Kürt Özgürlük Hareketi’nin 2011 yılında Demokratik Özerkliği ilan etmesi Türkiyeli pek çok sosyalisti heyecanlandırmıştı. Nasıl bir yol izleneceği, özerkliğin nasıl bir ekonomik temel üzerine kurulacağı ise kritik bir konu idi. Klasik Marksist anlayışa eleştiriler getiren Kürt Hareketinin nasıl bir ekonomik sistem savunduğu hepimiz için merak konusu idi. İlan edilen Demokratik Özerlik Modeli’ndeki ekonomik boyut başlığını tekrar hatırlarsak mesele şöyle ifade edilmişti; “Anti-tekelci topluluklar ekonomisi temelinde, yeniden ekonomik toplum gerçeği ortaya çıkarılırsa, Kürdistan’da ki zenginlikler yalnız Kürt halkına değil, tüm bölge halklarına da ekonomik değer sağlayacak bir üretim bolluğunu sağlayacaktır. Herkesin kendi işinin ve işyerinin emekçisi olduğu, kadın istihdamına öncelik veren, azami kârı hedeflemeyen kullanım değerini esas alan, anti tekelci, eşitlikçi, dayanışmacı bir ekonomik sistemi oluşturmak gerekmektedir. Ekonomik kaynakların kullanım ve tüketim hakkı Demokratik Özerk Kürdistan’a ait olmalıdır.”
Anti-tekelci, küçük üretime dayalı… Sunulan metinler, kafamızdaki soru işaretlerine yeterince cevap olmuyordu. Tam olarak sosyalist ekonomiyi ifade etmeyen bir modelden söz ediliyordu; ayrıntılı bir yapı önümüze konulmuyordu; nasıl inşa edilecekti koskoca kapitalist topluma alternatif ekonomi?
2014 yılı başında, Demokratik Özerkliğin inşa sürecinin konuşulduğu dönemde, ekonomik özerklik anlamında da önemli adımların atılacağının işaretleri verildi. Selahattin Demirtaş 30 Mart yerel seçimlerinde Demokratik Özerkliği inşa edeceklerini söyledi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olur olmaz Gültan Kışanak yaptığı söyleşilerde bölgede üretilen petrolden, yereldeki tüm enerji kaynaklarından pay istediklerini ifade etti. “Sadece siyasi özerklik değil, mali özerlik de istenildiği” deklare edilmeye başlandı. Abdullah Öcalan, yerel seçim sonuçlarından sonra HDP heyeti ile yaptığı görüşmede yerel yönetimlerine dönük önemli açıklamalarda bulundu. Yerel yönetimlerin yerel demokrasiyi kurarken ekonomik ayağı öncelikli iş haline getirmesi gerektiğini vurguladı. Şu anki ekonomik düzene karşı alternatif devrimci bir ekonomik modelin hayat bulması için herkesin katılımına açık çalıştaylar ve kongrelerin yapılmasını istedi. Aktarılan görüşleri şöyle idi:
“Siz yüzde 60 oy aldığınız bir yerde halka ekonomik model de sunmak zorundasınız. Halkı bu çapul kapitalizminin iğrenç tüketim oyunlarına, iğrenç sömürü tuzaklarına karşı korumasız bırakamazsınız. Bizim yerel yönetimlerimiz yerel demokrasiyi kurarken bu ekonomik ayağını görmezlikten gelmemelidirler. Hatta en öncelikli iş edinmelidirler. Bu konuda bizim devrimci ve alternatif modellerimiz olmalı. Bu da ancak geniş kapsamlı ekonomi konferansları ile ortaya çıkar”.
Öcalan’ın sözünü ettiği geniş kapsamlı ekonomi konferansı 27-28 Eylül tarihlerinde Van’da yapılacak. Demokratik Toplum Kongresi, “Demokratik Ekonomi Konferansı” adı altındaki kongreyi Diyarbakır, Van, Mardin Büyükşehir Belediyeleri’nin yanı sıra Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası ve Van Ticaret ve Sanayi Odası ile birlikte düzenleyecek. “DTK, Kürt Burjuvazisi ile birlikte bir ekonomi modeli belirleme yoluna mı koyuldu” meselesi tartışılacak gibi. Ama AKP’nin kendi yandaşı Kürt Burjuvazisi oluşturma girişimine karşı bir hamle olarak değerlendirmek gerekiyor bu durumu. Siyasetin öznesi Kürt Özgürlük Hareketi, savunduğu ise komünal ekonomi.
Gerçekten çok önem verilmesi gereken bir gelişme ile karşı karşıyayız. Özerklik vücut buluyor.