Saray rejimi, 2015 seçimlerinde AKP’nin tek başına iktidar olma şansını kaybetmesi sonrasında ortaya çıkan ve faşist devlet inşasını hedefleyen bir iktidardır. 2013-2015 döneminde Gezi ve Kobane direnişlerinin birbirlerini büyüten demokratik etkisi egemen sınıfların tüm fraksiyonlarında gerici bir reaksiyonun ortaya çıkmasına yol açtı. Halkın yükselen direnişini boğmayı öncelikli hedef olarak benimseyen Saray rejimi, Çökertme Planını yürürlüğe koyarak çok yönlü bir saldırıyı olağanüstü hâl eşliğinde hayata geçirdi. Başkanlık rejimi, bu olağanüstü hâli süreklileştirmek amacıyla inşa edildi.
2015 sonrasında halkın yükselen direnişiyle birlikte devletin içindeki fraksiyonlar savaşı da şiddetlendi. Faşistleşme süreci bu krizin çözümünü de hedefleyen bir çerçevede gelişti.
21. yüzyılda ortaya çıkan faşist rejimler 20. yüzyılda ortaya çıkan klasik faşizmlerle birçok ortak nokta barındırsa da kendine özgü niteliklere de sahiptir. Yürütmenin aşırı merkezîleşmesi, lider kültünün bir tek adam rejimi görüntüsü verecek bir biçimde öne çıkması, yürütmenin merkezinden görece bağımsız kamusal alanların giderek kuşatılması ve yok edilmek istenmesi, kanun hükmünde kararnamelerle yönetimin ön plana çıkması, toplumun devletin eliyle dinci ve milliyetçi bir ideoloji kapsamında yukarıdan aşağıya kalıcı bir biçimde dönüştürülmeye çalışılması, belli toplumsal kesimlerin temel vatandaşlık haklarının askıya alınabilmesi, devletin sermayenin el değiştirmesi konusunda etkin bir araç olarak işlev görmesi açısından bakıldığında klasik faşizmlerle benzerlikler rahatlıkla göze çarpmaktadır.
Faşizmin 20. yüzyılda iktidara gelebilmesinde özel olarak işçi sınıfının ve genel olarak da demokratik rejimi savunabilecek güçlerin bir araya gelecek örgütlülükler yaratmakta başarısız olmasının payı büyük olmuştur. Bu sebeple faşizme karşı pozisyon alan güçlerin birlikteliğini sağlamak bugün faşizmle mücadele açısından da hayati önemdedir. Bu sebeple SODAP, başta sosyalistler olmak halk güçlerinin faşizmin kurumsallaşma çabalarını boşa çıkaracak ortak mücadele zeminlerini inşa etmesini destekler. Devrim ve demokrasi güçlerinin faşizme karşı ortak mücadelesini sahiplenir ve benimser. Halk güçlerini faşizm karşısında ayıracak sorumsuz, sekter tutum ve yaklaşımlardan uzak durur.
Ancak 21. yüzyılda dünyada ve ülkemizde faşizmin yeniden güçlü bir seçenek hâline gelmesinde özellikle neoliberal politikaların burjuvazinin olağan politik temsilcilerinin toplumsal meşruiyetinin ortadan kalkmasına yol açmasının etkisi mutlaka görülmelidir. Faşizmler güçlendikleri birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de işçi sınıfının geniş kesimlerinden de destek almaktadırlar. Bu sebeple demokrasi mücadelesinin ekonomik eşitliği görmezden gelen liberal bir zemine hapsedilmesinin faşizmin elini güçlendirdiği mutlaka görülmelidir. Anti faşist güçlerin en önemli görevlerinden belki de en başta geleni işçi sınıfı içerisinde örgütlenmek, halkın ekonomik taleplerini de demokrasi mücadelesinin bir parçası hâline getirmeyi başarmaktır. İşçi sınıfının zenginliğe ve eşitsizliğe öfkesini kapsayamayan bir demokrasi mücadelesi faşizmi asla yenemez. Burjuvazinin faşizme karşı mücadele programına tabiyet anti faşist güçlere kaybettirir. Sosyalist taleplerle bütünleşen bir demokrasi mücadelesi faşizmi yenilgiye uğratacak tek programdır. SODAP, bu programı tüm anti faşist güçlerle birlikte hayata geçirmeye adaydır.
Göçmen işçiler işçi sınıfımızın bir parçasıdır. Faşizmin göçmenlere düşmanlığı bir mazeret olarak kullanmasına asla izin verilemez.
Faşizme karşı işçilerin, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, gençlerin ortak direniş cephesi örgütlenmeli, faşizmin iktidar değişiminin demokratik yollardan gerçekleşmesini imkânsız hale getirmeye dönük girişimleri her ne pahasına olursa olsun püskürtülmelidir.