Call Us +0123456789 [email protected]
SODAP SODAP SODAP
  • Tarihimiz
    • Dr. Hikmet Kıvılcımlı
    • Yitirdiklerimiz
    • Tarihimizden
  • SODAP
    • Neden SODAP?
    • Program
    • Tüzük
  • Açıklamalar
  • Yayınlar
    • Sosyalist Dayanışma
    • Yol Dergi
  • Kurumsal Kimlik
  • İletişim
  • Bağış Yap
SODAP'a Katıl
  • Home
  • /
  • M. Sinan Mert
  • /
  • Hayır’la Kabustan Uyanmak – M. Sinan MERT

Hayır’la Kabustan Uyanmak – M. Sinan MERT

27 Şubat 2017 M. Sinan Mert

“Güney Amerika örnekleri veriliyor mesela. Ama o ülkelerde Kuzey Amerika’daki başkanlık tipolojisi yok. Ne yapmış adam? Anayasalarına açıp bakıyorsun ‘Başkan şu şartlar olursa parlamentoyu fesheder’; felaket bir şey bu. Bir süreden sonra vuruyor tekmeyi parlamentoya, oluyor sana diktatör. Bunu koyarsan olacağı bu. Kanun yapma yetkisi vermişler başkana, aynen parlamenter sistemde olduğu gibi kesinlikle olmamalı. Bunları koyarsan sistem yanlış başlar.” (Burhan Kuzu, Her Yönü ile Başkanlık Sistemi, İstanbul Babıali Kültür Yayıncılığı, 6. Baskı, 2016, s.167)

AKP’nin Başkanlık modelini en hararetli savunan Anayasa Profesörü’nün yalancısıyız! 16 Nisan’da yapılacak referandumda oylanacak Anayasa değişikliğinde “Cumhurbaşkanı”na yasa çıkarma, bakanları meclise sormadan atama ve kafası kızdığında parlamentoyu kapatma yetkisi verildiği için diktatörlük neredeyse kesin.

Sokaktaki insanlarla konuştuğunuzda en büyük kalabalığın “Bu değişikliğin neyi değiştirdiğini bilmiyoruz.” diyenlerin çoğunlukta olduğunu göreceksiniz. Bunun en önemli sebebi Anayasa değişikliğini gündeme getirenlerin maddeleri halka anlatmalarının çok zor olduğunu bildikleri için sürekli oyunu başka alanlarda kurmaya çalışmaları. 10 yıl önce vesayet sisteminden bahsedilmesinin toplumda bir karşılığı vardı ancak bugün, 2017 Türkiye’sinde Saray dışında bir vesayet odağının olmadığının herkes üç aşağı beş yukarı farkında. Vesayet oyununa inandırıcılık kazandırmak için Hürriyet -Hande Fırat- “Karargah Rahatsız” kumpasından medet umulması ise gerçekten gülünç. “Halka güveniyorsanız, halka saygınız varsa, halk oylamasından önce, ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi’ diye bir sistemin olmadığını ve keza önerdiğiniz sistemin ‘başkanlık sistemi’ ile de uzaktan yakından ilgisinin bulunmadığını halka açık ve dürüst bir şekilde söylemeniz gerekir. Halkın neye oy verdiğini bilmesi en doğal hakkıdır.” (www. anayasa.gen.tr/neverland.htm, Kemal Gözler)

Halkın kararını her şeyin üstünde görenler halkın haber alma ve gerçeğe ulaşma hakkını gasp etmek için basın özgürlüğünü bütünüyle ortadan kaldırdılar. 1982 Anayasa oylamasını anımsatan bir ortamda “Hayır” seslerini duyulmaz kılmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Buna rağmen binlerce insan medya karartmasını aşmak için sokaklarda, halka sesini ulaştırmak için mücadele ediyor. Tablonun bu olması, referandumdan çıkacak olası bir “Hayır”ın anlamını daha da büyütüyor. Bir tür “Zafere Kaçış” psikolojisi yaratıyor. Bu koşularda gidilecek seçimlerde AKP’nin ezici bir çoğunlukla “Evet” çıkaramaması bile büyük bir yenilgi anlamına gelebilir. Eğer #Hayır çalışması kendi temposunun sürekli üzerine koyan bir motivasyon yaratabilirse AKP’nin toplumun üzerine boca ettiği saçmalıkları kendisinin üzerine yığılabilir.

* * * * * *

2008 krizi sonrasında “şaşırtıcı bir biçimde hayatta kalan”(Crouch, 2011) ancak giderek zombiye dönüşen finansal kapitalizm ve ideolojisi neo-liberalizm, giderek çok daha geniş kesimler tarafından demokrasinin katili olarak görülmeye başlanıyor. Bu oldukça önemli çünkü demokrasi kapitalizmin en önemli meşruiyet kaynaklarından biriydi ve meşruiyetinin politik krizlere bulaşmaksızın üretilebilmesine yol açıyordu. Fakat finansal sermayenin gelir dağılımı adaletsizliğini sürdürülemez noktalara taşıması ve güvencesizliğin toplumun en geniş kesimlerini tehdit eder hale gelmesi, kapitalizm ve demokrasi evliliğini sürdürülemez bir noktaya taşıyor. Otoriterleşme dediğimiz olgu, kapitalizmin rıza yoluyla meşruiyet üretme zorluluğundan kaynaklanıyor büyük oranda. Türkiye’de de Erdoğan’ın diktatörlüğe hızlanan yürüyüşü 2013 sonrasında ekonominin giderek yavaşlaması sonrasında daha da belirginleşti. Neo-liberalizm artık demokrasi içinde üretilemiyor. Böylesi bir momentte merkez ülkelerde dengesizleştirici iktidarların ortaya çıkması küresel riskleri de arttırınca devletler, savaşa hazırlanır biçimde kendilerini olağanüstü koşullara göre yapılandırmaya çalışıyorlar.

Türkiye’de cumhuriyetin demokratikleşmeden hayatta kalma olasılığının bulunmadığı gibi dünya ölçeğinde demokrasinin de kapitalizm ile hesaplaşma yaşamaksızın var olma olanakları giderek ortadan kalkıyor. Demokrasinin kapitalizm ile hesaplaşması ise sermayenin elinde birikmiş muazzam zenginliğin yeniden dağıtımını gerektiriyor. “Kendi kendini düzenleyen finansal piyasalar” saçmalığı dünyayı bir ateş topu haline getirdi. Neo-liberalizm yeniden paylaşım mekanizmalarını erteledikçe dünyada siyaset sahnesine daha da yıkıcı güçleri davet etmeye devam edecek. Ezilenlerin kendi sesleri ile konuştukları bir alternatifi engellemek için, ırkçı, faşist, Neo-Nazi sağ popülist liderlere “ağlaya ağlaya” yol vermekten başka seçenekleri kalmadı.

Ancak muhakkak ki kapitalizm ile demokrasi arasındaki bu kopuşma 21. yüzyıl sosyalizmi için büyük bir olanak yaratıyor. Özgürlük mücadelesi ile birikmiş, insanlığın başına bela olmuş servetlerin yeniden dağıtımı mücadelesini birleştirebilen bir hareket insanlık tarihinde muazzam bir çığır açabilecek olanaklara ulaşabilir. Ele avuca sığmayan, ultra-hareketli finansal sermayenin insanlığın yararına ele geçirilmesinin ne kadar zorlu bir iş olduğu ortada, ancak gün geçmiyor ki sermayenin kamusallaştırılması ile ilgili yeni bir talep ve öneri ortaya çıkmasın. (bkz. Rutger Bregman, “Utopia For Realists”) İnsanlık şu anda sanki büyük bir görevi başarmanın konsantrasyonunu sağlama günlerinde. Politik kriz derinleştikçe bu alana yapılan yığınakların ne kadar önemli olduğu daha da anlaşılacak.

* * * * * *

Kılıçdaroğlu’nun Karamollaoğlu ve CHP Dersim Milletvekili’nin Kürt oylarıyla ilgili “yaratıcı” açıklaması CHP’nin görünmez “Hayır” çalışması ile birlikte son derece uyumlu bir tablo ortaya çıkartıyor. CHP’nin içinde kıvranmaktan kurtulamadığı bu acziyeti demokratikleşemeyen bir cumhuriyetin yok olmaya mahkum olduğunun en açık tezahürü değil mi? Hem de bir dönemin “solcu” dizilerinin oyuncusunun can verdiği Abdülhamit karakterli dizinin, 100 yıllık parantezin kapanmasının ayak sesleri haline gelmiş şatafatlı çıkışının haftasında…
Güçlü bir “Hayır”la bu kabustan uyanmak mümkün.

[button link=”https://www.sodap.org/m-sinan-mert-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]

Share:
prev post next post

Son Yazılar

  • 1 Mayıs Bildirisi​
  • Yaşanacak Bir Ülke Yaratacağız
  • Kızıldere Direnişçileri ve Latifeci Yoldaş Ölümsüzdür
  • HDP Halktır! Gücünüz Yetmez!
  • Katliamlar düzenini yıkacağız

Son Yorumlar

  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Trump Üçüncü Dünya Savaşına mı Hazırlanıyor? – Mehmet YILMAZER | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Tegucigalpa Dersleri | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için 2019 Savaşları | SODAP
  • M. Sinan MERT Tüm Yazıları için Demokrasiyi Boğan Anti-Amerikancılık – M. Sinan MERT | SODAP
  • Mehmet YILMAZER Tüm Yazıları için Eksen Kaymasında Son Durum – Mehmet YILMAZER | SODAP

Categories

Recent Posts

  • Thumb

    1 Mayıs Bildirisi​

    Nisan 26, 2022
  • Thumb

    Yaşanacak Bir Ülke Yaratacağız

    Nisan 10, 2022
  • Kızıldere Direnişçileri ve Latifeci Yoldaş Ölümsüzdür

    Mart 30, 2021

Archives

Meta

  • Giriş
  • Yazı beslemesi
  • Yorum beslemesi
  • WordPress.org

SODAP

Sosyalist Dayanışma Platformu

Twitter Facebook Instagram Youtube

Copyleft © 2021