Çözüm süreci bir kaç haftadır arka plana düştü. Önce Osmanlıca tartışmaları, ardından cemaate operasyon gündemde ön sıralara çıktı. Bu ülkede politika genellikle korkular üzerine yapılır. AKP iktidarına kadar korku “komünizm”, “irtica” ve “bölücülük” üzerinden yaratıldı ve ardından malum darbeler geldi. Bugün iktidar çığlık çığlığa “paralel devlet” korkusu yaratmak istiyor, ancak olmuyor, tutmuyor. Bu hesaplaşmanın neler yaratacağını yaşayıp göreceğiz. Ancak bu hesaplaşmadan ne demokrasi ne de darbe çıkar. Olanlar iktidarın ayakta kalma çırpınışıdır.
Siyasetin bu ölçüde çürümesine karşı halklar ayağa kalkarsa bu tablodan geleceğe olumlu aktarımlar olabilir, aksi durumda çürüme çok daha derinleşir ve her türlü “çözüm” bulanıklaşır.
Çözüm sürecindeki molaya gelince!..Ülkede hemen herşey tıkandığı gibi süreç de tıkanmıştı. Görüşmelerden sonra yapılan açıklamalarla bu daha net olarak görüldü. Ortaya çıkan tabloda eskiden farklı yeni olan nedir?
İlk olarak iktidarın oynamayı çok sevdiği “İmralı iyi, Kandil kötü” oyunu artık bir sona geldi. AKP’nin buradan bir yol alma şansı kalmadı. İkincisi, Kürt Özgürlük Hareketi artık süreçteki oyalamalara karşı eskiden daha net bir tavır ortaya koymaktadır. İyi dilek dolu boş açıklamalardan hükümet dışında artık herkes bıktı.
Bu durumda çözüm süreci sona mı erecektir? Elbette hayır! Fakat bugüne kadar geldiği yoldan ilerleme şansı yoktur. Bunda sonra iki noktaya kilitlenmek gerekiyor. Yol haritasını gizemli halden kurtarmak ve açıkça propagandasını yapmak; HDP eliyle herkese anlatmak gerekiyor. Elbette görüşmelerin her adımı, bütün detaylarıyla hemen kamu oyuna açılamaz. Fakat bu yol haritasının bilmece olmaktan çıkarılıp açık hale getirilmesine ve halklara anlatılmasına engel değildir. Üstelik seçim sürecinde bu çok daha güçlü, usta politika ve tekniklerle yapılmalıdır. Ancak bu yolla AKP iktidarının nasıl bir oyun içinde olduğu daha geniş kitlelere anlatılabilir.
İkinci olarak, çözüm sürecinin tek ve rakipsiz muhatabının AKP olduğu düşüncesinden köklü bir şekilde kopmak gerekiyor. Çözüm süreciyle AKP iktidarının ayrılmaz ikiliymiş gibi kavranması Kürt Özgürlük Hareketi aleyhine siyasal manevra alanını sürekli olarak daraltmış, iktidarın elini güçlendirmiştir. AKP, çözüm sürecinde en küçük bir iyi niyet taşısaydı, seçim barajı konusunda çoktan adım atmış olmalıydı. Bundan sonra seçim sürecinde yapılacak açıklama veya vaatler artık anlamsızdır.
Etkisi önümüzdeki günlerde iyice belirginleşecek en önemli gelişme ise HDP’nin seçimlere parti olarak katılma kararıdır. Bu iki ucu keskin bir politikadır. Seçimlere çok güçlü yüklenmeyi gerektiriyor. Adeta tek yol barajı aşmaktır. Bu başarıldığında politikanın tablosu güçlü bir şekilde değişecektir.
Eğer gerçekleşmezse bu kez politikanın tarzı köklü bir şekilde değişmelidir. Bu düzene bu barajın bedeli siyasal olarak ödetilmelidir.
Seçim sürecine çoktan girildi. Cemaat operasyonundan anlaşıldığı kadarıyla iktidar önümüzdeki ayları böyle bir hesaplaşmayla yaşamayı tercih edecektir. Böylece kendi gücünü sağlamlaştırmayı; ayrıca en önemli konuyu, Kürt sorununu, bu yolla gölgede bırakmayı hesaplıyor olmalıdır.
Bu hesapların bozulmasının tek teminatı Halkların güçlü ittifakıdır. Önümüzdeki çok kısa zaman aralığı, yakın geleceği belirleyecek önemdedir.
[button link=”http://www.sodap.org/mehmet-yilmazer-tum-yazilari/” align=”right” font_style=”italic” icon=”momizat-icon-pencil” icon_color=”#ffff00″]Yazarın tüm yazıları..[/button]