“Türk’ün gücünü göstermek” adına insanlık dışı devlet saldırganlığının bininin bir para olduğu bir döneme girdik. Tarihimizdeki birçok karanlık sayfada bu “Türk’ün gücünü gösterme” motivasyonunun vebali büyüktür. “Türkler” bölücülerden, Kürtlerden, solculardan, komünistlerden, Alevilerden, kadınlardan, LGBTİ’lerden sonu gelmez biçimde hesap sorma halindedirler. Muarızlarının biraz kıpırdaması, kendini biraz görünür kılması, varoluşuyla uyumlu bir takım haklar talep etmesi “güç gösterisi” için yeterli bir sebeptir. “Geleneksel misafirperverlik” ile taçlandırılmaya çalışılan coğrafyamızda lincin, tecavüzün, işkencenin, tacizin bolluğu kanları dondurmaktadır.
20. yüzyılın başında Osmanlı’nın topraklarını hızla kaybetmesi devleti kuran kadrolarda sonu gelmez bir korku ve panik ruh hali yarattı. Bu ruh hali, İttihat ve Terakki kanalından Cumhuriyet’in genetik şifrelerine de yazıldı. Ankara’nın kasvetli devlet binalarının dehlizlerinde iç ve dış siyaset şekillenirken bu bir türlü giderilemeyen varoluşsal korkunun izleri her daim gözlenebilir. Bu beka kaygısı ve bir tür aşağılık duygusu, İmparatorluktan alelade bir devletçik olmaya dönüşümü bir türlü sindirememe hali kalıcı bir ergenliğe dönüşür ve abartılı düşünce ve davranışlarla telafi edilmeye çalışılır. Kemalizm’in en canlı günlerinde ortaya atılan Güneş-Dil; Teorisi Türklüğü bütün milletlerin atası, Türkçeyi bütün dillerin kökeni olarak kodlamaktaydı. Ordunun siyaset sahnesinde ikinci plana geçmesi öncesinde attığı en dramatik adımlardan bir tanesi dünya teknolojik tarihini alt üst edecek “Erke Dönergeci”nin dünya kamuoyuna sunulmasıydı. Bir dönemin tüm karanlık isimleri bu büyük keşfi, Türk’ün zekasını dünyaya lanse etmek için bir araya gelmişlerdi. Dönergece ne oldu sonra, kimse bilmiyor tabii. Erdoğan’ın da devletin kozasına girdikçe İslami rengi belirgin ama esas olarak Türkçü sanrıları normal zamanlarda hepimizi güldürebilirdi ancak zatı alilerinin ne büyük bir yıkım potansiyeline sahip olduklarını son 2 ay çok daha açıkça gösterdi. En basitinden Küba’da Kristof Kolomb’un karşısına dikilen cami meselesi komplekslere gark olmuş büyüklenmelerin bir örneği olarak tarihe geçmişti.
Dünyada kan temalı bir başka bayrak daha var mı bilemiyorum ama 12 Eylül zindanlarında, Kürt köylerinde Türk’ün gücünü sergilemek için bayrak ve marş ile yapılan işkenceleri çok iyi biliyoruz. Devlet, sürekli olarak topluma “Türk’ün gücünü” çeşitli barbarlıklarla sergileme peşinde. Tabii ki bu “Türk’ün gücü” denen perdenin genellikle egemen sınıfların, güçlülerin, sömürücülerin menfaatlerini görünmez kılmak için kullanılan bir araç olduğunu da çok açık görüyoruz. 1960-80 arasındaki toplumsal uyanışı yok etmek için seferber edilen Türkçü komandoların, yalılarda oturup viski yudumlayanları değil de eşitlik ve özgürlük isteyen emekçi çocuklarını nasıl katlettiklerini de çok iyi hatırlıyoruz.
Bir şantiyede yerlere yatırılıp ters kelepçelenerek “Türk’ün gücünü” maddileştirme görevi verilen Kürt kardeşlerimize karşı Türklerin de barış iradesini ortaya çıkarmak gibi bir görevimiz var. “Türk’ün gücü” propagandasıyla ülkeyi türlü ilkelliğin kalesi, kadınlar için cehennem, işçiler için mezbaha haline getirenlere karşı büyük bir örgütlenmeye ihtiyacımız var. Kürtlerin barış çağrılarına ve toplum olarak var olma haklarını savunmalarına karşı her türlü ilkelliklerini ortaya saçanlar ülkeyi telafisi mümkün olmayan bir psikolojik bölünmenin eşiğine taşıyorlar. Bu karanlık gidişi tek durdurabilecek olanlar yıllardır komünist, bölücü, vatan haini diye ezilip dışlananlardır. Bugün bölücü denenler bir arada insanca yaşama iradesinin en büyük güvencesi halini almışken, “tekçiler” bölünmeyi ve sonu gelmez bir iç savaşı tetikliyorlar.
1 Mart tezkeresini durdurmak için sokaklara taşan yüz binler, 31 Mayıs 2013 gecesi Gezi Parkı’nı savunmak için göğsünü siper edenler, bugün de emperyalizmin ve Erdoğan’ın ülkeyi içine yuvarladığı bu noktadan çıkışın Barış İçin Mücadele ile mümkün olduğunu gördükçe ve harekete geçtikçe “Türk’ün gücü” kahretmek için değil de yaşatmak için sahne almış olacaktır.
[button link=”www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]