçekte emek üzerindeki baskıları, göçleri ve kazanılmış haklara yönelik saldırıları artırmıştır.

Türkiye bu küresel gelişmelerin dışında değildir. 1980 sonrası uygulamaya konulan neoliberal politikalar, AKP iktidarı döneminde daha da derinleştirilmiş; bu politikalar toplumsal yaşamın tüm hücrelerine sirayet etmiştir. Türkiye kapitalizmi bu dönemde ikinci bir sıçrama yaşamış; kırsal alanlar büyük ölçüde boşalmış, kentler ucuz işgücü havzalarına dönüşmüş, iç ve dış göçlerle emek piyasası daha da kırılgan hâle gelmiştir. Aynı süreçte emeğin örgütlü yapıları ise sistematik bir biçimde dağıtılmıştır.

Bu dönüşümlerle birlikte, klasik fabrika merkezli ve sendika odaklı örgütlenme biçimleri gerilemiş; sınıf çelişkileri geçmişin kitlesel fabrikalarından farklı olarak bugün daha dağınık, karmaşık ve çok katmanlı bir hâl almıştır. Önceden sanayi bölgelerinin çeperlerinde kurulan gecekondular ve işçi mahallelerinin yerini, günümüzde kent çeperlerinde kapitalizmin dışına itilen, işsizlik ve güvencesizlikle kuşatılmış bir nüfus almıştır. Bu alanlar, bir yandan çeteleşme ve toplumsal çürümenin zeminini oluştururken diğer yandan da büyük bir toplumsal mücadele potansiyelini içinde barındırmaktadır.

Öte yandan neoliberal kapitalizm dünya genelinde ciddi bir tıkanma sürecine girmiş; içine düştüğü bunalımı savaşlar yoluyla, emeğe ve doğaya yönelik saldırılarını derinleştirerek daha da vahşi boyutlara taşımaktadır. Bu tablo yeni mücadele olanaklarının da önünü açmaktadır. Brezilya’da MST’nin toprak ve yaşam mücadelesi, Şili’de Las Tesis’in feminist sınıf isyanı, Hindistan’daki devasa tarım işçileri grevi ve Rojava’da alternatif yaşamın inşası gibi deneyimler, günümüzde sınıf mücadelesinin aldığı yeni biçimlere dair önemli örnekler sunmaktadır.

SODAP, sınıf mücadelesini yalnızca üretim alanlarıyla sınırlı görmez. Barınma hakkı, gıda güvenliği, kadın ve göçmen emeği, kamusal hizmetlere erişim gibi başlıkları sınıf mücadelesinin ayrılmaz parçaları olarak ele alır. Yaşam alanlarının savunulmasını ve örgütlenmesini içeren bütünlüklü bir mücadele hattının inşası için çalışır.

Dayanışma Evleri, Mahalle Meclisleri, Sokak Sendikaları, ev işçileri örgütlenmeleri, kadın dayanışma ağları, bağımsız sendikalar gibi araçlarla SODAP, hem bugünün acil ihtiyaçlarına yanıt vermeyi hem de sosyalist bir geleceğin toplumsal temellerini bugünden inşa etmeyi hedefler.

SODAP, sınıfın dağılmış unsurlarını ortak bir politik irade etrafında buluşturacak ideolojik ve pratik araçları yaratmayı, günümüzün en yakıcı politik görevi olarak görür. Bu doğrultuda izlenen emek hattı, yalnızca hakların savunulması ya da kaybedilenlerin geri alınmasıyla sınırlı kalmaz; nihai hedef olarak kapitalist sömürü düzenini aşan, sınıfsız ve sömürüsüz bir toplumsal düzenin inşasını amaçlar.

SODAP, işçi sınıfının çeşitli fraksiyonlarının (prekarya, proletarya, orta sınıf) ortak bir mücadele programı kapsamında bütünleşememesini, bu fraksiyonların egemen sınıfların birbirleriyle mücadele hâlindeki kanatlarının ittifak güçleri olarak birbirleriyle karşı karşıya gelmelerini sınıfın politik varlığını aşındıran büyük bir zaafiyet olarak görür. İşçi sınıfının her bir fraksiyonun örgütlenmesinin özgün araçlarını geliştirerek bir taraftan bunların kendi özgün talep ve ihtiyaçları ekseninde örgütlenmesini sağlama mücadelesini yükseltirken bir diğer yandan da sınıfın karşı hegemonyasını inşa etmek için bu kesimlerin ortak mücadele zeminlerini temellendirir.